Hindistan ve Pakistan arasında savaşı hiç araştırıyor muyuz?

Sadece bir sınır sorunu mu?

Olası bir nükleer çatışma gibi mi görünüyor?

Kimsenin dikkate almadığı 2019 tarihli “Nostradamus” araştırması, bunun dünyayı aç bırakabileceği konusunda uyarıyordu.

Nostradamus araştırması, 2019 tarihli bir bilimsel çalışmadır. Bu çalışma Hindistan ve Pakistan arasında olası bir nükleer çatışmanın patlama noktası olarak 2025 yılını öngördü. Bu yıl Nisan ayında, Pahalgam terör saldırısının ardından, bu uyarı her zamankinden daha alakalı görünüyordu. Çalışma, bir nükleer değişimin potansiyel sonuçlarını özetliyordu. Milyonlarca ölüm, küresel kıtlık ve uzun süreli iklim bozulması... Önde gelen ABD üniversiteleri tarafından yürütülen araştırma, yıkımın Güney Asya ile sınırlı kalmayacağı, tüm gezegeni etkileyeceği konusunda uyarıyordu.

Çalışmanın amacı spekülasyon yapmak değil, küresel eylemi teşvik etmekti. Bu tür felaketleri önlemek için 2017 BM Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Araştırmacılar, bilgisayar simülasyonları kullanarak bölgesel bir çatışmanın ne kadar çabuk küresel bir felakete dönüşebileceğini gösterdi.

Nükleer savaş projeksiyonları: On milyonlarca ölü, küresel çapta etki….

Çalışmaya göre, Hindistan 100 nükleer stratejik silah ve Pakistan 150 nükleer silah kullanırsa, anında ölüm sayısı 100 milyona ulaşabilir. 50 ila 125 milyon kişi daha radyasyona maruz kalma, yaralanmalar, kıtlık ve çevresel çöküş nedeniyle sonrasında ölebilir.

Raporun ortak yazarı, Rutgers Üniversitesi Çevre Bilimleri Bölümünden Alan Robock, küresel tehlikeleri açıkça dile getirdi: "Böyle bir savaş sadece bombaların atılacağı bölgeleri değil, tüm dünyayı tehdit edecektir"…

Siyah karbon, kaybolan güneş ışığı ve küresel kıtlık….

Ancak patlamalarla bitmiyor. Araştırma ayrıca büyük çevresel sonuçlar konusunda uyardı. Nükleer silahların patlaması muhtemelen yangın fırtınalarını ateşleyecek ve üst atmosfere 16 ila 36 milyon ton siyah karbon salacaktır. Bu is güneş ışığını engelleyecek ve küresel sıcaklıklarda 5°C'ye kadar bir düşüşe neden olacaktır. Güneş ışığı seviyeleri %35 ve yağış %30 düşebilir.

Domino etkisi? Ürünlerin üretimi başarısız olur. Okyanus ekosistemleri zarar görür. Küresel gıda kaynakları çöker. Çalışma, bitki büyümesinin %30'a kadar azalabileceğini ve okyanus üretkenliğinin %15 düşebileceğini öngördü. Bu kesintiler, is üst atmosferde asılı kalacağı için on yıl, hatta daha uzun süre devam edebilir.

2025 Nükleer cephanelik tahminleri alarm veriyor…

Araştırmacılar ayrıca her iki ülkenin nükleer cephaneliklerinin 2025 yılına kadar olası büyümesini öngördüler. Hindistan'ın stokunun 400 ila 500 savaş başlığına ulaşacağı tahmin ediliyordu ve her biri 1945'teki 15 kilotonluk Hiroşima bombasına benzer bir yıkıma neden olabilecek kapasitedeydi. Pakistan'ın nükleer stokunun da önemli ölçüde artması bekleniyordu.

Her iki ülkenin de nükleer silahlı olması ve birbirlerine yakın mesafede olması riski daha da artırıyor. Uzmanlar uzun zamandır Güney Asya'yı gezegendeki en değişken nükleer çatışma noktalarından biri olarak görüyor.

