“Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreginden

Harfler harp düzeni almıştır mısralarında

Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır

Kimi bir soygun sofrasinda ısıklı salonlarda

Hirsizin gırtlagına tıkanmıstır”   

Erdem Bayazıt

Konu çiftçi borçları…

Yaklaşık 1 aydır bazı tanıdıklarımla ilgili ve sosyal medya platformlarında sıksık karşıma çıkıyor.

Her duyduğumda, her okuduğumda beni hep daha fazla öfkelendiriyor.

Dilim ve kalemim sivrilmeden konuyu ifade edemeyeceğimi gördüğümden her seferinde yazmayı erteledim.

Çünkü Can Yücel’in ifade ettiği gibi “Bu memleketin jeopolitik konumu, küfürsüz yaşamaya uygun değil” misali kalemimden argo ifadeler çıkmasın istedim. 

Biz duygularımıza yenilmeden naif bir yerden başlayalım.

Sabahları çatı arasındaki masamın hemen 1 metre ilerisindeki penceremin önüne güvercinler konar ve bazen uzun uzun onları izlerim.

En belirgin özellikleri sürekli ürkek, sürekli dikkat kesilmiş bir şekilde gözlerini kırpmadan ürkekçe etrafa bakmalarıdır. Aynen bugünlerde çiftçinin, köylünün, üreticinin ürkekliği gibi…

***

Önce iğneyi batıralım, çiftçi/üretici camiasına...

Tamam, iyi niyetli olmayanlar var... 

Tamam, hesap kitap bilmenler var... 

Tamam, ona buna hava yapma derdinde cahiller var...  

Ama kardeşim bu kitle yanlış yapan 300-500 kişiden ibaret değil, burada işini mümkün olduğunca düzgün yapmaya çalışan alın teri döken, sıkıntı çeken milyonlar var. 

Ve ben bu insanların nasılda perişan olduklarını, nasılda öfkeli olduklarını her okuduğumda görüyorum.

Terk edilmişlikleri, yalnızlıkları, attıkları çığlıkların duyulmaması ve en önemlisi çaresizlikleri onları daha da öfkelendiriyor.

Derdi olmayan aynı işi yapan meslektaşlarının, kapı komşularının korkaklığı, umarsızlığı acılarını daha da derinleştiriyor.

Güya çiftçi kuruluşu bazı kurumların düştükleri bu zor durumda kendilerini ayaklar altına alıp tekmelemesi, çiftçi temsilcisi diye kasım kasım ortalıkta dolanan ürkek, meslek örgütlerinin, kooperatiflerin, birliklerin sessizliği ise bir başka acı ve öfke kaynağı…

***

Arkadaş!..

Sofrana koyduğun  her lokmada emeği, heyecanı olan bu insanlara hiç mi saygın yok, hiç mi önemsemezsin, hiç mi saygı duymazsın…

Üretmekten, buradan kazanacağı 3-5 kuruşla rızkını temin etmekten başka derdi olmayan, memleket her sıkıştığında dimdik ayakta duran bu insanlara neden zor zamanında omuz vermezsin!

Haydi bunları önemsemezsin bre aymaz yeniden dünyada tarımın/gıdanın en stratejik alan haline geldiğini de bilmez misin?

***

Yediği her lokmanın gökten zembille indiğini sanan, emek ve nimete saygısı olmayan duyarsız tüketici yığınları…

“Bana dokunmayan yılan bin yıl  yaşasın” diyen cahil çiftçi/köylü/üretici…

Çiftçi temsilcisi/kuruluşu olmak iddiasında olan kendi menfaatinden başka bir şeyi düşünmeyen koltuk kulu, korkaklar ordusu…

Konuyu görmezlikten gelen her mezatta kendini yeniden satan medya…

Güya muhalefet olup konuyu kıyısından köşesinden laf olsun diye gündemine alıp mıymıy yapan siyasetçiler…

Dibine kadar ne olduğunu bilip kör, sağır,dilsiz olan ilgili bakanlıkların kifayetsiz muhteris bürokratları…

Sizler…

Uzun yılların getirdiği borç yükü altında göz göre göre köylünün/çiftçinin/üreticinin (birkaç sene içerisinde göreceğiniz üzere , dolayısıyla ülkenin) batmasına/batırılmasına sessiz kaldığınız için suçlusunuz!..

***

Haydi şimdi; 

Çiftçinin kesesinden ayda onbinlerce lirayı maaş adı altında alan yöneticiler, hukuk büroları/avukatlar koşturun mahkeme kapılarına…

Ve şimdiye kadar yüzlerce kez yaptığınız gibi bir kez daha çiftçinin sesini kesmek için bir erişim yasağı daha koydurtun.