16 Ekim Dünya Gıda günü neredeyse milli bayramlar kadar yoğun ve etkili kutlandı ülkemizde.  Şehirliler, köylüler, çiftçiler, çiftçi severler herkes “Dünya Gıda Gününü”  coşkuyla kutladı. Milli bayramlarımız kadar olmasa bile tüm yurtta, illerde, ilçelerde hatta köylerde çeşitli etkinliklerle kutlanırken, Bankalar, STK’lar, Kamu Kurumları herkes kutlamaya dâhil oldu. Yıl boyu gastronomi festivali enflasyonuyla memleketin zaten az olan kaynakları kullanırken bir hafta boyunca da havalı mekânlarda seçili çiftçilerle günümüzü kutladık.  Benim tabirimle sosyal medya çiftçileri çok mutlu. Destekler, alkışlar, teşvikler hep onlara.

Öncelikle tarımın çeşitli sorunlarını yazmak güzel şeyleri yok saymak anlamına elbette gelmemeli. Son yıllarda herkes iyi niyetle tarımın bir yerinde olmak istiyor. Kimi üreterek, kimi pazarlayarak, kimi de tarım popülaritesinden nemalanarak kendine bir pay çıkarmak istiyor. Her ne olursa olsun yapılan her küçük şeyin faydası olacağına inanıyorum. Yeter ki kaynaklar etkin kullanılsın. Hobi bahçelerinde suyumuz bitmesin de.

Yapılanların verimliliği, sonuca ulaşıp ulaşmadığı ve çitçi dediklerimizin aslında tarım endüstrisini temsil edip etmediği mutlaka sorgulanmalı.

GÖZLERİ IŞIL IŞILDI

Dünya Kadın Çiftçiler Günü 1988’den beri Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından çiftçi kadınların toplumdaki sosyal statüsü yükseltmek, sorunlarını dinlemek, kadınların toplumdaki rollerine dikkat çekmek ve faaliyetlerinin görünür olmasını sağlamak için kutlanmakta.

Dünya Kadın Çiftçiler Günü kutlamalarının bu yıl ki teması “ TOPRAĞA İZ BIRAKAN KADINLAR” olarak belirlenmişti. Program Sayın Emine ERDOĞAN himayelerinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapıldı. 81 ilden 81 kadın çiftçi oradaydı. Her çeşitten çiftçi vardı; kırdan, kentten, girişimci, beyaz yakalı, rol model, cesur, heyecanlı. Hepsinin motivasyonu farklı olsa da gelinen noktada herkesin ortak paydası başarılı olmaktı. Son yıllarda gördüğüm en keyifli ve başarılı programlardandı. Kararında, başrolde çiftçiler vardı, her bölgeden ürünler, hikâyeler paylaşıldı.

TARIMI KUTLADIK COŞKUYLA

Tarım ve gıdanın her türlü paydaşını,  endüstrinin kıymetli bir parçası olarak görüp tarımın geleceğini birlikte planlamak kuşkusuz çok kıymetli. Hafta boyu katıldığım programlardan biri de Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde  düzenlenen 50 kadın kooperatifinin Kadın Çiftçiler Günü kutlamasıydı. Antalya büyükşehir Belediyesi tarıma verdiği desteklerle dikkat çekiyor. 16 kadın üreticiyle Antalya’nın merkezinde yer alan Zeytinpark’ta  sohbet ettik. Yaklaşık 3 saat bize yaşadıklarını anlattılar. Girdi maliyetleri zorluyor, destekler onlara rahat bir nefes aldırıyor. Programda pek çok konu konuşuldu. Sorunlarını, isteklerini sordum. Türk tarımının temel sorunu arazilerin küçük olması, hele bir de şehirden yeni varisler dönünce hepten azalıyor.

HER KÖYE BİR ZİRAAT MÜHENDİSİ VE TARIM EKONOMİSTİ

Ortak görüş Tarım İl Müdürlükleri her yerde ama evrak işlerine boğulmuşlar toprağa dokunamıyorlar. Eskiden hayalim her köye, köyün tarımsal faaliyetine uygun uzman Ziraat Mühendisleri ve Tarım Ekonomistler görevlendirmekti, güzel olmaz mı? Kaynakların bu kadar kısıtlı olduğu bir dönemde en çok iktisat, pazarlama, fizibilite, istatistik bilen insana ihtiyacımız var.

ŞEHİRLİLER KÖYLERE REHABİLİTASYONA GELİYOR

Antalya programında işittiğim başka bir husus; şehirde sıkılan, emekli olan herkes köye dönüyor “köyler şehirden sıkılanlara rehabilitasyon merkezi” oluyor. Haksız da sayılmazlar. Bazı köylerde son dönemde artan tersine göç her zaman mutluluk getirmiyor, kimi köylerde güvenlik problemleri yaşanabiliyor, kontrol etmekte fayda var.

HİKÂYELER HENÜZ ÇOK TAZE

YENİ TARIM GİRİŞİMCİLERİ TARIMIN ZORLUKLARINDAN Bİ HABER

Hafta boyu katıldığım programlarda herkes başarı hikâyesini anlattı. Projeler çok güzel gözükse de çoğu gerçek bir pazarlama planından yoksun, birçok girişim henüz cicim ayını yaşıyor.

Başarılı hikâyelerin ortak özelliği arazinin aileden kalması, yatırım olanaklarının güçlü olması ve eğitim faktörü. Eğitimli çiftçiler umarız uzun vadede tarımdaki verim sorununu çözerler.