Çalışma sadece uyarma ve senaryo idi. Aynı zamanda harekete geçilmesi çağrısında bulunuldu. 2017 tarihli Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması'nı hayati bir küresel araç olarak vurguladı. Hindistan ve Pakistan gibi nükleer güçler tarafından imzalanmamış olmasına rağmen, anlaşma nükleer silahları damgalamak ve sonunda ortadan kaldırmak için sembolik ve politik bir araç olarak duruyor.

İki komşu arasındaki gerginlikler, 2025'te tekrar yükselirken, 2019'daki araştırmacıların sesleri daha da yüksek sesle yankılanıyor. O zamanlar mesajları açıktı ve şimdi daha da acildi. Güney Asya'daki bir nükleer savaş Güney Asya'da kalmaz ve bu gezegendeki her yaşamı etkilerdi.

Pahalgam'daki terör saldırısından bu yana Hindistan, Pakistan'a karşı art arda büyük ve zor kararlar alıyor. Hindistan, Pakistan ile diplomatik ilişkilerini sınırladı. Pakistan ile İndus Suları Anlaşmasını askıya aldı. Bu kararların ardından Pakistan'da büyük bir karışıklık yaşandı.

Savaş halinde Pakistan'a ne olacak?

Hindistan ile Pakistan arasında bir savaş çıkması durumunda, Pakistan'da buğday ve diğer gıda maddelerinin fiyatları arz kesintileri, ticaret kısıtlamaları gibi çeşitli faktörlerden etkilenecek. Şimdi İndus Su Anlaşması'nın askıya alınması durumunda durum daha da kötüleşecek.

Aslında Pakistan tarımının yaklaşık %75-80'i Hindistan'dan gelen İndus Nehri ve kollarına (Chelum ve Çenab) dayanmaktadır. Bu, Hindistan'dan gelen su temini kesilirse Pakistan'a giden gıda temininin de kesileceği anlamına geliyor.

Ayrıca sulamadaki azalma, tarım arazilerinin yüzde 43'ünü etkileyen tuzluluk sorununu daha da kötüleştirebilir.

Sadece bu değil, Hindistan su teminini kısıtlarsa Pakistan'da buğday, pirinç ve şeker kamışı gibi ürünlerin üretiminde büyük bir azalma olacak. Bundan dolayı gıda sıkıntısı yaşanacak ve her şeyin fiyatı fırlayacak.

Enflasyon nereye varacak?

Zaten ekonomik krizle boğuşan Pakistan'da kilogramı 70-80 rupiye kadar çıkan buğday fiyatları, savaşın hem üretimi hem de ithalatı etkilemesi nedeniyle 2-3 kat artabilir.

Savaş durumunda Hindistan-Pakistan ticareti tamamen durma noktasına gelebilir. Hindistan'dan Pakistan'a hala bir miktar meyve, sebze ve diğer mallar gidiyor. Bu ülkelerin kapanması yerel pazarlarda büyük sıkıntılara yol açacak.

Savaşın limanlarda ve ulaşım yollarında kısıtlamalara yol açması nedeniyle küresel tedariklerde etkilenebilir. Zaten pahalı olan gıda maddeleri (bakliyat, pirinç, yağ gibi) yüzde 50-100 oranında daha pahalı hale gelebilir.

Pakistan hâlihazırda yüksek gıda enflasyonu ile mücadele veriyor. Gıda enflasyon oranı 2024'te %48'e ulaştı. Savaş durumunda döviz rezervleri daha da azalabilir ve ithal gıda maddeleri (yenilebilir yağlar ve baklagiller gibi) pahalı olabilir.

Savaş, döviz rezervlerini daha da tüketecek ve ithalatı (örneğin Rusya'dan gelen buğdayı) zorlaştıracaktır. Un fiyatları kilogram başına 300-400 rupiye kadar çıkabilir, diğer gıda maddelerine (süt, yağ, bakliyat) da 2-3 kat zam gelebilir.

