Sürdürülebilir tarımın geleceği, kamu kurum ve kuruluşlarının işbirliği ve koordinasyonuna bağlıdır. Bu nedenle, tarımsal sektörümüzün gelişimine katkı sağlayan ve bu alanda görev ve sorumluluk üstlenen kamu kurum ve kuruluşlarının önemine dikkat çekmek istedik.

Dokuz yazılık bir seri halinde kaleme aldığımız yazılarımızda, bu konuya farklı açılardan yaklaştık. 

Farkındalık oluşturduktan sonra, şimdi sıra eyleme geçmeye geldi.

Bana göre, yapılması gereken ilk faaliyet, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın öncülüğünde bir MİLLİ TARIM KURULU oluşturmak olmalıdır. Bu kurul, devlet politikaları (strateji) bütünlüğü içinde tarımsal politikaların belirlenmesi, uygulanması ve denetlenmesi konusunda etkin bir rol oynamalıdır. 

Tarımsal üretim süreci, projeden planlamaya, tarladan-sofraya kadar uzanan bir zincirdir. Bu zincirde, eğitim, sanayi, ticaret, yapılaşma, çevre, sağlık, sosyoloji, lojistik, istihdam, pazarlama ve tüketici gibi birçok konunun yer aldığını hatırlatmaya çalıştık.

Bu konularla ilgili olarak görevli olan tüm kamu kurum ve kuruluşlarının ortak bir vizyon ve misyon ile hareket etmesi şarttır. Bu amaçla, bu kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanmalı, ortak hedefler belirlenmeli, sorumluluklar paylaşılmalı ve alınan kararlar uygulanmalıdır.

Bunun yanında, sürdürülebilir tarımın toplumsal faydaları vurgulanmalı, tüketiciler bilinçlendirilmeli, dünya tarım ve gıda pazarındaki payımız artırılmalıdır.

Milli Tarım Kurulu konusunda, aslında devletimizin en üst makamı olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 2017 yılında açıkladığı Milli Tarım Projesi’nin alt yapısından yararlanılabileceğini düşünüyorum. Bu proje, Türkiye’nin tarımdaki rekabetçi gücünü, üretim çeşitliliğini ve standartlarını artırarak bölgesinde lider konuma getirmeyi hedefleyen bir projedir.

Bu proje, tarımsal kalkınma konusunda atılmış önemli bir adım olup, sürdürülebilir tarımın geliştirilmesi için gerekli politikaları belirlemiş ve hayata geçirmiştir.

Ancak bu projenin başarısı için sadece Tarım ve Orman Bakanlığı’nın değil, diğer kurum ve kuruluşların da projeye sahip çıkması ve işbirliği yapması gerekmektedir. Maalesef, bazı kurum ve kuruluşlar projeyi kendilerini ilgilendirmeyen bir konu olarak görmekte ve işbirliği yapmaktan kaçınmaktadır.

Oysa daha önceki yazılarımızda da vurgulamaya çalıştığımız gibi, tarım sadece gıda ve/veya gıda hammaddesi üretmek değildir. Tarım, beslenme, ekonomi, sağlık, turizm, kültür, sanat, çevre, sanayi, istihdam, kalkınma, toplum huzuru, savaş, barış ve hatta bir milli güvenlik meselesidir.

Tarımın yokluğu veya yetersizliği herkesi doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Bu nedenle, tarımın varlığı siyasetçilerden kamu kurumlarına, memur ve bürokratlardan özel sektöre, şehirliden köylüye ve hatta çiftçinin kendisine kadar herkesi en temelde tüketici olarak da olsa ilgilendirmektedir. Bu gerçeği göz ardı etmemeliyiz.

Tarımsal varlığımız ve tarımsal refahımız toplumumuzu oluşturan her bir bireyin ortak sorunudur. Gıda arzı güvenliği olmayan ve gıdaya güven duymayan bir toplum, mutlu olamaz ve geleceğe umutla bakamaz. Bir toplumun gelişmesi ancak her yönden sağlıklı olmasına bağlıdır.

