İnsan çoğalıp yeryüzüne yayılınca her topluma göre inanç gelişti.

Yaşaması için gerekli olan ve kendisinden farklı olan yaratıklara kutsallık verdi. Onlara tapmaya başladı. Güneş, ay gibi farklı âlemlere taparken tanrılarına ulaşmak için aracılar kullanmaya başladı.

Bu aracı bazen bir hayvan, bazen de kendi yaptığı bir heykel veya put oldu.

İnsan uzun zaman bu kültür ve inanç sistemi ile yaşamak zorunda kaldı ve hayatın böyle olduğuna inandı.

Allah (cc) peygamberler ile insanlara dünyada nasıl yaşamları gerektiğini ve neleri yapıp neleri yapmaması gerektiğini bildirdi.

İlahi din Allah tarafından peygamberler aracılığı ile insanlara ulaştırılan ilahi kanunların toplamıdır.

Dinin kurucusu Allah, muhatabı da insanlardır.

Dinin amacı, insanlara iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini bildirmek ve onları dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşturmaktır.

Hz Âdemle başlayan ve Hz Muhammed (sa) sona eren peygamberler; yaratıcının kurallarını insanlara bildirmişlerdir.

Dinler yaşayan toplumlara gelmiş ve peygamberlerde o toplumların içerisinden çıkarak halklarını uyarmışlardır.

Peygamberler geldikleri toplumun kültürünün hepsini ortadan kaldırıp yeni bir yaşam tarzı ortaya koymamıştır. Toplumda yaşanan kültürde yaratıcının kurallarına karşı olmayan kurallar devam ettirilmiş, Yaratıcının kurallarına karşı olanalar yasaklanmıştır.

Hz Adem insanın etrafındaki canlıların ve eşyaların isimlerini ve kardeşler arasındaki davranış şekillerini ve insanın o günkü yaşamından gerekli kuralları öğretti. Hz Ademi takip eden peygamberler de toplumlarını hakk dini yaşamaya ve Allah'ın kurallarına uymaya davet etmeye devam ettiler.

Peygamberler toplumlara yaşadıkları devre göre birçok kurallar getirmişlerdir. Hayvanların yaratılış hikmeti, hayvanla insan arasındaki ilişkileri, insanların yaşadığı çevrede canlı, cansız ne varsa hepsi hakkındaki kurallar bildirilmiştir.

Peygamberler toplumda yaşadıkları için halkına örnek yaşam şeklinin nasıl olduğunu hayatlarında yaşayarak göstermişlerdir.

Hayvanların kutsal sayılarak tapıldığı, bazı hayvanların kötülüğün temsilcisi olduğu; kullanacak bir eşya, karın doyurmak için bir yiyecek, binek olarak kullanılan bir araç, zenginlik için biriktirilen bir meta veya savaşta kullanılan bir silah olarak kabul edilen bir çağda;

Hazreti Süleyman hayvanlarında insanlar gibi lisanı olduğunu, onlarla konuştuğunu, hayvanların bir topluluk olduğunu ve kendisinin hayvanların da peygamberi olduğunu bildirdi.

Allah (cc) Hz Süleyman'a mucizeler vererek; hayvanlarda bulunan bazı özellikleri insanların hayatlarında nasıl kullanacaklarını öğrenmelerini istedi.

Her hayvan topluluğunun mutlaka bir reisi, bir başkanı vardır. Onlar da sizin gibi cemaat halinde yaşarlar."

Hz Süleyman hayvanların yaşam şekline dikkat çekmiş ve onlarında insanlar gibi olduklarını bildirmiştir.

Hayvanların yaşam şeklinin yaratıcının onlara bahşettiğini, o düzen içinde yaşamlarını sürdürdüğünü bildirmiş; hayvanların özelliklerinin insanlara yaşamlarında kolaylık sağlayacağını açıklamıştır.

Arı ve karıncalar toplum şuuruna sahip olan hayvandır.

Kendi aralarında bir koloni oluştururlar. Çalışmalarında görev bölümü yapmışlardır. Çalışanlar, birbirlerinden ayrılmışlardır. Aksatmadan bütün üyeler kendi görevlerini gerçekleştirirler.

Kimse, kimsenin yaptığıyla ilgilenmez. Aralarında görev konusunda ne bir kavga ne bir anlaşmazlık çıkar.

Antenleriyle haberleşirler, düzgün cümlelerle insanlar gibi konuşurlar.

Arılar kovandaki görevlerini, karıncalar toplumdaki görevlerini son derece iyi bilirler.

Herkes kendi vazifesinin neleri ihtiva ettiğini, ne yapması lâzım geldiğini tam olarak bilir ve mutlaka yerine getirir. Görevi yerine getirmemek söz konusu değildir.

Mutlaka bir başkanları vardır. Ve onun emrine mutlak olarak itaat ederler.

Karıncaların ve arıların yaşam şekline bakarak insan toplu yaşamda kuralların nasıl olması gerektiği hakkında bilgi sahibi olur. Devlet başkanından en alt görevi yapan işçiye kadar herkesin bir görevinin olası gerektiğini ve herkes görevini tam yaptığı zaman işlerde aksama olmaz, toplumda ilerleme, güven ve huzur olur.

İşte o zaman, karınca vadisine geldiklerinde, başkan karınca: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin! Süleyman (a.s) ve onun orduları farkına varmadan, sizi ezmesinler." Der. Karınca kuralsız ve gereksiz yere karıncanın bile ezilmeyeceğini bilir.

Bu örnekleri artırabiliriz. Bu örneklerdeki hikmet hayvanların Allah (cc) tarafından yaratıldığı, onlarında insanlar gibi yaşadıklarını, dünyadan faydalanması gerektiği ve insan ile hayvanlar arasında kuralların olması gerektiği insanın her istediğini yapma hakkına sahip olmadığının anlaşılmasıdır

Nuh tufanında Hz. Nuh'un gemiye hayvanlardan birer çift alması ve hayvanları tufandan kurtarması dünyada hayvansız yaşanamayacağını gösteren en büyük delildir. Bu olay Hayvanların yaptıklarından sorumlu olmadığını ve cezalandırılmayacağını da gösterir. Çünkü Yaratıcıya karşı gelenler cezalandırılmış ve helak olmuşlardır. Hayvanlar bu cezaya çarptırılmamıştır.

Ashabı Kehf'te 7 insan ile birlikte bir köpeğin yıllarca mağarada korunması hayvana verilen değerin bir göstergesi; insanın en sadık dostları hayvanlar olduğunun bir delilidir.

Gerçekten resullerin kıssalarında akıl sahipleri için çok büyük bir ibret vardır.

Tevrat ve İncilin hayvanlara bakışı ile devam edeceğiz