Sadece savaş durumu değil, Pahalgam saldırısından sonra askıya alınan 1960 tarihli İndus Suyu Antlaşması da Pakistan'ın içinde bulunduğu durum hakkında fikir veriyor. Bu İndus nehri Pakistan'ın can damarı olarak kabul ediliyor. Hindistan, İndus Nehri'nin suyunun Pakistan'a ulaşmasından önce birçok baraj inşa etti. Bu barajların Hindistan için ne kadar büyük bir silah olduğu söylenebilir.

Buğday ekiminden, balık çiftçiliğine kadar etkilenecek

Pakistan ve Hindistan arasındaki gerginliğin arttığı bir dönemde, uluslararası bu bilimsel çalışma, Güney Asya'da bir nükleer savaş çıkması halinde, her iki ülkenin de hayal bile edilemeyecek bir yıkımla karşı karşıya kalacağı, aynı zamanda tüm dünyanın ciddi bir çevre, tarım ve gıda krizi riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.

Araştırmalara göre, Pakistan ile Hindistan arasında nükleer saldırı gerçekleşmesi durumunda, yaklaşık 16 ila 36 teragram (milyon ton) kara karbon üst atmosfere, yani "stratosfere" girecek. Bu karbon parçacıkları, güneş ışığının Dünya'ya ulaşmasını engelleyerek, "nükleer kış" olarak bilinen yeni bir küresel iklim felaketine yol açabilir.

Bu süreç, Dünya sıcaklığının hızla düşmesine, yağış düzeninin bozulmasına ve ürün veriminde önemli düşüşlere yol açacaktır.

Mısır, buğday, pirinç ve soya fasulyesi gibi temel emtiaların küresel üretimi, yalnızca bir nükleer savaşın ilk yıllarında ortalama yüzde 11 oranında düşebilirken, bazı ülkelerde bu düşüş yüzde 20'yi aşabilir. En çok etkilenecek bölgeler ise dünyanın gıda merkezleri olarak bilinen ABD, Avrupa, Rusya ve Çin gibi bölgeler olacak.

Çalışmada ayrıca bu savaşın görünüşte Güney Asya ile sınırlı kalacağı ancak etkilerinin tüm dünyada, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde çok daha derin olacağı belirtiliyor. Zaten gıda sıkıntısı çeken ve ithalata bağımlı olan ülkeler, bu kriz karşısında tamamen çaresiz kalacaklar.

****Pakistan ve Hindistan savaşı dünya tarımını nasıl etkiler?

Pakistan ve Hindistan arasında bir savaş, özellikle nükleer bir çatışma, dünya tarımını ciddi şekilde etkileyebilir.

-Küresel İklim Değişiklikleri ve Nükleer Kış Riski

-Bölgesel Tarım Kayıpları olur…

Pakistan ve Hindistan arasındaki bir savaş, özellikle nükleer bir çatışma, dünya tarımını hem doğrudan (bölgesel üretim kayıpları) hem de dolaylı (iklim değişiklikleri, ticaret kesintileri) yollarla derinden etkiler. Küresel gıda güvenliği için en büyük tehdit, nükleer kış senaryosunun tarım üretimini uzun süreli olarak düşürmesidir. Diplomatik çabalar ve uluslararası müdahale, bu etkileri sınırlamak için kritik önemdedir.

****Ülkemiz nasıl etkilenir?

Türkiye, coğrafi olarak çatışma bölgesinden uzak olsa da, küresel tarım ve gıda sistemine olan bağımlılığı nedeniyle bu tür bir krizden dolaylı olarak etkilenebilir. Bu etkiler, ekonomik, tarımsal, ticari ve sosyoekonomik olabilir.

