Dün çocukluk arkadaşım Durmuş’u aradım, çocukluğumun geçtiği Torosların eteğinde denize bakan binlerce orman köyünün birinden.

Durmuş, önce telefonu sonra ağzını açtı.

Söze; “limon ağacının başındayım” diyerek başladı.

Ardından nefes almadan ve beni konuşturmadan onlarca cümle kurdu.

Arkadaşımıza hal hatır soralım derken memleketin bir derdine daha düçar olduk.

Hem de 1 ay önce yazdığımız, 15 gün önce TV’da söylediğimiz konuyla alakalı. 

Tarımsal ürünlerde ihracat politikalarının oluşturulması, ithalat ve ihracat kararlarının alınması süreçleriyle ilgili uyarılarımız, örneklerimiz ve tavsiyelerimiz olmuştu.

Limon konusunda karşılaştığımız manzara/feryat ne kadar önemli bir konuya değindiğimizi ve üzerinde daha da durmamız gerektiğini bize gösterdi. 

Limon ihracatı Nisan ayının başında izne bağlandı.

Yasaklandı deme nezaketsizliğinden bulunmak istemiyorum ama bu da ayrı konu; fiili yasaklama/evrak vermeme, izine bağlama/ilan edilmeyen yasak...

Limon fiyatları çevre ülkelerde rakamların TL bazında 20 liraya yükselmesi ve talebin canlı olması üzerine üreticinin satışında 4.5- 5 TL’ye yaslandığı bu dönemde biz raflardan 8-10 TL limon alıyorduk. 

Her kim veya kimlerse ya da hangi kurumsa Kuru Soğanın yoğun ihracında yaptıkları hatayı/kolaycılığı burada da tekrarladılar. 

Bürokrasinin kolay silahını hemen çektiler “Yasaklayalım” dediler ve yasakladılar (pardon izne bağladılar)   

Peki ne oldu? 

1.2 milyon ton limon üreten çiftçinin malı ağacın başında kaldı.

Şu an ağacın başında hem çiçek var hem  geçen sezonun dibine dökülecek meyvesi… 

Yasak sonrası çiftçinin malını soran, alan yok, daha önceden sattıkları da malın bedelini ya ödemiyorlar ya da kırıyorlardı. 

Çiftçi şimdi 2,5 liradan alıcı bulsa öpüp başına koyacak ama nafile.

Peki çiftçinin malı yere dökülüp emeğiyle beraber milli servet heba olurken rafta limon ne oldu?

4 lira mı?

5 lira mı?

Hayır düşmedi hatta arttı  10 lira… 

İşte tam burada argo devreye giriyor.

Kısa birkaç kelime ile her şeyi özetleyip geçiyorsunuz. 

Ama umuma açık bir alanda bunun yerine zor da olsa uzun uzun yazmak/izah etmek durumundayız. 

Ya sabır…

Yeniden Limon, Soğan ihracatına; yani ürünlerin ihraç edilerek ülkeye girdi sağlanması yerine çürümeye terk edilmesi konusuna dönelim.

Anlaşılan o ki; konuyla ilgili (kim oldukları da net değil, hangi mahfillerde hangi bileşenlerle, hangi saiklerle bu kararların alındığı bilinmiyor) yasaklama kolaycılığı ile direk çiftçiye yönelik yasaklama hamlesi yapmak dışında bir vizyon ve becerileri olmayan bu güruh kendini değiştirmeyecek.

Çünkü yöntem sorunlu ve bunun Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından çözülmesi gerekiyor.

Bu konuda karar alıcıların dış ticareti ve uluslarası piyasayı ürün bazında bilmesi, tartışması ve karara bağlaması gerekiyor. 

Kolaycı, ezberci  bürokrat yaklaşımı ile çiftçinin canına koymak yerine adam gibi bir planlama ve yöntem geliştirmek zorundayız. 

Sizin bu yasaklamalarınızla çiftçinin malı çürüyorsa bu karar yanlıştır arkadaş, demek ki maksat hasıl olmuyor. 

Dinamik ve proaktif olacaksınız temelli yasaklamak yerine kontrollü bir şekilde süreci yürüteceksiniz.

Bizim limonlarımız bahçede çürürken, limonda piyasadan çekildiğimiz her yere İspanya giriyor. 

Çiftçinin malını çürüttünüz, tüketiciye bir fayda sağlayamadınız.

Daha neyi bekliyorsunuz, izin dediğiniz şu yasağı kaldırın arkadaş!..

Sayın Bakan; istenilen şekilde ve yeterli olmasa da  üretmek konusunda çabanız takdire şayan, artık bu tarımsal ürünlerin dış ticareti konusuna da el atın.

Bütün bileşenleri (üretici, perakendeci, ihracatçı) ile ürün bazlı değerlendirmeler/toplantılar yapmadan bu tip kararlar almayın.

Siz doğru verilerle doğru kararlar alırsanız bu ülkenin çiftçileri daha çok kazanacak ve ülkemizin tarımsal ihracatı büyüyecek ve kazancı artacaktır. 

Hele ki içinde bulunduğumuz süreç bunu çok daha anlamlı ve zorunlu kılarken, böyle kapsamlı ciddi bir çalışma yapmak ülkemize ciddi avantaj sağlayacaktır, bunu unutmayalım!..