Hükümet, tarım ve hayvancılık konusunda tıkanmış durumda. Yaşanılan krizle birlikte üreticinin sorunlarına çözüm bile üretilemiyor. Süt üreticisi, besici kan ağlıyor, özelleştirilen şeker fabrikalarında da çiftçi çamurun içinden pancarını kurtarma mücadelesi veriyor.

Hükümet ise tarım ve hayvancılıkta kötü gidişin ve çiftçinin perişanlığını algı yönetimiyle üstünü örtmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta açıkladığı ikinci 100 günlük eylem planında 'çiftçiye traktör yetiştiremiyoruz' sözünün bu açıdan iyi bir şekilde irdelenmesi gerekiyor.

Türkiye'de süt üreticileri merkez birliğine üye 250 bin süt üreticisi, kırmızı et üreticileri birliğine üye 160 bin besici var. Bunlar resmi kayıtlar. Bir de kayıtlara girmeyen üreticiler var. Bunlarla birlikte yaklaşık 600 bin üretici et ve süt üzerinden hayvancılıkla geçimini sağlıyor.

Şimdi bu üreticilerin hangi birisiyle konuşursanız konuşun hepsi kan ağlıyor. Saadet Partilisi de, AKP'lisi de, CHP'lisi de MHP'lisi de İyi Partilisi de, HDP'lisi de…

Yani insanlar siyasi duruşuna göre bir durum değerlendirmesi yapmıyorlar gerçekten vahim durumdalar.

Tarım ve Orman Bakanlığı da durumun farkında. Özellikle süt üreticinin nasıl bir perişanlığa oynadığını, insanların çaresiz bir şekilde dişi hayvanlarını kestirdiğini yakından takip ediyor. Ama eli kolu bağlı olduğu için bir şey yapamıyor.

Bu duruma şaşırabilirsiniz ama şaşırmayın çünkü hükümet tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunlara karşı refleksini bile kaybetmiş durumda.

Malumunuz süt fiyatları Ulusal Süt Konseyi tarafından Temmuz ayında 1.7 lira olarak belirlenmişti. Şimdi bu rakamların yeniden güncellenmesi gerekiyor. Fakat Konsey toplanamıyor. Süt üreticisi kan ağlıyor ama üreticinin yarasına merhem olması gerekenler toplanamıyor!

Durumun vahametini siz düşünün!

Ulusal Süt Konseyi'nin toplanabilmesi için Gıda Komitesi'nin görüş beyan etmesi gerekiyor. Gıda Komitesi'ne danışmadan / görüşü alınmadan Ulusal Süt Konseyi'nin, 'süt fiyatları şu rakam olsun' deme hakkı yok.

Anlayacağınız, 'süt fiyatlarını belirme yetkisi' bulunan Konsey'in de eli kolu bağlı durumda.

Burada üreticinin durumunun daha iyi anlaşılması için bir rakam vereyim.

TÜİK, üretici ve tüketici açısından rakamları sürekli güncelliyor. Buna göre Temmuz ayında 1.70 lira olan bir ürünün değeri şu anda 1.98 lira olması gerekiyor.

Bunu ben söylemiyorum, TÜİK söylüyor.

Yani süt üreticisi Temmuz ayında 1.70 liraya sattığı sütü bugün 1.98 liraya satması gerekiyor.

Ama bırakın 1.98 lirayı 1.70 liraya bile zor satıyor.

Görüleceği üzere süt üreticisinin nasıl bir zarar içinde olduğunu devletin kendi kurumu ortaya koyuyor.

Diğer yandan süt fiyatları artmadığı gibi yem fiyatları yerinde dursa, o da yok!

Yemin çuvalına daha yeni 5 lira zam geldi.

Pekâlâ, kayıt dışı rakamlarla birlikte 400 bin kişi olduğu tahmin edilen süt üreticisi bu durumda ne yapıyor?

İşte bu sorunun cevabı, hükümetin artık tarım ve hayvancılıkta tıkandığını, sorunlara bir çözüm üretemediğini ortaya koyuyor.

İnsanlar çaresiz bir şekilde dişi hayvanlarını kestiriyor.

Hükümet ise buradaki 'çaresizliğini' ve 'tıkanmışlığını' çiftçinin finansman aracı olarak kullanmaya başladığı, üretim ve verimliliğe bir katkısı olmayan 'traktör satışıyla' gizlemeye çalışıyor.

Yani çiftçi traktörünü zenginleştiği için değiştirmiyor ama çaresizliğinden dişi hayvanını kestiriyor!