Cumhurbaşkanlığı kararı ile "Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık AŞ"nin tasfiyesine yönelik kararın Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla birlikte, 2013 yılından buyana Türkiye'nin gündeminde olan Sudan'da arazi kiralanarak tarım yapma macerası da sona ermiş oldu.

Türkiye’nin Sudan’da tarımsal üretimde bulunması, hükümet ve ilgili Tarım Bakanları tarafından ‘bir vizyon’ projesi olarak savunulmuştu. Ancak kendi ülkemizde tarımda birçok sorunla boğuşurken, Sudan’da tarımsal üretimle ilgili ortaya konulan proje de hep eleştiri konusu olmuştur. Bu eleştiriler de haksız değildi.

Keşke ülkemizde tarımsal üretimde ciddi bir mesafe kat edip, Sudan’da da ortaya konulan üretim hayalini gerçekleştirebilseydik. Ancak bu zaten mümkün değildi. Yanlış anlaşılmasın ‘devleti’ küçümsemek için bunları söylemiyorum tam aksine devletin bu vizyonu gerçekleştirebilecek tarihi birikimi ve tecrübesi var.

Fakat bu proje, bu vizyonu kavrayabilecek yöneticilerle mümkün olur.

Sudan’da tarım hayali 2013 yılından buyana konuşulsa da ete kemiğe bürünmesi 2018 yılında Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık A.Ş şirketinin kurulmasıyla başladı.

Dönemin Tarım Bakanı ise Bekir Pakdemirli idi. Bekir Pakdemirli’nin bırakın Sudan’da tarımsal üretim vizyonunu kavramayı, ülke tarımına verdiği zararı belki yıllarca telafi edemeyeceğiz.

Düşünün kepeğin ne olduğu bilmeyen bir kişi bu ülkede tam 3,5 yıl Tarım Bakanlığı yaptı! Hasat döneminde tarlaya galoşla giden, ‘kendini beğenmiş’, ‘çiftçi ile kendi arasına mesafe koyan’ bir Bakandan nasıl bir derinlik bekleyeceğiz de Sudan’da tarım projesinden bir sonuç alınabilecekti!

Pekâlâ, ondan sonra atanan Bakanlar!

Vahit Kirişçi, bir takipçimizin tabiriyle ‘tarımda göçebe hayattan yerleşik hayata yeni geçiliyormuş gibi’ kendisini pazarlamaya çalıştı ancak ömrü uzun olmadı. Süt fiyatlarını baskılayarak yüzbinlerce ineğin kesilmesine vesile oldu! Şimdi yoğun bir ithalat yaparak hayvancılıktaki açığı kapatmaya çalışıyoruz.

Kendi ülkesindeki ‘ineğe sahip çıkamayan’ üreticiyi zarar ettirip çaresiz üretim materyallerini kestirten bir Bakan vizyonuyla mı Sudan’da başarılı olacaktık?

Kirişçi’nin ardından İbrahim Yumaklı, göreve getirildi. Sayın Yumaklı’nın Bakanlıkta 6 ayı doldu ancak daha ‘acemiliğini’ bile üzerinden atamadı. Katıldığı programlarda, yaptığı konuşmalarda ‘acemiliğini’ atamadığını o kadar belli ediyor ki, ‘acaba bir hata yapar mıyım’ kaygısı ile sadece belirlenmiş, üzerinde çalışılmış konuların dışına hiç çıkmıyor.

O da haklı! Sektörle hiçbir alakası olmamasına rağmen sadece ‘Gübretaş’ta Genel Müdürlük yaptı’ diye böylesine stratejik bir bakanlıkta görev verilirse ne yapsın!

İşi öğrenmesi zaten iki yılını alacak!

Olayın bir diğer tarafı da sayın İbrahim Yumaklı, Gübretaş’ta 6,5 yıl Genel Müdürlük yaptı. Peki, Yumaklı, tarımsal üretimde çiftçinin en önemli girdi kalemini oluşturan ve ülkemizdeki gıda enflasyonunun ana nedenlerinin başında gelen gübrede nasıl bir ‘vizyon’ ortaya koydu da Tarım Bakanı yapıldı?

Düşünün, İran’da devasa gübre yatırımı bulunan ve Tarım Kredi ile yapılan anlaşma kapsamında hiçbir gayret göstermeden gübre piyasasının yüzde 35-40’nı elinde bulunduran Gübretaş’ta 6,5 yıl üst düzey yöneticilik yapacaksınız…

Peki, bu süreçte Gübretaş’tan dolayı çiftçinin gübrede girdi maliyetlerinin düşürüldüğüne dair ortada bir veri var mı?

Maalesef!

Tam aksine çiftçinin yüzde 90’ı Tarım Kredi’ye ve Gübretaş’a beddua ediyor!

Deniliyor ki; ‘Sudan’da darbe oldu, iç karışıklıklar çıktı ondan dolayı arazi temini yapılamadı, şirkette tasfiye edildi’

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım…

Sudan’da bahsedilen gerekçeler olmasaydı, göreve getirilen bu bakanlarla Türkiye bu vizyonu gerçekleştirebilecek miydi?

Hiç zannetmiyorum.

Çünkü tarımda her bakan değişiminde devlet aklının resetlendiği bir yerde, bu vizyon zaten bir hayaldi, şirketin tasfiye kararı ile de bu hayalin sonuna geldik.

Kurulan şirket, ödenen ücret, ikramiyeler devletin cebinden çıktı.

Bu proje sayesinde Sudan’a gidenlerin de gezdikleri yanlarına kar kaldı.

Hepsi o kadar…