****Bugün, 15 Mayıs Perşembe gününden itibaren 1 lira 83 kuruş zam geleceği haberi geldi.
Yarın yapılacak 1 lira 83 kuruşluk motorin zammıyla birlikte litre fiyatları nereye gelecek?
İstanbul : 46,03 TL
Ankara : 46,85 TL
İzmir : 47,13 TL
****14 Mayıs, Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Bu tarih, 1946 yılında Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun (IFAP) kuruluş yıldönümüne dayanır ve 1984’ten beri dünya genelinde çiftçilerin emeğini onurlandırmak, tarımın önemine dikkat çekmek ve çiftçilerin karşılaştığı zorluklara farkındalık oluşturmak amacıyla kutlanır.
****Ülkemizde çiftçilerin bu kadar çözülmemiş sorunları varken çiftçiler günü kutlamak doğru mu?
Bu çok yerinde ve düşündürücü bir sorudur.
Ülkemizde çiftçilerin çözülmemiş sorunları bağlamında 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü kutlamanın doğruluğunu sorgulamak, yalnızca yüzeysel bir kutlama eleştirisinden öte, tarım sektörünün yapısal sorunlarına, toplumsal algıya ve etik bir sorumluluğa işaret eden derin bir meseledir.
****Acaba bugün yapılan kutlamalar samimidir?
Çiftçiler, mazot, gübre, tohum gibi girdi maliyetlerinin sürekli artması, ürünlerinin hak ettiği değeri bulmaması, borç sarmalı, iklim değişikliği ve su kıtlığı gibi sorunlarla boğuşurken, sembolik bir “kutlama” günü düzenlemek, bu sorunları görmezden gelmek gibi algılanabilir. Bu durum, şu soruyu doğuruyor. Kutlama, kimin için ve ne için yapılıyor?
Eğer kutlama, çiftçilerin emeğini gerçekten onurlandırmak yerine, siyasi bir gösteriye ya da toplumsal vicdanı rahatlatmaya hizmet ediyorsa, bu bir samimiyetsizlik örneği olur. Sosyal medya platformunda çiftçilerin paylaşımlarında sıkça görülen “Bizi kutlamak yerine destekleyin” veya “Traktörümüzü çalıştıramaz iken neyi kutluyoruz?” gibi tepkiler, bu algıyı yansıtıyor.
Öte yandan, kutlama, çiftçilerin sorunlarını görünür kılmak ve çözüm talep etmek için bir platform olarak kullanılırsa, etik açıdan daha anlamlı hale gelebilir. Ancak bu, kutlamanın içeriğinin eleştirel, yapıcı ve çözüm odaklı olmasına bağlıdır.
****Çiftçiler Günü, çiftçilerin sesini yükseltmek için bir araç mı, yoksa onların mücadelelerini romantize ederek mevcut sistemi meşrulaştıran bir geleneksel tören mi?
Sosyoekonomik boyutu yani çiftçinin gerçekliği unutulmamalıdır.
Türkiye’de tarım sektörü, ekonomik açıdan ciddi bir krizle karşı karşıyadır. TUİK verilerine göre, tarım sektörü 2020’lerden itibaren ekonomik büyümede diğer sektörlerin gerisinde kalıyor. Çiftçiler, artan maliyetler nedeniyle üretim yapamaz hale gelirken, tarım ürünlerinin ithalatına bağımlılık artıyor.
Maliyet krizi devam ediyor. Mazot, gübre gibi girdilerde fiyatların yükselmesi çiftçinin kâr marjını eritiyor.
Çiftçilerin bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları milyarlarca lirayı buluyor. Bu borçlar, çiftçilerin topraklarını kaybetme riskini artırıyor.
Çiftçiler, ürünlerini aracılara düşük fiyata satmak zorunda kalırken, tüketiciler aynı ürünleri marketlerde fahiş fiyatlarla alıyor. Bu, adil bir gelir dağılımı olmadığını gösteriyor.
Tarımın ekonomik getirisi düşük olduğu için gençler köyleri terk ediyor, tarım yaşlanan bir meslek haline geliyor.
Bu koşullarda, Çiftçiler Günü’nü kutlamak, çiftçilerin yaşadığı bu acı gerçekleri örtbas eden bir “neşe” performansı gibi görünebilir. Ancak, bu gün, aynı zamanda bu sorunları kamuoyuna ve karar vericilere taşıyarak bir dönüm noktası yaratma potansiyeli de taşıyor. Örneğin, ziraat odaları veya çiftçi örgütleri, bu günü bir “farkındalık kampanyası” olarak kullanıp, tarımın çöküşüne karşı somut talepler (örneğin, mazot sübvansiyonu, borç yapılandırması, taban fiyat garantisi) öne sürebilir.
****Çiftçiler Günü, çiftçilerin ekonomik çaresizliğini bir günlüğüne unutmasını mı bekliyor, yoksa bu çaresizliği çözmek için bir mücadele günü mü olmalı?
*Bu günün politik boyutu gözden kaçmamalıdır. Kutlama kimin işine yarıyor?
*Çiftçiler Günü, politik açıdan da karmaşık bir anlam taşıyor. Ülkemizde tarım politikaları, uzun süredir eleştiriliyor..