****Küresel Gıda Fiyatlarındaki Artış ve Türkiye’nin İthalat Bağımlılığı!

Pakistan ve Hindistan arasındaki bir savaş, özellikle nükleer bir çatışma, küresel buğday, pirinç, pamuk ve diğer tarım ürünlerinin üretiminde ciddi kesintilere yol açar ve bu ürünlerin ihracatı durursa, küresel gıda fiyatları hızla yükselir. Türkiye için bu durumun etkileri şunlar olabilir:

Türkiye, kaliteli buğday ve un ihracatı için ithalata bağımlıdır. Hindistan’ın buğday ihracatındaki kesinti, küresel piyasalarda fiyatları artırabilir ve Rusya gibi ana tedarikçilerin fiyat politikalarını sertleştirmesine yol açabilir. Bu, Türkiye’de ekmek, makarna ve unlu mamul fiyatlarını doğrudan etkiler.

Türkiye, pirinç ithal ediyor. Hindistan’ın ihracatı durursa, Türkiye alternatif tedarikçiler (Vietnam, Tayland) aramak zorunda kalır, ancak bu ülkeler de artan küresel talep nedeniyle fiyatları yükseltebilir. Bu, Türkiye’de pirinç fiyatlarını artırır ve hane halkı gıda harcamalarını zorlar.

Pakistan, dünya pamuk üretiminde ilk 5’te yer alır ve Türkiye’nin pamuk ithalatında önemli bir tedarikçisidir. Savaş nedeniyle pamuk ihracatı kesilirse, Türkiye’nin tekstil sektörü hammadde sıkıntısı çekebilir. Bu, hazır giyim ve tekstil ihracatını olumsuz etkiler ve üretim maliyetlerini artırır.

Türkiye’de gıda enflasyonu 2024’te %70’lere ulaşmış durumdaydı.. Savaş kaynaklı küresel fiyat artışları, bu oranı daha da yükseltebilir. Hükümetin sübvansiyon veya ithalat düzenlemeleri gibi önlemler alması gerekebilir. Bu da bütçe üzerinde ek yük oluşturur.

****Nükleer Kış ve Türkiye’de Tarım Üretimi

Pakistan ve Hindistan arasındaki nükleer bir savaş, atmosferde 16-36 milyon ton is salınımına yol açarak küresel sıcaklıkları 2-5°C düşürebilir ve yağışları %15-30 azaltabilir. Bu “nükleer kış” senaryosu, Türkiye’nin tarım üretimini etkiler.

Türkiye, Akdeniz iklim kuşağında yer alır ve tarımı büyük ölçüde yağışa bağımlıdır. Küresel yağış rejimindeki %15-30’luk azalma, özellikle buğday, arpa, mısır ve zeytin gibi ürünlerde verim kaybına yol açar. Örneğin, 2024’te Türkiye’nin buğday verimi hektar başına yaklaşık 3 ton; bu, nükleer kış koşullarında %20-30 düşüşle 2-2,4 tona gerileyebilir. Bu, iç piyasada gıda arzını daraltır ve ithalat ihtiyacını artırır.

Türkiye’nin tarım arazilerinin sadece %20’si sulanabilir durumdadır. Yağışlardaki azalma, baraj ve yeraltı su kaynaklarını zorlar. GAP gibi sulama projeleri bile bu tür bir krizde yetersiz kalabilir. Özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hububat üretimi ciddi şekilde etkilenir.

Nükleer kış, büyüme mevsimini kısaltabilir ve don olaylarını artırabilir. Bu, narenciye, fındık ve incir gibi Türkiye’nin ihracat odaklı ürünlerini riske atar. Örneğin, fındık üretimi (dünya üretiminin %70’i Türkiye’den) %20-30 düşerse, bu, Türkiye’nin tarım ihracat gelirlerini (2024’te yaklaşık 30 milyar dolar) ciddi şekilde azaltır.

Türkiye, tarım arazilerinin %30’unu hububat üretimine ayırıyor. Nükleer kış, bu arazilerde üretimi %11-30 oranında düşürebilir, bu da yaklaşık 5-8 milyon tonluk bir kayıp anlamına gelir. Bu, hem iç piyasada gıda güvenliğini tehdit eder hem de Türkiye’nin un ve makarna ihracatını (dünya lideri) zayıflatır.

