Ortalama bir aydır Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerine yaptığım seyahatlerimden dolayı yazılarıma biraz ara vermek durumunda kaldım ancak sahada ekonomik sıkıntıların yansımasını görmekte ayrı bir tecrübe oluşturdu bende.

Bilmiyorum Tarım Bakanı benim kadar Anadolu topraklarındaki tarımsal bölgeleri gezip, köy kahvehanelerinde, traktör ve ekipman satışı yapan bayilerde ve bölge sanayilerine benim kadar ziyarette bulunup hal hatır soruyor mu?

Bu seyahatlerimden çıkan özet şu, esnaftan tutun da üreten köylüye kadar tüm sistem tıkanmış durumda.

Özellikle Anadolu'da ekonominin temel yapı taşı olan çiftçi ürettiğini satamayan satsa bile borcunu ödeyemeyen bir konumda.

Yazılarımda sık sık değindiğim bir deyim vardır bilirsiniz;

''Kul Kuldan, Kul Allah'tan'' diye.

İşte bu söz Anadolu'da onca ekonomik makalenin özeti niteliğindedir ki geldiğimiz şu dönemde üreten insanlar için artık sadece, Kul'un Allah'tan beklediği bir sürece girildiğini gösteriyor.

Üretime yön veremeyen bir plansızlık ile yapılan üretim ve üretileninin yüksek maliyetli fiyatlandırılması bugün çiftçide, üretsem de kazanamadığım bir sistemde cebimden harcayarak neden üreteyim, sorusunu ortaya çıkartmıştır.

Şimdi koca koca ekonomistler bu güvensizlik içinde çözüm olarak tanzim satış çadırlarını buldular. Türk tipi başkanlık gibi Türk tipi çözüm bu olsa gerek.

Özelleştirme adı altında kapatılan tarımsal kurum ve kuruluşlar üretim zincirini baltalamış arz ve talep dengesinde üreticiyi tamimiyle tüccarın inisiyatifine iten bir ekonomik girdabın içine sürüklemiştir.

Oysa tüccar bile tarımsal kuruluşlar devlet eliyle tasfiye edilmeden önce piyasa koşullarına daha reel ve tutarlı yaklaşarak denge rolü oynayabiliyordu. Bugün ise üreticinin ürettiğini alan tek bir kanal kalmışken siz onu ''Terörist'' ilan edebiliyorsunuz.

Sistemi eleştirmek kolay çözüm nedir diyenlere sesleniyorum. Öncelikle şu soruları sisteme yöneltin ve çözüme sorgulamak ile katkı sunun.

-Maliyeti düşürmek için desteklemeleri adaletli bir şekilde artırmak varken neden ithalatta vergiler sıfırlanarak ithalatın önü açılır?

-Özelleştirilerek satılan kurumların yerine (şeker pancarı fabrikaları) alternatif hangi kurumları kurdunuz ki bu kurumları kapattınız?

-Tarım alanında ülkede faaliyet gösteren ( Cargill ) yabancı kuruluşlar sizin için ne anlam ifade ediyor?

-Tarım sizin için gelip geçici bir politika mı yoksa kalıcı bir devlet politikası mı?

-Tarımsal çalıştaylarda neden köylü Mehmet amca dinlenmez de ithalatı gerçekleştiren şirketlerin yetkililerine kulak verilir?

-Gerçekten üreten bir Türkiye mi yoksa ithal eden bir ülke mi inşa etmek istiyorsunuz?

-Hiç domatesi, salatalığı ya da bir kirazı dalından kopartıp yediniz mi?

-Hiç 60 derece sıcağın altında ya da -3 derecede tarlada çalışan bir köylünün çilesini gördünüz mü?

-Yerli ve Milli olmak size göre ne anlam ifade ediyor?

Bu soruları ve aklınıza gelen tüm soruları lütfen kapınıza gelenlere sorun. Sizi bu hale düşürenlere bu soruları sormadan dibe vurup ayak basmadan yüzeye çıkmak mümkün değil.

Aksi takdirde üretmeyen köylü için üretmek bir beka sorunu halini alır.