YOĞURT

Yoğurt, sütün mayalanmasıyla oluşan, beyaz koyu kıvamda bir süt ürünüdür. Tam yağlı ve yarım yağlı olarak ikiye ayrılır. En iyi yoğurt koyun ve manda sütünden yapılır. Türk Gıda Kodeksi Fermente Sütler Tebliği'ne göre Yoğurt; “Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptococcus thermophilus bakterilerinin laktik asit fermantasyonu ile meydana gelen koagüle ürünü" olarak tanımlanmaktadır.

Sütün yoğurda dönüşmesini “Türk Basili" denen ve laktik asit çıkaran bir mikroorganizma sağlar. Bu mikroorganizma, en iyi vücut sıcaklığında gelişir. Yoğurt, süt şekerinin (laktozun), yoğurt mayasının etkisiyle kısmen laktik asit haline gelmesinden meydana gelen pıhtılaşmış bir süttür. Sütteki asitiğin yükselmesiyle, sütün bileşimindeki kalsiyum kazainattan, kalsiyum ayrılarak kazein jel haline geçer yani pıhtılaşır. Bu olaya, yoğurtlaşma denir.

YOĞURDUN TÜRKİYE'DEKİ YERİ ve ÖNEMİ

Binlerce yıldan beri Türk ülkelerinde işlenen yoğurt, toplumumuzun beslenmesinde önemli yeri olan bir süt ürünüdür. Her çeşit sütten yapılabilmesi, basit kap ve usullerle her yerde herkes tarafından işlenebilmesi, satış ve tüketimdeki kolaylıklar onun Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar yayılmasına sebep olmuştur.

Bugün birçok süt ürününü tanımayan çevrelerimiz vardır, ama yoğurdu veya onun sulandırılmış şekli olan ayranı bilmeyen mıntıkalarımız yok gibidir. Bu bakımdan yoğurt, Türkiye'nin milli bir yiyeceği kabul edilir.

Türk toplumu onu çok eski devirlerden beri besleyici ve sağlığını koruyucu bir yiyecek olarak tanımış, çeşitlerini yapmış, hastalarını ve sindirim bozukluğu çekenleri onunla beslemiş; bazen sulandırıp ayran haline getirerek ferahlatıcı bir yapmış; bazen torbalarda süzmüş, tuzlamış ve peynir gibi kahvaltıda kullanmış; bazen de suyunu bir hayli azaltarak, kışın bile ihtiyaçlarını karşılayacak elde hazır dayanıklı bir yoğurt özü haline getirmiş ve uzun kış devresinde protein ihtiyacının önemli kısmını, %65 gibi çok yüksek oranlarda protein ihtiva eden, bu değerli besinden sağlamaya çalışmıştır.

Yoğurtçuluğun hammadde yönünden Türkiye'de ayrı bir önemi vardır. Bilindiği gibi Türkiye'nin süt ürünlerinde 4 tür hayvanın (inek, koyun, keçi ve manda) payı vardır. Bunlardan koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanların sütleri birçok süt ürünlerinin işlenmesine elverişli olmadıkları gibi, kuru madde miktarı da yüksek olduğundan içimlerde ağırdır.

Hâlbuki yoğurt teknolojisinde kuru maddece zengin süt aranır. Batı ülkelerinde olduğu gibi inek sütü kullanmak zorunda olan yoğurtçuluk tesisleri, işleyecekleri hammaddeyi ya süt tozu veya koyulaştırılmış süt katmak veya uzun uzun pişirmek suretiyle kuru maddece zenginleştirmeye çalışmaktadırlar. Türkiye'nin ise kuru maddece zengin yoğurt için elverişli küçükbaş hayvan süt üretimi, toplam üretimin yarısına yaklaşacak bir düzey göstermektedir.

Yoğurt Türkiye'de yalnız sütten işlenen bir ürün değildir. Aynı zamanda, hatta çok kere sütten daha geniş ölçüde sütçülük artıkları, özellikle yağsız süt, yoğurda veya ayrana işlenerek değerlendirilmektedir.

Ayrıca birçok mıntıkalarımızda, tereyağı da yoğurttan işlenmektedir. Türkiye'nin diğer önemli bir süt ürünü olan tereyağının yapılışında da yoğurdun önemli bir yeri vardır. Yani yoğurt birçok mıntıkalarda tereyağcılığın ikinci bir hammaddesi durumundadır. Bu çevrelerde süt önce yoğurda işlenir, yoğurtta yarı yarıya sulandırılır ve yayıklanarak tereyağı haline getirilir. Bu işlemden arta kalan ayran, Güneydoğu Anadolu'da işçiye verilmektedir ve para gibi mübadele aracı da olabilmektedir.