****Enerji ve Gübre Maliyetlerindeki Artış

Savaş, küresel enerji piyasalarını da etkileyebilir, çünkü Hindistan ve Pakistan’ın komşu ülkeleri (örneğin, Körfez ülkeleri) lojistik ve güvenlik riskleri ile karşı karşıya kalabilir. Bu, petrol ve doğalgaz fiyatlarını artırır ve Türkiye gibi enerji ithalatına bağımlı ülkeleri zorlar:

Türkiye, tarımda kullanılan azotlu gübrelerin %90’ını ithal ediyor. Enerji fiyatlarındaki artış, gübre üretim maliyetlerini yükseltir. 2024’te gübre fiyatları ton başına 400-600 dolar civarındaydı. Bu, %50 artarak 600-900 dolara çıkabilir. Çiftçiler, maliyetleri karşılayamazsa gübre kullanımını azaltır, bu da verimi düşürür. Bunu zaten yaşıyoruz.

Savaş, Süveyş Kanalı veya Basra Körfezi’ndeki nakliye rotalarını riske atabilir. Türkiye’nin tarım ürünleri ithalatı (örneğin, pirinç, soya) ve ihracatı (un, fındık) için nakliye maliyetleri artar, bu da hem iç piyasada hem de ihracatta rekabet gücünü zayıflatır.

Türkiye’nin tarım sektörü, yüksek enerji ve gübre maliyetlerine karşı kırılgan bir yapıdadır. Çiftçilerin %60’ı zaten borçlu; maliyet artışları, tarımsal üretimi daha da baskılar ve kırsal kesimde sosyo ekonomik sorunları derinleştirir.

****Mülteci Krizi ve Tarım İşçileri

Pakistan ve Hindistan arasındaki savaş, milyonlarca mülteciye yol açabilir. Türkiye, coğrafi olarak uzak olsa da, bu mültecilerin bir kısmı İran veya Orta Asya üzerinden Türkiye’ye ulaşabilir, çünkü Türkiye zaten 3,6 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor ve bir “mülteci merkezi” olarak görülüyor.

Türkiye’de tarım sektörü, mevsimlik işçilere (özellikle Suriyeli ve Afgan mülteciler) bağımlı. Yeni mülteci akını, işgücü arzını artırabilir. Ancak bu, mevcut işçilerin ücretlerini düşürür ve sosyal gerilimleri artırır.

Mülteci nüfusundaki artış, Türkiye’de gıda talebini artırır. Zaten sınırlı olan gıda stokları, bu taleple daha da gerilir, bu da fiyat artışlarını tetikler.

Güneydoğu Anadolu’da tarım işçilerinin %30-40’ı mültecilerden oluşuyor. Yeni mülteci dalgası, bu bölgedeki işgücü dinamiklerini değiştirir ve yerel çiftçilerle mülteciler arasında gerilim yaratabilir.

****Türkiye’nin Ticaret ve Diplomatik Konumu

Türkiye, Pakistan ve Hindistan’la ticari ve diplomatik ilişkileri olan bir ülke. Savaş, bu ilişkileri karmaşık hale getirebilir:

Türkiye ile Pakistan arasındaki ticaret hacmi 2024’te yaklaşık 1 milyar dolardır. Pakistan’dan pamuk, deri ve tarım ürünleri ithal ediliyor. Savaş, bu ithalatı durdurabilir ve Türkiye’yi alternatif pazarlara yöneltebilir.

Türkiye-Hindistan ticareti 2024’te 10 milyar dolar civarında, çoğunlukla Hindistan’dan kimyasallar ve tarım ürünleri ithal ediliyor. Hindistan’ın ihracatı kesilirse, Türkiye bu ürünleri başka ülkelerden temin etmek zorunda kalır, bu da maliyetleri artırır.

Türkiye, Pakistan’la yakın bağlara sahip (örneğin, savunma anlaşmaları) ve Hindistan’la daha mesafeli bir ilişki sürdürüyor. Savaşta tarafsız olmaya çalışsa da, Pakistan’a verdiği destek, Hindistan’la ticari ilişkileri zedeleyebilir.

