Ak Parti hükümetinin, tarımsal üretimde planlamayı 21 yıl sonra gündemine almış olmasına sevinelim mi yoksa geçen yıllar için üzülelim mi bilemiyorum.

Hedef ve planlama olmadan hangi bir alanda başarılı olunabilir?

Demek ki, 21 yıldır tarımda hedefler konulmuş ama buna dair bir planlama yapılmamış. Yayınlanan yönetmelikte bunun resmi olarak itirafı anlamına geliyor. 

‘Tarımsal Üretimin Planlanması’ başlığı ilk planda insanı heyecanlandırıyor ancak içeriğindeki çelişkiler bu heyecanımızı da elimizden alıyor. 

Mevcut yönetmelik, aslında Sami Güçlü’nün Bakanlığından buyana dillendirilen, kısmen uygulanan ancak 2016 yılında ‘Milli Tarım Projesi’ ile ete kemiğe büründürülen ‘tarım havzaları üretim modeline’ yeni anlamlar yüklenerek güncellenmeye çalışılmış.

Onun ötesinde elle tutabileceğiniz bir unsur göremiyorsunuz. 

Örneğin tarımsal üretim açısından yönetmelikte ne amaçlanıyor, bunlar tam olarak ortaya konmazken, merkezde ve taşrada kurulacak kurul ve komitelere birçok anlamlar yüklenerek çok sayıda yetki ve görevlendirmeler yapılmış. 

Dediğim gibi başlık olarak kendisini çekiyor, iyi niyetle hazırlanmış ancak usul, içerik ve zamanlama konusunda ciddi sorunları var. 

Öncelikle bu yönetmelik Orta Vadeli Program ile çelişiyor, aralarında bir eş güdüm bulunmuyor. 

Orta Vadeli Programda, tarımsal üretimin planlanması ile ilgili olarak (Ürün ve tarım parseli bazında asgari ve azami üretim alanları belirlenerek, çiftçi başvurularının, üretim izinlerinin ve ekim kontrolünün çerçevesinin) Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 2024 yılının 2. çeyreğinde belirlenmesi hedefleniyor.

Daha bu karar yayınlanmadan yani tarımsal üretimin planlanmasıyla ilgili çerçeve belirlenmeden yönetmelik yayınlandı. 

Bunun dışında yönetmeliğin 2 maddesinden örnek vermek istiyorum. 

Yönetmeliğin 7. Maddesinin 4. bendinde illerde kurulacak teknik komitenin görevleri şöyle belirtiliyor; ‘Su kısıtı, sosyo-ekonomik koşullar, pazarlama olanakları, örgütlülük durumu, tarımsal altyapı, tarımsal sanayi durumu, depolama ve işleme kapasitesi, çiftçilerin mevcut alet ve ekipman varlığı, sulama durumu, münavebe, iş gücü olanakları, mera varlığı, otlatma kapasitesi, hayvan varlığı, su ürünleri üretim potansiyeli ve çiftçi deneyimleri göz önüne alınarak hazırlanacak rapor doğrultusunda ürün veya ürün gruplarında, üç yıllık dönemleri kapsayacak şekilde havza veya işletme bazında her yıl üretim planını hazırlar’ 

Yine yönetmeliğin 12. Maddesinin 3. Bendinde de bitkisel üretimin planlanması ile ilgili şunlar kaydediliyor: ‘Tarım havzası veya işletme bazında tarım parsellerine ait arazi sınıflandırılması, toprak, topografya ve sulama durumuna ilişkin veriler CBS tabanlı (Coğrafi Bilgi Sistemleri) olarak ilgili genel müdürlükten temin edilerek, bitkisel üretimin planlaması ve ürün veya ürün gruplarının belirlenmesine yönelik çalışmalar Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde yapılır’ 

Sadece yönetmeliğin bu iki maddesi incelendiğinde tarımsal üretimin gerçek manada planlanmasının şimdilik bir hayal olduğunu görebiliriz. Çünkü bırakın hangi bölgede, hangi ürünün ekilmesini, Tarım Bakanlığının elinde ‘toprak ve suya’ ait dijital veriler bile bulunmuyor. 

Tarım Bakanlığının elinde ‘toprak ve suya ait dijital veriler’ nasıl olmaz diyebilirsiniz. 

Ama inanın yok! 

Çünkü Bakanlık detaylı toprak çalışmasına bile daha yeni başladı. Yanlış hatırlamıyorsam Bakanlık Dünya Bankası ile ortak bir çalışma yürüterek, 5 yıl içinde topraklarımıza ait bütün verileri çıkaracak. Ancak bunun çalışması daha yeni başladı. 

Şimdi bu noktadan baktığımızda, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü, toprak ve suya ait dijital veriler olmadan tarımsal üretimin planlanması için ilgili kurum ve kuruluşlarla nasıl işbirliğinde çalışacak?

Tam bir muamma! 

Yine teknik komitenin görevleri arasında sıralanan ‘münavebe’ konusu da planlama konusunda elimizin ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor.

Çünkü münavebeli bir ürün olan şeker pancarında bile çiftçiler, münavebeye takılmamak için destekleri almama pahasına ÇKS’ye bile kayıt olmuyorlar.

Yani ürettiğimiz pancarın bile hangi bölgede ne kadar ekildiğini bile bilmiyoruz.  

Hayvan varlığımızla ilgili verilere ise hiç girmek istemiyorum. Çünkü TÜİK tarafından yayınlan hayvan varlığının şişirme veriler olduğunu, gerçek veriler olmadığını Bakanlıktaki bütün bürokrat arkadaşlar biliyorlar. 

Sonuç olarak toprak ve suya ait dijital veriler olmadan, çiftçinin ÇKS’de ciddi bir kayıt dışılığı varken, hayvan varlığı ile ilgili şişirme rakamlarla hayvancılıkta ve bitkisel üretimde nasıl bir planlama yapacaksınız?

Ancak tarım havzaları üretim modelinde belirlenen ürünleri (Burası da ayrı bir dert. Çünkü siyasi müdahalelerle neredeyse bütün ürünler, tarım havzalarının hepsinde ekilir hale geldi) illerdeki teknik komiteler çiftçiye dayatacaktır. 

Onun ötesinde tarımsal üretimin planlanması yönetmeliğinden kısa ve orta vadede bir şey beklemek tam bir hayalcilik olur.