YOĞURDUN YAPIMI

Yoğurt yapımı düşünülenin aksine çok kolaydır. Fakat kaliteli bir yoğurt yapmak için yoğurdu iyi işlemek gerekir.

AŞAMALARI

Çiğ Süt Alımı: Süt ve süt ürünlerinde olduğu gibi yoğurtta da çiğ sütün özellikleri önemli ölçüde kaliteyi etkilemektedir. Çünkü ortaya çıkaracağınız ürün ne kadar işlenirse işlensin ham maddenin özelliğini taşıyacaktır.

Klarifikasyon: Sütün temizlenmesi iki aşamada yapılabilmektedir:

Klarifikatörle: Süt içerisindeki gözle görülebilen kıl, çöp gibi yabancı maddelerin ayrılması sağlanır.

Separatörlerle: Gözle görülmeyecek kadar küçük kan ve kan parçacıkları, lökosit, hücre parçaları gibi yabancı maddeler sütten ayrılır.

Standardizasyon: Yoğurda işlenecek sütün, süt yağının standardize edilmesi işletme ekonomisi açısından gereklidir. İşletmeye gelen sütün yağ oranı %3'ten fazla ise standardize edilir.

Kuru madde artırılması: Yoğurda işlenecek sütün kuru maddesinin arttırılması, gerek ürünün kıvamı gerekse aroması açısından önemlidir. Sütün kuru madde miktarının arttırılması basit olarak süt tozu ilavesi iledir. Genellikle süt tozu %1-3 oranında katılmaktadır.

Ön ısıtma ve homojenizasyon: Homojenizasyon, süt yağının yüzeyde toplanmasını engellemek için süt yağının fiziksel olarak parçalanmasıdır. Homojenizasyon işleminin yapılabilmesi için sütün 60-70°C sıcaklığa kadar ısıtılması gerekir.

Isı işlemi: Koyulaştırılmış sıvılarda bakterilerin imhası oldukça zordur. Yoğurda işlenecek sütün kuru maddesi çeşitli yollarla artırıldığı için uygulanması gereken ısının da yüksek olması gerekir. Bu nedenle yoğurt üretiminde 80-85°C de 20-30 dakika, 90°C de 10-15 dakika veya 95°C de 5-10 dakikalık ısıtma pastörizasyon için yeterli olmaktadır.

Soğutma: Pastörize edilen sütün, yoğurt oluşumunu sağlayacak mikroorganizmaların faaliyet gösterdikleri sıcaklığa soğutulması gerekmektedir. Bu amaçla sütün 43-45°C ye kadar soğutulması sağlanmalıdır.

Kültür ilavesi, paketleme: Mayalanma derecesi olan 43-45°C ye soğutulmuş süte %1-3 oranında kültür (maya) katılarak iyice karıştırılır. Mayada yoğurt bakterilerinin (streptecoccus thermophilus ve Lactobacillus bulgaricus) oranları %50/50 veya 55/45 oranlarında olmalıdır. Eğer mayadaki yoğurt bakterilerinin oranı dengesizse istenilen kalitede bir yoğurt elde etmek mümkün olmamaktadır. Isıtma işlemine tabi tutulmuş sütün yoğurt mayası ile aşılanması iki şekilde olabilmektedir:

Kaplarda ayrı ayrı aşılama: Isı işlemine tabi tutulmuş süt istenilen büyüklükteki kaplara dökülür. Ambalaj içinde mayalama sıcaklığına kadar soğuyan sütler tek tek şırınga ile mayalanır. Yoğurt üzerinde kalın bir kaymak tabakası bulunması istenilen hallerde uygulanan bu yöntem, hem zahmetli hem de fazla miktarda iş gücü gerektirir. Ayrıca kapların mayalanması unutulabilir. En önemlisi ise maya şırınga ile verildiği zaman sütün her tarafına iyice dağılıp karışamaz. Bu da yoğurt oluşumu ve mayalanma süresini uzatır. Bu yöntemde aynı kalitede standart bir yoğurt elde etmek zordur.

Toplu halde aşılama: Mayalama sıcaklığının 2-3 derece üzerine kadar soğutulan sütün miktarına uygun olarak maya katılır ve iyice karıştırılır. Zaman geçirmeden mayalanmış süt ambalajlara doldurulur. Bu yöntemde fazla iş gücüne gerek olmaz. Ayrıca maya bütün kaplarda eşit olduğundan daima kaliteli ve standart yoğurt elde edilir.

İnkübasyon (Pıhtılaşma): Ön işlemlerden geçerek kültür aşılanmış sütte, yoğurt oluşumunu sağlayan mikroorganizmaların faaliyet göstermesi için gerekli süre ve sıcaklık ortamını sağlayan devreye inkübasyon denir. Bu amaçla yararlanılan donanımlar ise inkübatör olarak tanımlanır.

