Gıda enflasyonu ile mücadele kapsamında gündeme gelen “Cumhur Reyonu” önerisi, son günlerde tartışmaların odağına oturdu. Yeni Şafak gazetesinin ortaya attığı modele göre, Türkiye genelindeki büyük zincir marketlerde özel reyonlar oluşturulacak ve ürünler uygun fiyattan satışa sunulacak.

Aslında bu önerinin temel mantığı, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve bazı kooperatiflerin dar kapsamlı satış ağının daha da genişletilmesine dayanıyor.

Zira bugün TMO ve kooperatif ürünleri zaten belirli marketlerde, özellikle Tarım Kredi Marketlerde tüketiciye ulaşıyor.

Fındık, yağ, çikolata, nohut, mercimek gibi ürünler bu kapsamda satılıyor. Görünüşe göre, bu sistem tüm zincir marketlere yayılmak isteniyor.

Hatta Et ve Süt Kurumu’ndan (ESK) tedarik edilecek kıyma ve kuşbaşı etle birlikte reyonların daha da zenginleştirilmesi öngörülüyor.

Ancak pratikte bunun mümkün olmadığı ortada.

TMO’nun Türkiye genelinde tüm zincir marketlere ürün yetiştirmesi, kurumun asli görevini bırakıp tamamen toptancılığa yönelmesi anlamına gelir ki bu imkansızdır.

ESK’nın ise mevcut durumda bile kendi sınırlı satış noktalarını ithalat yoluyla beslediği düşünüldüğünde, ülke çapındaki marketlere et tedarik etmesi hayalden ibarettir.

Küçük kooperatifler de sınırlı üretimleri nedeniyle böyle bir uygulamada rol üstlenemez.

Geriye sadece Tarım Kredi Marketlerde halihazırda uygulanan yöntem kalıyor: Piyasadan ürün alıp rafa koymak. Ancak bu uygulama tüketiciye ciddi bir avantaj sağlamıyor.

Sonuçta “Cumhur Reyonu” önerisi, kağıt üzerinde parlak görünse de uygulanabilirliği olmayan bir hayalden öteye geçemez.

Türkiye’nin stratejik sanayi kuruluşları geçmişte birer birer özelleştirilirken, bugün gıda fiyatlarını düşürmek için devlet eliyle zincir marketlerin reyonlarını dizayn etme fikrinin gündeme getirilmesi, sistemdeki çaresizliği ve yapısal sorunların derinliğini gözler önüne seriyor.