Türkiye’nin ihracata dayalı ekonomisi, savaşın küresel piyasalarda yarattığı belirsizlikten zarar görebilir. Özellikle Avrupa’ya tarım ürünleri ihracatı (fındık, kuru meyve), artan maliyetler ve lojistik sorunları nedeniyle sekteye uğrayabilir.

****Türkiye İçin Uzun Vadeli Riskler ve Önlemler

Türkiye, savaşın küresel etkileri nedeniyle gıda stoklarını güçlendirmek zorunda kalabilir. 2024’te TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) yaklaşık 5 milyon ton buğday stoku tutuyordu. Bu krizde yetersiz kalabilir. Hükümetin ithalatı artırması gerekebilir, ancak bu, döviz rezervlerini zorlar.

Nükleer kış senaryosuna karşı, Türkiye’nin tarım politikalarını iklim değişikliğine uyarlaması gerekir. Örneğin, kuraklığa dayanıklı tohumlar ve sulama altyapısına yatırım kritik hale gelir.

Türkiye, yerli gübre üretimini artırmak ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak zorunda kalabilir. Bu, uzun vadeli maliyetleri düşürür ve tarımı dış şoklara karşı korur.

****Kısaca, Pakistan ve Hindistan arasındaki bir savaş, Türkiye’yi şu yollarla etkiler:

Gıda fiyatlarındaki artış (özellikle buğday, pirinç, pamuk).

Nükleer kış nedeniyle tarım veriminde %11-30 kayıp.

Enerji ve gübre maliyetlerindeki yükseliş.

Mülteci akını ve tarım işçisi dinamiklerindeki değişim.

Ticaret kesintileri ve diplomatik gerilimler.

**Hangi önlemler alınmalıdır;

TMO’nun buğday ve pirinç stoklarını artırmalı,

İthalat için Kazakistan ve Brezilya gibi alternatif tedarikçilerle anlaşmalar yapılmalı,

Sulama altyapısına yatırım daha fazla yatırım yapılmalı,

Kuraklığa dayanıklı tohumların yaygınlaştırılmalı ve yerel gübre üretiminin teşvik edilmeli,

Yenilenebilir enerjiyle tarım maliyetlerinin düşürülmeli ve küresel krizlere karşı gıda güvenliği politikalarının güçlendirilmelidir.

**Çiftçimizi ve tarım sektörünü nasıl etkiler!

Çiftçilerimizin borcu çok yüksektir. Maliyet daha da artarsa çiftçilerimizin üretimden vazgeçme riski artar.

Pazar Kayıpları söz konusu olabilir. Ülkemizin un ve makarna ihracatı nükleer kışın küresel talep daralmasıyla %20-30 azalabilir.

İşgücü Sorunları yaşanabilir. Eğer mülteci akını olursa, tarım işçisi ücretlerini düşürür, ancak sosyal gerilimler üretimi aksatabilir.

****Özellikle buğday, pirinç ve pamuk üretiminde proaktif önlemler alınmalıdır. Bu gıda güvenliğini korur. Ancak yine de dikkatli olmak gerekir.

****Burada kısa olarak “tarımda proaktif önlemleri” açıklamak istiyorum.

Pakistan ve Hindistan savaşını ve tarımda olumsuzlukları beklemek yerine, yapılan erken değişikliklerle durumu kontrol altına almaktır. Gelecekte tarımda olası sorunlara önceden müdahale etmektir.

Bunları siyasiler çok sevmez. Kısa vade de seçimde oy getirmez. Ancak ülkemizin yarınları ve geleceği için bu konu daha fazla araştırılmalıdır. Önlemler alınmalıdır.

Bu konu ile ilgili tüm paydaşlarla görüşülmeli ve birlikte kararlar alınmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı bu konuda mutlaka risk planları hazırlatmalıdır. Kriz çıkmadan hazırlıklı olunmalıdır.