Mayalama ve ambalajlama işlemi tamamlandıktan sonra mayalanmış sütler 41-43°C de 2-3 saat inkübasyona bırakılır. Süre, yoğurtlaşmayı sağlayan mikroorganizmaların sayıları, birbirlerine oranları ve güçlerine bağımlı olarak değişmektedir.

Soğutma: Pıhtılaşması tamamlanan yoğurt 10°C nin altına soğutulur. Bunun için yoğurdu kısa bir süre oda ısısında beklettikten sonra soğutma yapılması idealdir. Soğutmanın ani yapılması yapı bozukluğuna, yetersiz yapılması ise tatta ekşiliğe neden olur.

Depolama: Soğutma işlemi tamamlanan yoğurtlar 4°C lik depoda 1 gün bekletildikten sonra satışa sunulurlar. Yoğurt işlendikten sonra tüketilinceye kadar 1-2 hafta depo ömrü olmaktadır.


YOĞURDUN FAYDALARI

Zararlı bakterilerin üremesini durdurarak bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağlar.

Sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına etkisi bulunmaktadır: Mide rahatsızlıklarını önler.

Şeker hastaları için yararlı bir besindir: Kan şekerini düzenleyici etkisi bulunmaktadır. Kaymağı alınmış ve mutlaka ekşimemiş yoğurt tercih edilmelidir.

Bağırsak düzensizliklerinin giderilmesine, özellikle çocuk ve yetişkinlerde karşılaşılan ishallerin tedavisine yardımcı olur.

Bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olur.

Kanser riskini azaltır: Özellikle kolon kanserine karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır.

Vücuttaki kolesterol miktarının azalmasına yardımcı olur: LDL kolesterolü azaltır.

Kandaki asit baz dengesini sağlıklı hale getirir.

Süt ve süt ürünlerini tükettikten sonra laktoz intolerans nedeniyle bağırsaklarda gaz problemi yaşayan kişilerde laktozun parçalanması nedeniyle gaz oluşumunu azaltır.

Bağırsakları temizlediği, zararlı bakterileri önleyerek ishal oluşumunu engellediği için gıda zehirlenmelerine karşı koruyucudur.

Kalsiyumun daha fazla emilmesini ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlamaktadır.

Antibiyotik kullananlar, ilacın etkisiyle zarar görebilecek yararlı bakterilerin korunması amacıyla yoğurt yemelidirler.

Midesi çok duyarlı olanlar ile on iki parmak bağırsağı ülseri olanlara dokunabilir. Bu durumda dikkatli tüketilmelidir.

Yoğurt ayrıca inulin adıyla bilinen, alt sindirim sistemindeki sağlığı geliştirici bakterilerin üremelerini ve canlı kalmalarını sağlayan prebiotik bir madde içermektedir. Yoğurt gibi fermente süt ürünlerinin üretiminde kullanılan geleneksel laktik asit bakterileri gastrointestinal sistemde canlı kalamaz.

Probiyotik gıdalar, 'yeterli sayıda alındığı zaman bağırsak mikroflorasının dengesini geliştirerek katkıda bulunan canlı bakteriler içeren gıdalar' olarak tanımlanmaktadır. Probiyotiklerin bağışıklık sistemini geliştirdiği ve kolon kanseri riskini de düşürdüğü belirtilmektedir. Geleneksel olarak probiyotikler yoğurt ve diğer fermente gıdalara eklenirken, son yıllarda içeceklere ve tablet, kapsül veya dondurularak kurutulmuş formdaki preparatlara da ilave edilmiştir.

Sindirim sisteminde bulunan bu yararlı bakterilerin etkileri, onların canlı olmasına ve metabolik aktivitelerine bağlıdır. Probiyotikler yutuldukları zaman mide ve safra asitleri tarafından elimine olabilirler, ancak bir kısmı kalın bağırsağa ulaşır ve orada yerleşir. Üremeleri oligasakkarit olarak bilinen kompleks karbonhidratların varlığına bağlıdır. Belirli oligosakkaritler prebiyotikler olarak düşünülür. Bunlar sindirilemeyen gıdalardır, ancak kolondaki bir veya sınırlı sayıdaki bakterinin aktivitesi ve üremesini destekleyerek yarar sağlar.

Probiyotik gıdalardan maksimum yararın sağlanabilmesi için, prebiyotikler kullanılır. Fermente olabilen lif türleri, zararlı bakterilerin gelişimini engelleyerek probiyotik etki gösterir. Barsak içindeki ortamın ph'sını değiştirerek aside dönüştürür ve zararlı bakteri enzimlerinin çalışmasını engeller. Böylece sağlık üzerinde koruyucu etkiye sahiptir.

