Yabani hayvanların doğal yaşama ve ekolojik dengeye katkıları son yarım asırda daha iyi anlaşılmaktadır. Bu hayvanların yaşama hakları ulusalar arası sözleşmeler, ulusal kanun ve yönetmenlikler ile korunmaya çalışıldığı, Ayrıca bu hayvanların yaşam hakkını insanların nasıl ihlal ettiğini yaban hayvanları için yaratılıştan günümüze tehlikelerin ne olduğunu bahsedilmiştik

Şimdi yerleşim alanlarında yaşamak zoruna kalan sahipsiz hayvanlarla yaşamanın hem halk hem de hayvanlar tarafından bakarak değerlendirmeye devam edelim.

Bir zamanlar ata sahip olanlar gücü ele geçirdikleri için istedikleri yere daha kısa zamanda ulaşmaları ve ordularında at olduğunda karşı tarafa üstünlük sağladıklarından çok uzak yerleri istila ederek diğer milletler üzerinde hâkimiyet sağlamışlardır.

Bu güçleri sayesinde hiçbir kural tanımadan birçok medeniyeti yok ettiler. Anadolu'da bu yağma ve istiladan nasibini aldı.

Ölen kahramanlar atları ile gömülürdü çünkü onlar için atsız bir hayat yokluk demekti.

Gittiği yerde atını da görmek istiyordu.

Dünyadan sadece atını götürse yetecekti ona.

Savaşta günümüzün tankı yerinde olan atlar kimin elinde olursa onun sözü geçmeye başladı.

Tarımsal alanda günümüzün traktörü oldu atlar.

Bazen tarla sürdü bazen dolap döndürerek su çıkardı.

Ulaşımda otomobil ve taksi

Taşımada kamyon oldu

Her ağanın ve beyin atı vardı.

Yiğit atı ile anılırdı.

At avrat silah kutsaldı.

Günümüzde sadece yarışlarda ve parklarda yaşama imkânı bulur oldu o yiğit atlar.

İnsan atlara olan ihtiyacını artık motorlarla karşılıyordu gerek yoktu onları beslemeye çünkü onun yapacağı işleri yapacak ve gerektiğinde kullanacağı birçok alet ve makine icat etmişti. Artık atların zamanı geçmiş tarihte bir fasıl olarak kalmıştı kahramanlıkları.

Doğa ile bağı kısmen koparılan ve doğal ortamda yaşama yetisini kaybeden, yerleşim yerlerinin içinde ve civarında yaşam mücadelesi veren hayvanlara sahipsiz hayvan veya sokak hayvanı denmektedir.

Bu hayvanların yaratılışlarına uygun davranışları gerçekleştirmek için uygun ortamlara sahip olmamaları, düzenli ve yeterli beslenememeleri, sağlık sorunları, kötü muamele ve itlaf gibi sorunlara maruz kalmaktadırlar.

Kedi ve köpekler haricindeki hayvanlar (sığır.at, eşek koyun gibi) insana ihtiyaç duymadan tabiatta hayatlarını sürdürebilirler. Beslenmeleri için insana ve insan atıklarına ihtiyaçları yoktur. Bu gibi hayvanların biyolojik düşmanlarına karşı güvende olacakları bir alan bulmaları yaşamlarını devam ettirmeleri için yeterlidir.

Anadolu'da bir gelenektir atlar yaz dönemi bağ bahçe ve harman işleri bitince köylü masraftan kısmak için atları doğaya bırakır.

Bu atlara da yılkı denir.

Yılkıya bırakılan atlar kış bitiminde eğer hayatta kalmışlarsa tekrar ahıra bağlanır çalışmaya gönderilirler. Fakat bu her zaman böyle olmaz iş gücünden düşen atlar veya kişinin ata ihtiyacı kalmadığı durumlarda atlar geri getirilmez.

Doğada özgürce yayamaya devam ederler.

Yılkıya bırakılan atlar doğayla bütünleşir.

Bırakıldıkları alanlarda çoğaldılar.

Gruplar oluşturdular.

Tehlikelere göğüs gererler.

Sayıları artmaya başlayınca etraflarını rahatsız etmeye başlarlar.

Anadolu'da yılkılar bazı bölgelerde yoğun şekilde yaşamaktadır..