Tarım desteklemeleri, AB ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça düşüktür. Örneğin, AB’de çiftçilere doğrudan gelir desteği ve çevre dostu tarım teşvikleri verilirken, Türkiye’de destekler genellikle yetersiz ve bürokratik engellerle doludur.
Yerli üretimi desteklemek yerine, buğday, ayçiçeği, mısır gibi ürünlerde ithalata bağımlılık, çiftçinin rekabet gücünü zayıflatıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığının politikaları, çiftçilerin ihtiyaçlarına yeterince yanıt veremiyor. Kooperatifçilik ise potansiyeline rağmen zayıftır.
Bu bağlamda, Çiftçiler Günü kutlamaları, siyasi otoriteler için bir “görev tamamlandı” algısı yaratma riski taşıyor. Devlet kurumlarının, çiftçilere yönelik somut adımlar atmadan sadece “emeğiniz kutsal” mesajları paylaşması, mevcut politikaların eleştirisini yumuşatabilir. Öte yandan, bu gün, muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri ve çiftçi birlikleri için, tarım politikalarını sorgulamak ve alternatif öneriler sunmak için bir fırsat olabilir.
****Çiftçiler Günü, mevcut tarım politikalarının başarısızlıklarını gizleyen bir perde mi, yoksa bu politikaları değiştirmek için bir baskı aracı mı?
Kültürel boyutu gözden kaçmamalıdır. Kısaca çiftçi algısı ve romantizm diyebiliriz.
Türkiye’de çiftçi, kültürel olarak “toprağın efendisi” veya “milletin besleyici gücü” gibi romantik imgelerle anılıyor. Ancak bu romantizm, çiftçilerin gerçek mücadelelerini gölgede bırakabiliyor:
Çiftçi, kültürel anlatıda kahramanlaştırılırken, onun borçları, yoksulluğu ve çaresizliği genellikle göz ardı ediliyor. Çiftçiler Günü, bu romantik algıyı pekiştirerek, çiftçinin “fedakâr” bir figür olarak görünmesini sağlayabilir, ama bu fedakârlığın bedelini sorgulamıyor.
Toplum olarak, marketlerde ucuz gıda beklentisi, çiftçilerin düşük fiyatlarla ürün satmasına neden oluyor. Çiftçiler Günü, tüketicilere de “yerel üreticiyi destekleme” sorumluluğunu hatırlatmalıdır.
****Çiftçiler Günü, çiftçiyi idealize ederek onun gerçek acılarını mı gizliyor, yoksa toplumun tarıma ve çiftçiye olan borcunu mu hatırlatıyor?
Kutlama yerine ne yapılmalı?
Çiftçiler Günü’nü kutlamanın doğruluğunu sorgularken, bu günü yeniden tanımlamak mümkündür. Kutlama, mevcut haliyle sembolik ve yüzeysel olmaktan çıkarılıp, bir “eylem ve farkındalık günü” haline getirilebilir.
Çiftçiler Günü, medya, sivil toplum ve akademisyenler aracılığıyla tarımın krizine dikkat çeken bir platform olmalıdır. Örneğin, paneller, raporlar ve çiftçi hikayeleriyle sorunlar somutlaştırılabilir.
Çiftçilerin kendi seslerini duyurabileceği, kooperatifçiliği ve sendikalaşmayı güçlendirecek adımlar bugün de öne çıkarılabilir.
Yerel pazarları desteklemek, adil ticaret ürünlerine yönelmek gibi kampanyalar başlatılabilir.
Çiftçiler Günü, hükümetten somut taleplerde bulunmak için bir fırsat olmalıdır. Mazot ve gübre sübvansiyonları, borç ertelemesi, taban fiyat garantisi, iklim değişikliğine karşı destek programları olabilir.
Çiftçiler Gününü kutlamak, ülkemizde çiftçilerin yaşadığı derin sorunlar ışığında, kendi başına ne doğru ne de yanlıştır. Sorun, kutlamanın nasıl yapıldığı ve neyi amaçladığıdır. Eğer bu gün, çiftçilerin emeğini yüceltmekle yetinip, onların borçlarını, yoksulluğunu ve çaresizliğini görmezden geliyorsa, bu bir etik ve politik başarısızlıktır. Ancak, Çiftçiler Günü, çiftçilerin sesini duyurmak, tarımın krizini tartışmak ve somut çözümler üretmek için bir katalizör haline getirilirse, anlamlı ve gerekli bir anma olabilir.
****Çiftçiler Günü, çiftçilerin alın terine gerçekten saygı mı gösteriyor, yoksa onların alın teriyle beslenen bir sistemin vicdanını mı rahatlatıyor?
****Bir tarımcı olarak çiftçimizin “Çiftçiler Gününü” kutluyorum. Son söz, sesini duyurmak isteyen bir çiftçimizin soruları olsun!
Çiftçi ürününü değerinden satabilecek mi?
Bağ-Kur primini ödeyebilecek mi?
Tohum, gübre, mazot, zirâi ilaç alabilecek mi?
Çiftçi seneye çıkabilecek mi?
Çiftçi borcu 1 trilyon liraya dayandı. Ödeyebilecek mi.?