Probiotikler ve prebiotikler, tıbbi olarak daha etkili olmaları için bir arada kullanılmakta ve buna da sinbiyotikler adı verilmektedir.

Yoğurdun içerdiği probiotik ve prebiotik maddelerin kabızlık, ishal, kalp hastalıkları, şeker, kemik erimesi, oburluk ve kalın bağırsak kanseri gibi çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiği, bağışıklık sistemini güçlendirdiği özellikle immunoglobulin A'dan zengin olduğu, B grubu vitaminler ve folik asit sentezinde yer aldığı, laktozun sindirimini kolaylaştırdığı ve ishali önleyici etkisinin bulunduğu bilinmektedir.

Deyim yerindeyse, yoğurt 7'den 70'e herkese lazım. Hatta en çok 7'sindekine ve 70'indekine lazım... Bu yüzden çocuk, yaşlı herkesin günlük beslenmelerinde muhakkak yoğurda yer vermesi gerekmektedir.

Eğer hoşunuza gidiyorsa, yoğurdunuzun içine taze meyve dilimleri katabilirsiniz. Yoğurdun çok soğuk olmaması için yemeden 10 dakika önce dolaptan çıkartın.

YOĞURDUN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE FAYDALARI

Yoğurt hepimizin yakından tanıdığı mükemmel bir besin. İyi bir kalsiyum olması yanında pek çok araştırmacı tarafından farklı yönleriyle incelenmiş ve hastalıklarla ilişkisi de araştırılmış. Özellikle yoğurdun ve yoğurt üretiminde kullanılan laktik asit bakterilerinin kanser, enfeksiyonlar, gastro intestinal hastalıklar ve astım gibi hastalıkları önleyici etkilerine bakılmış ve tüm bu hastalıkların oluşmasında en önemli nedenin bağışıklık sistemi olduğu saptanmıştır.

Yoğurdun bağışıklık sistemini uyarıcı etkisi bilinmektedir. Bu etkinin hastalıkların önlenmesinde önemli bir etken olabileceği belirtilmektedir. Yoğurt, fazla tüketildiğinde, özellikle yaşlılar gibi bağışıklık sistemi baskılanmış gruplarda immün yanıtı ve bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıklara karşı direnci arttırmaktadır.

YOĞURT YAPIMINDA KATKI MADDELER KULLANILIYOR MU?

Hayır kullanılmaz. Türk Gıda Kodeksi'ne göre üretim izini verilerek sertifikalandırılmış hazır yoğurtların üretiminde yalnızca süt ve maya kullanılır.

EVDE YAPILAN YOĞURTLAR NEDEN DAHA ÇABUK EKŞİR?

Yoğurdun istenilen kıvam, lezzet ve besleyicilikte olması için;

Mikroorganizmalardan arınmış süt kullanılması,

Taze maya kullanılması,

Mayalamanın uygun sıcaklıkta ve sürede yapılması gerekir.

Ev yapımı yoğurtlar bu koşullarda üretilemeyeceği için, ambalajlı yoğurtlara göre daha çabuk ekşirler.


AMBALAJLI YOĞURTLAR NEDEN DAHA GEÇ BOZULUR?

Hazır yoğurt üretiminin bütün aşamaları maksimum hijyen koşullarında gerçekleştirildiği için kullanılan sütlerde herhangi bir mikroorganizma oluşumu gözlenmez. Saklama koşullarına uyulduğu takdirde raf ömrü boyunca ürünlerin tazeliğini koruması çok normaldir.

SÜZME YOĞURT İLE NORMAL YOĞURT ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Süzme yoğurtta normal yoğurda kıyasla daha az vitamin vardır. Yoğurdun bekleyince yeşil bir su bırakması normaldir. Bu suyu sakın dökmeyin. Yoğurtta bulunan vitaminlerin çoğu, özellikle B12 vitamini bu suda bulunur. Yoğurdunuzu bıraktığı suyla karıştırarak yemeniz daha iyi olur.

BALIK VE YOĞURT BİRLİKTE YENİLİRSE ZEHİRLEME YAPAR MI?

Tazeliğini yitiren balıkta “histamin" adında bir proteinin miktarı artmakta ve bu madde aynı zamanda yoğurtta da bulunmaktadır. Aynı öğünde her ikisi de tüketilirse vücuttaki histamin miktarı artmaktadır. Bu durum özellikle alerjik durumu olan bireylerde bazı olumsuz tepkimelere yol açabilmektedir. Besin zehirlenmesi açısından olayı incelersek; balık bayat ise yanında yoğurt yenilse de yenilmese de zaten zehirlenmeye yol açar. O nedenle besinleri taze olarak tüketmeye dikkat etmeli, tazeliğinden şüphe edilen besinleri imha etmeliyiz.

Kaynak: Et ve Süt Kurumu