Bu bölgeler: Manisa'da Spil Dağı ve Yunt Dağı, Muş, Kayser'de Erciyes Dağı etekleri, Karaman, Dinek, Karacaören, Madenşehri, Üçkuyu ve Karadağ köyleri ve Afyon Sorkun çamoğlu köyü Kocayayla'da yılkı atlarının gruplar halinde görüldüğü yerlerdir.

Atlarla uğraşan vatandaşlarımız yılkı atlarından sahiplendikleri atların sağlıklı hem de dayanıklı olduğunu söylemektedirler.

Tarihimizde devlet olarak gücünden yararlandığımız uzun süre çalıştırdığımız at, eşek ve öküzleri yaşlanınca kendi haline bırakmayıp yaşadıkları sürece bakımları için ödenek çıkarılmıştır. Bu ödeneklerin yerine ulaşıp ulaşmadığını kontrol ettiren bir medeniyete sahibiz.

İnsan hizmet veya sevgi amacıyla edindiği hiçbir canlıyı yok etme özgürlüğüne sahip değildir.

Doğasından kopardığı canlının sadece yaşamını devam ettirmek yetmez onların refahını sağlamak mecburiyetindeyiz.

Doğal ortamda yaşamını sürdürebilecekse doğal ortama bırakılır.

Atlarla uğraşan vatandaşlarımız bu hayvanların yaşayacağı alanları bilmektedirler.

Bir hastalığı varsa veya özel bakıma ihtiyacı olan atların tedavileri yapılmalı ve belirli bir süre kontrollü alanlarda bakımı yapılmalı ve doğaya dönebilecek duruma gelince bırakılmalıdır.

Her zaman bu alanlar kontrol edilmeli ve bazı mevsimlerde bu hayvanların ihtiyaçlarını gidermede zorlandıklarında yardımcı olunmalıdır.

Yaz aylarında mevsiminin kurak geçtiği dönemlerde su sorunu ortaya çıkmaktadır.

Bu hayvanların veya kurak bölgede yaşayan bütün hayvanların su ihtiyacını giderecek çeşmeler, yalaklar, batmalar ve suluklar yaptırılmalıdır. Bu su alanları her zaman kontrol edilmeli ve susuz bırakılmamalıdır.

Bir canlının susuzluğunu gidermenin günahlardan kurtulma yolu olduğumu bildiren bir inanca sahip olan toplum olarak tarihimize baktığımızda bütün yollar boyunca hayvanların ihtiyaçlarını giderecek yerler yapılmıştır.

Günümüzde karayolu ile yolculuk ederken dinlenme tesisleri ve mola yerleri gibi.

Dağlarımızda, meralarımızda, yaylalarımızda, ovalarımızda ve canlıların bulunduğu her alanda hayvanların su ihtiyaçlarını giderecek suluklar yapılmaktadır.

Bu suluklardan evcil hayvanlarımız hem de yabani hayvanlar yararlanmaktadır.

Yaz aylarında bu sulukların dolu tutulması için bazı insanlar özel gayret sarf etmektedir.

Bir canlının susuzluğunu gidermek için yapılan çalışmanın mükâfatı bol bir ibadettir.

Kış aylarında yoğun kar yağışı ve soğuk nedeniyle beslenemeyen ve aç kalan yılkı atları için bulundukları alanlara kaba yem (ot) bırakılarak açlıkları gidermelerine yardımcı olunmalıdır. Bunu fazla abartmamak gerekir.

Gerekli olmadığı zamanlarda yem ve ot bırakmak hem israf olmakta hem de hayvanların yaşam şeklini ve mücadele azmini kırmaktadır.

Açlık tehlikesi olmadan hayvanlara yem bırakılmamalıdır.

Yılkı atlarının yaşadığı bölgeler iyi araştırılmalı fazla abartmadan usulüne uygun kışın fırtına ve soğuktan korunacak alanlar yapılmalıdır. Bu şekilde hem gen kaynaklarımızı korumuş hem de hayvanlara vefa borcumuzu ödemiş oluruz.

Bizim yaşadığımız bölgede susuzluktan, açlıktan ve soğuktan donarak hiçbir hayvan ölmemelidir.