Bu yüzden toplumumuzun her bir bireyi, bu konuda görev ve sorumluluk sahibi olmalıdır. Kimse başkasının bir şeyler yapmasını bekleyerek sorumluluktan kaçmamalı, kendi üzerine düşeni yapmalıdır. Hayatta en pahalı edinim pişmanlıktır.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde yürütülen Milli Tarım Projesi, ülkemizin tarımsal kalkınması için bir vizyon projesidir. Bu vizyonun gerçekleştirilmesi amacıyla, tarım ve kırsal kalkınmayı ilgilendiren veya etkileyen tüm paydaşların temsil edildiği Milli Tarım Kurulu oluşturulmalıdır.

Bu kurul, 5-10-50 yıllık dönemler için tarımsal kalkınma ve gıda arzı güvenliği eylem planları hazırlamalı ve bu planları Milli Tarım Projesi’nin vizyonuyla uyumlu hale getirmelidir. Milli Tarım Kurulu’nun aldığı kararlar, tüm bakanlıklara duyurulmalı ve bakanlıklar da bu kararlara göre eylem ve strateji planlarını güncellemeli veya yeniden oluşturmalıdır. Böylelikle, tarım sektörünün gelişimi için ortak bir yol haritası belirlenmiş olacaktır.

Milli Tarım Kurulu’nun iş ve faaliyetlerini geliştirmek ve ülkemizin gıda arz güvenliğini sürdürülebilir kılmak için kaynak yaratma önerim şöyledir.

Kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi işletmeleri, üniversiteler, sendikalar, özel kanunla kurulan sivil toplum kuruluşları mal ve/veya hizmet alım ihalelerinde, ihaleye katılan ve ihaleyi kazanan firmalardan, verdikleri teklifin toplamının en az %2’sini tarımsal proje yapacaklarına veya katma değeri yüksek tarımsal projelere kaynak aktaracaklarına dair taahhüt isteyebilir.

Bu sayede hem kaynak yaratılmış olur hem de bu şekilde hem çiftçi, hem kamu, hem kaynak sağlayan firma, hem tüketici, kendi için bir milli güvenlik sorununa karşı sosyal sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Bu farkındalığa sahip hiçbir tarafın buna itiraz edebileceğini düşünmüyorum.

Böylece bir yılda tarım projelerine ortalama 7-8 milyar TL kaynak sağlanabilir.

Milli Tarım Projesi kapsamında sağlanan kaynak, ülkemizin tarımsal rekabetçiliğini, üretim çeşitliliğini ve standartlarını artırarak bölgesinde lider konuma gelmesini sağlayacak yüksek katma değerli projelere yönlendirilmelidir. Bu kaynak sayesinde, 7 coğrafi bölgemizde yılda 2-3’er adet rol model tesisler kurarak yüksek katma değerli ürünler üretebilir, ithalata bağımlılığımızı azaltabilir, gençlerimize istihdam olanağı sağlayabilir ve bu alanda yatırımcılarımıza yatırım yapma cesareti verebiliriz.

Ayrıca, planlanan ve uygulanan projelerin ve kurulun çalışmalarının etki değerlendirmesi yapılmalı, raporlanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Böylece, savunma sanayinde elde ettiğimiz başarıyı tarım sektöründe de gösterebilir ve farkındalık yaratabiliriz. 

Ülkemiz, 0 rakımından 2500 rakımına kadar 4 mevsim, 20 iklim kuşağı, jeolojik konumu, binlerce endemik bitki çeşitliliği, 10 bin yılı aşkın tarımsal deneyim, genç ve akıllı genç nüfus ile dünyada eşsiz bir ülkeyiz. Bu eşsizliğimizi kullanarak, ülkemizin tarımsal rekabetçiliğini, üretim çeşitliliğini ve standartlarını artırarak bölgesinde lider konuma gelmesi mümkündür.

Bunun için yapmamız gereken şey, tarımın temel sorunlarına basit ve etkili çözümler bulmaktır. Bunun yolu da ortak istişare, aynı yöne bakma, kararlılık ve gayrettir. Tarımsal kalkınma ve gıda arzı güvenliği, bir milli mesele olarak ele alınmalı ve gündelik siyasetten uzak tutulmalıdır.

Artık geçmişi değil, geleceği düşünme zamanıdır. Kendimizin, çocuklarımızın, torunlarımızın yarını için bugün bir şey yapmalıyız. Bir toplum için en büyük hazine, o toplumun her bir bireyinin gerekli nitelik ve nicelikte gıdaya ulaşabilir olmasıdır.