Uzun bir aradan sonra Tarımdan Haber okuyucuları tekrar merhaba.

9 Temmuz 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kapsamında yeni kabine Külliye'de açıklandı. Sistemin yeni getirdiği en önemli değişikliklerden biri de milletvekili olma yeterliliği
kaldırılarak bakanlıklılar özel sektör temsilcilerinin atanması ile gerçekleştirildi.

Bu doğrultuda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Tarım Bakanlığına Bekir Pakdemirli atandı.

Ve böylelikle kamuoyu tarımda yaşanan köklü sorunlara çözüm yaratılacağı umuduyla yeni sistemin projelerini beklemeye başladı.

Çiftçi Ahmet amca tarımsal girdi maliyetlerinin ucuzlamasını yerli ve milli hamleler ile beklerken...

-Küresel sermayenin baskısıyla şeker fabrikaları özelleştirildi çalışanlara ve vatandaşlara verilen sözlerin hepsi unutuldu

-Tütün ekimi hemen hemen ülkenin dört bir yanında yasaklandı

-İthalatın önünde ki tüm engeller kaldırıldı gümrük vergileri sıfırlandı

-Sudan’da binlerce dönüm arazi kiralandı daha sonra proje rafa kaldırıldı

-Tanzim çadır dönemi başlatılarak stokçuluk terörizmle eş değer tutuldu, seçimlerden sonra proje iptal edilerek vatandaş tekrar kaderine terk edildi.

-Canlı hayvan ithalatının önü küresel şirketlere fütursuzca açılarak ülkeye birçok hastalıklı hayvanın sokulmasına göz yumuldu.

-Tarımda Milli Birlik adı altında bir projenin hazırlandığı ancak Tarım Bakanlığı dışında kimsenin bilgisinin olmadığı bu proje kamuoyuna açıklanmadan ertelendi.

Yeni yönetim sisteminin mevcut sorunları çözeceği beklentisi içindeyken, hiç olmayan yeni sorunları mevcut sorunlara eklediği bir yıllık bir dönemi bu şekilde bitirdik.

Şimdi geriye dönüp baktığımızda kabinenin yenileneceği ve bu doğrultuda Tarım Bakanının değiştirileceği konuşuluyor.

Tüm yazılarımda yer verdiğim gibi Yerli ve Milli, Tarımda Milli Birlik gibi söylemler sadece sloganlarda kalmış tarımın sorunlarına yönelik bir arpa boyu yol alınamamıştır.

Kısa, orta ve uzun vadede yapısal değişiklikler yapılmadığı gibi, Seçimlere yönelik popülist yaklaşımlarla sorunların kalıcılığı devam ettirilmiş oldu.

Anadolu üretmeden Türkiye’nin kalkınmasını bekleyemeyiz diye diye dilimizde tüy bitti.

Tüm sektörlerin erozyona maruz kaldığı gibi tarımsal üretimde neredeyse durma noktasına geldi. Bunu ekilmeyen arazilere her yıl on binlerce hektarlık arazinin eklenmesiyle anlıyoruz.

Tekrar başa dönerek şapkayı önümüze koymanın vaktidir artık.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi:

Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.

Sıcak para dönemi bitti, devlet aklı ile planlama ve kalkınma dönemi başlatılarak yapısal reformlar hayata geçirilerek uzun vadede refaha çıkma dönemi başlatılmalıdır.