Hatırlayacaksınız, ülke 2022 yılının başında büyük bir şeker krizi ile karşı karşıya kalmıştı. Şeker fiyatları biranda yükselmiş ve Tarım Bakanlığı da şeker fiyatlarına müdahele etmek için 24 yıl aradan sonra 400 bin ton şeker ithal etmek zorunda kalmıştı.

Biz de haberlerimizde ısrarla, ülkede yeterli şeker bulunmasına rağmen bu krizin bilerek çıkarıldığını ve birilerine büyük bir rant sağlandığını anlatmaya çalışmıştık. Çünkü bu süreçte TÜRKŞEKER TARIM üzerinden sözde şeker fiyatlarına müdahele edilmesi için şeker tüccarlığı yapan AL-SATÇI firmalara düşük fiyattan yüklü miktarda şeker satılmıştı. Ancak bu müdahaleye rağmen şeker fiyatları yükselmeye devam etmişti.  

Bu rantın boyutunu ortaya çıkarmak için Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) bilgi edinme hakkı kapsamında 4 defa talepte bulunmamıza rağmen Tarım Bakanlığı ve Türkiye Varlık Fonu, sürelik topu bir birlerine atarak, söz konusu bu AL-SATÇI firmalara 1 Ocak-31 Mayıs 2022 tarihleri arasında kaç liradan ne kadar şeker satıldığının bilgisini vermemişlerdi. 

İşte, CİMER'den bile saklanan bu bilgiler, SAYIŞTAY'ın TÜRKŞEKER ile ilgili TBMM'ye sunduğu 2022 yılı denetir raporunda ortaya çıktı. 

Bir aracı şirket üzerinden öyle bir vurgun yapılmış ki akıllara ziyan!

Tarım Bakanlığının ve Türkiye Varlık Fonunu'nun talep edilen bu bilgileri CİMER'e bile niye vermediklerini şimdi daha iyi anlıyorum.

-Sayıştay denetçilerinin tespitlerine göre, şeker fiyatlarının artış trendine girdiği 2022 yılı başında piyasa fiyatlarına müdahale edilebilmesi ve nihai tüketicinin düşük fiyatlarla şekere ulaşması amacıyla perakende satış yapılan yerel ve ulusal marketlerin yanında aracı bir şirkete tam 380 bin ton şeker verilmiş. 

380 bin ton şeker korkunç bir rakam!

Neden diyeceksiniz?

Çünkü yine SAYIŞTAY denetçilerinin tespitine göre bu miktar hane halkının ihtiyacının yüzde 70'ine tekabül ediyor. 

Düşünün, şeker fiyatlarına müdahale etmek için TÜRKŞEKER'in kaynakları kullanılarak bir aracı şirket üzerinden piyasanın ihtiyacının yüzde 70'i oranında şeker satılıyor, ancak şeker fiyatları banamısın bile demeyerek hızla yükselmeye devam ediyor!

Anlıyoruz ki, bu aracı şirkete büyük bir kıyak geçmek için, 'şeker fiyatlarına müdahale' bir kılıf olarak kullanılmış.

Zaten Sayıştay denetçileri de raporda, bunu doğrudan söylemeselerde dolaylı yoldan ortaya koymuşlar... 

Çünkü bu aracı şirketin, piyasada şeker fiyatlarını TÜRKŞEKER'in belirlediği fiyat üzerinden satıp satmadığına dair ne bir denetim mekanizması kurulmuş ne de sözleşmeye yaptırım şartı konmuş!

Rapordada buradaki çarpıklık şu ifadelerle dile getiriliyor;

"Her ne kadar şekerlerin toptan satışının yapılamayacağına yönelik taahhüt alınmış olsa da; satışların perakende olarak yapılıp yapılmadığı ya da toptan satışların bulunup bulunmadığına ilişkin bir kontrol mekanizması oluşturulmaması ve taahhütnameye uymayanların karşılaşacağı yaptırımların bulunmaması nedeniyle projenin başarıya ulaşması mümkün olmamıştır.

Zira kontrol ve yaptırım mekanizmaları kurulmadan; piyasada oluşan şeker fiyatlarından daha düşük fiyatlardan hatta şekerin cari üretim maliyetinden daha düşük fiyatlarla perakende satış yapılmasının suistimalleri de beraberinde getireceği açıktır"

SAYIŞTAY'ın 2022 yılına ait denetim raporunda ortaya konulan tespitlerden sonra, bizim geçtiğimiz yıl gündeme getirdiğimiz şekerdeki büyük vurgun bir iddia olmanın ötesine geçerek, somut bir vaka haline gelmiş durumda.

Şimdi sormak gerekiyor... 

Kim bu aracı şirket?

Düşünün TÜRKŞEKER maliyetinin altında sattığı şekerden dolayı ciddi anlamda zarar ederken, vatandaşa indirimli satılması gereken şekerler piyasa fiyatının üstünde satılarak bu aracı şirket büyük bir haksız kazanç elde ederken ve asıl önemlisi hiç bir şekilde şeker ithalatına ihtiyaç olmadığı halde ülke, 24 yıl aradan sonra 400 bin ton şeker ithal etmek zorunda bırakılırken... 

Bu aracı şirket neden korunuyor?

Bırakın bu şirketin ismini açıklamayı, bu şirkete kaç liradan ne kadar şeker satıldığının bilgisi bile CİMER'den neden saklanıyor?

Bu vurgunu yapanlar kim?

Kimler bu vurguna göz yumdu? 

Devletin içine çöreklenmiş, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp edenlerden neden hesap sorulmuyor?