Hafta boyu farklı türden çiftçilerle birlikte yoğun zaman geçirince kendi köyümü ve orada yüzyıllardır tarım yapan köylü tanıdıklarımız aklıma geldi. Gördüklerimiz hangi çiftçi.

KÖYLÜ ÇİFTÇİ, KENTLİ ÇİFTÇİ

Geçmişte de sıkça yazdım. Köylü çiftçi Asuman ile şehirli çiftçilerin farklılıklarını. Kent kökenliler çiftçiler birkaç farklı özellikte, uzun vadede farklılıklar Türk tarımı güçlendirecek inanıyorum endişem kısa vadede iklimle boğuşan kaynakları bitirmemek. Kentli çiftçilere dönersek.

  • Üniversiteden yeni mezunlar, onlar için her şey daha kolay köye gelip çok az bir sermaye ile işe başlayabiliyorlar. Çok masrafları yok, üstüne henüz genç oldukları için çocukların eğitimi gibi bir problemleri de yok.
  • Yeni mezunların bazıları varlıklı çiftçi aileden geliyorlar, onlar için hayat köyde de şehirde de çok kolay.
  • Son grup şehirli beyaz yakalılar. Onlar tam beyaz yakalı. Finansman kaynakları daha güçlü. Şehirlerde sıkılmış köye dönüyorlar, bazılarının motivasyonu ailesini sağlıklı beslemek ve temiz bir havada yaşamak.  Tarımı popüler bir kültür olarak görüp ellerini korkak alıştırmıyorlar.
  • Yapılan araştırmalar göre son yıllarda kentten köye gelenlerin büyük bir bölümü köyde tutunamayıp tekrar şehre dönüyor, çünkü köyler henüz yeni tarım anlayışına altyapı olarak hazır değil.

Köylü çiftçilerin, gerçek tarım yapanların durumu her gün manşetlerde sanırım yazmaya gerek yok. 

KOOPERATİFLER YENİ SOSYAL SORUMLULUK ALANI

Yeni çiftçi modelinin temeline kooperatif oturtuluyor, bazı endişelerim var. Türkiye uzun yıllar kooperatifçiliği önemsemedi, zamanında atılması gereken adımlar atılmadı. Son bir kaç yıldır kooperatif enflasyonu yaşanıyor. 4 farklı Bakanlığa bağlı 26 türde yaklaşık 82 bin kooperatif var. Küçücük köylerde aynı türde pek çok kooperatif var. Haliyle her biri aynı iş için destek istiyor. Aynı köye kapasitenin altında çalışacağı bilinerek aynı makinadan veriliyor. Sonuç kaynaklar boşa gidiyor. Kooperatifler kanununda belirli düzenlemelerle köylerde kooperatifçiliğin verimliliği artırılabilir. Köylere farklı tesisler ve kooperatifler kurulacağına tek kooperatif ve tek işletme kurulsa herkes ayrı çalışacağına tek bir işletmede çalışsa. Hem girdi maliyetleri düşer hem de rekabet gücü artar, düşünmekte fayda var.

KÖYLERDE YENİ VAROŞLAR DOĞABİLİR

Tüm bu anlattıklarım ışığında  “köyünüze dönün, tarıma yatırım yapın çağrısının” etraflıca düşünülüp köylerde sağlıklı bir altyapı oluşturulduktan sonra hızlandırılması gerektiğini düşünüyorum. Ulaşım, temiz su, kanalizasyon, tarımsal sulama gibi pek çok alanda altyapısı uygun olmayan köylerdeki artan nüfus köylerin yeni varoşlar olmasına neden olabilir.

KIRSAL KALKINMA TAM OLARAK NE ANLAMIŞ DEĞİLİM

Herkesin dilinde bi “kırsal kalkınma” var. Tam olarak nasıl bir şey henüz anlamış değilim. Çok iyi niyetli olduğunu biliyorum, çok güzel çalışmalar, başarılı örnekler var onu da görüyoruz. Ama hala yapılanlar tarımın gerçek paydaşlarıyla buluşturulamıyor.  

KIRSAL KALKINMA İLE NE SÖYLENİYOR?

Şunu mu söylüyoruz. Hali hazırda köyde yaşayanlar köyde yaşamaya devam edin, biz uygun fiyata domates yiyelim diye siz köyde kalın, çocuklarınızı köy okuluna yollayın biz koleje göndereceğiz. Siz kışın sıcak suyu olmayan köy evinde kalın bize 24 saat sıcak su var. Siz kışın tek odada soba yakın biz merkezi sistemle sıcacık yataklarımızda uyuyacağız.  Siz köylü olmaya devam edin biz “köylüsever gibi görünüp” çocuklarımızı şehirli iyi aile çocuklarına layık göreceğiz. 100 küçük başı olan çobana kız vermeyeceğiz, sosyal medyada popülerse o zaman belki bi düşünürüz. Sizin çocuklarınız köyde çiftçilik yapsın bizimkiler yurt dışında master yapıp köye dönecek kooperatif kurup sizi üye yapacak.

Özetle son dönemde yapılan her çalışmayı kıymetli bulmakla beraber kaynakların daha etkin kullanılmasını, kırsal kalkınma stratejimizi gözden geçirmeyi öneriyorum.

Zira kentli çiftçi namzetlerine, belirli bir ölçeğin üzerinde kapasitesi olana hayat güzel onun dışında kalan gerçek üreticiye hayat hala çok zor.