Üretmeden tüketen bir ekonomi olmanın faturası önümüze kesilmeye başlandı.
Her yazımızda üretimin önemini, üretmeden tüketimin dolayısıyla hazırcılığa dayanan bir ekonominin geleceği noktaları kalemimiz döndüğünce yazdık.
Şu ekonomik döngüde ''Ben Demiştim'' demek için kimse mutluluktan dört köşe olmuyor önce bunu bilmekte fayda var.
Hani son günlerin moda tabiri var ya, hepimiz aynı gemideyiz!
Gemideyiz gemide olmasına da bu geminin rotasından tutunda yaktığı yakıta, yakıt tankının kapasitesinin yetersiz olduğuna, personel giderine, geminin su aldığına kadar tüm eksiklerini expertiz raporuyla ortaya koyan geminin yolcularını dikkate almadan seyahate çıkan kaptan, bugün gemi yolcularına dönüp, aynı gemideyiz dediğinde ciddiyetten uzak oluyor.
Gemi su alıyor TBMM sıfır km ısıtmalı makam aracı ihalesi düzenliyor.
Gemi su alıyor devlet itibardan tasarruf olmaz diyor.
Gemi su alıyor suyu boşaltacak kovanın dibinin delik olduğu bugün anlaşılıyor.
Ülkenin feraseti kaynağı aslında yeni bir gemi inşa edip yoluna devam edecek tecrübeye fazlasıyla sahip ancak o kaynaklar maalesef bir hiç uğruna peşkeş çekilircesine özelleştirilip satıldı.
İnsanlarımız banka kredileriyle faiz ekonomisi girdabında sürüklendi.
Mega projelerin finansmanı dolar, yapılan taahhüt ve anlaşmalar da dolar üzerinden.
Bunun yansımaları ne yazık ki önümüzde ki günlerde iğneden ipliğe olacak.
Henüz tohum, ilaç, gübre ve mazot giderlerine tam olarak yansımadı ancak bu sarmal ile üretilen ürünlerin maliyelerinin artmasıyla daha da his edilir boyutlara ulaşacak.
Ürettiğimiz ürünlere pazar bulmadığımız gibi Anadolu'nun bereketli topraklarında ürettiği birçok üründe de ithalatta ki vergileri sıfırlayarak dışa bağımlılığımızı daha çok artırdık.
Ekonomiyi ve planlamayı bildiğini sananlar ile gelinen nokta maalesef bu.
Şimdi aynı gemide olmamızın tek bir şartı var o da gerçekler ile yüzleşmek!
Ancak birçok kriz atlatmış ve her seferinde kendi gerçekleriyle yüzleşerek yönünü bulmuş olan bu geminin bugünkü kaptanı ilk kez suçu denizde kabahati havada buluyor.
