Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Bayraktar, Kırsal Kalkınma dergisine fındığın önemine dair değerlendirmelerde bulundu.

Geçmiş yıllarda 2.5 milyar doları aşan fındık ihracat gelirinin doğru yönetilmesi halinde 5-10 yıllık süreçte 6 milyar doları aşması mümkün. Fındığın bu topraklardaki geçmişe binlerce yıl öteye uzanıyor. Karadeniz Bölgesinin en önemli gelir kalemlerinden olan bu ürün, bölgenin zor coğrafi koşullarında üreticisi için büyük önem arz ediyor. Türkiye, dünya fındık üretiminde miktar ve kalite bakımında 1. sırada yer alırken, bu alanda yapılan yatırımlarla artık fındık mamulleri ticaretinde de söz sahibi konumunda.

Türkiye'nin fındık üretim kapasitesi nedir, bu yıllar nasıl seyretmiştir? Bu yıla ilişkin rekolte beklentileri nelerdir?

Son 12 yıl itibarıyla Türkiye'nin fındık üretim ortalama 550-600 bin tondur. Bu yıla ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 683 bin ton, INC ise 700 bin ton üretim olacağını öngörmektedir.

Ülkemiz bu alanda mevcut kapasitesinin ne kadarını kullanıyor? Bu kapasitenin artırılması noktasında ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

Türkiye'de yasal olarak 16 il 105 ilçede fındık dikim alanına müsaade edilmekle birlikte, 53 ilde üretim yapılmaktadır. 2/B orman arazileri ile beyan edilmeyen tarım arazileri kayıtlarıyla birlikte Karadeniz bölgesinde 700 bin hektarlık fındık alanı bulunmaktadır.

Ülkemiz fındık üretiminin %70-80'i ihraç, %15-20'si iç piyasa, %3-5'i de ekonomiye girmeyen evlik/çerezlik tüketimi oluşturmaktadır. Fındığın ekolojik olarak var ve yok yılları, iklim/yetiştirilme ve zirai zarar vs. sebeplerden ötürü her yıl tam verimle üretilemeyeceği bir gerçektir. Tarım ürünleri 2023 ihracat hedeflerine bakıldığında, yaşlı ve verimden düşmüş Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi fındık alanları, kentleşmenin getirdiği tarımsal daralmalar, yıldan yıla artan iç/dış talep nedeniyle mevcut üretimin 10 yıl sonra talebi karşılamayacağı, bunun da şimdiden planlanması büyük önem arz etmektedir.

10 YILLIK TARIM POLİTİKASI GEREKİYOR

Fındık üretim kapasitesinin birkaç yıl içinde artırılması mümkün değildir. Bu nedenle, en az 10 yıllık tarım politikası gerekmektedir. Bugünden fındık dikimi yapılsa dahi, 10 yıl sonra tam verime ulaşmaktadır. O nedenle mevcut üretimin, birim alanda artırılması, yaşlı ve verimden düşmüş bahçelerin destekleme modeliyle münavebeli bir şekilde yenilenmesi/ ıslah edilmesi gerekmektedir. Diğer bir husus ise yıldan yıla değişen fındık rekoltesi ve istikrarsız serbest piyasa fındık fiyatlarıdır. Bu olumsuzluk, üreticinin fındık tarımına ilgisini azaltmaktadır. Bu da kalitesiz ve birim alanda verimi düşük ürün elde edilmesine neden olmaktadır.

Özetle şunu söyleyebiliriz ki dünya çapında lider olduğumuz ve en yakın rakibimizin bile 1/6 oranında (İtalya) üretim gerçekleştirdiği bir ürüne yeteri kadar liderlik yapamadığımız gerçeğini hızla değiştirecek; köklü, kalıcı bir “Milli Fındık Politikası"nın hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Fındık üretiminde ülkemizdeki genel fotoğraf nedir? Hangi iller bu konuda öne çıkmaktadır?

Dünyada dekara verim 200-250 kilogram iken, ülkemizde ortalama 60-100 kilogramdır. Ülkemizde, alan genişletme yerine birim alanda verimi artırma politikasının daha doğru olacağı kanaatindeyim. Bunun için de iyi tarım uygulamaları, bilinçli çiftçi, destekleme politikalarındaki eksiklerin giderilmesi gerekmektedir.

Bu noktada istikrarlı fiyat politikası ve stok kontrolü de hayati önem taşımaktadır. Ülkemizde, bu yılki üretimi baz alarak söylemek gerekirse ilk sırada Ordu (216 bin ton) yer almaktadır. Bu ili sırasıyla Giresun (102 bin ton), Samsun (97 bin ton), Sakarya (94 bin ton), Düzce (75 bin ton), Trabzon (47 bin ton), Zonguldak (25 bin ton), Kocaeli (20 bin ton) ile takip etmektedir.

Son yıllarda, çay üretiminin artmasıyla Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun'un bazı ilçeleri fındık üretiminden vazgeçtiği görülmektedir. Bunun yerine; Samsun, Sakarya, Düzce, Zonguldak, Kocaeli, Bartın, Kastamonu, Bolu, Sinop, Tokat, Gümüşhane gibi illerde alan artışı gözlemlenmektedir.

Fındık alımında bu yıl açıklanan fiyatlar konusunda değerlendirmeniz nedir?

Bunu doğru bir şekilde izah edebilmek için, geçmişte var olan ve 2009 yılında uygulamaya konan fındık stratejisiyle elde edilen/edilemeyen konuları birlikte değerlendirmek lazım. Fiyat konusunda hem siyasi otoritenin, hem de diğer kesimlerin farklı yorumları bulunmaktadır. Bu eleştirilerin asıl kaynağı maliyet yorumlarındandır.

Her platformda savunduğumuz bir husus var: Fiyat istikrarı. Hem üretici hem sanayici hem de tüketici açısından bu çok önemli. Yıldan yıla değişen fındık fiyatındaki TL marjı, hem dolar bazında hem de raf fiyatları bakımından çok farklılık göstermektedir. Bunun da asıl sebebi, ürünün stok kontrolünü yapacak bir devlet politikasının oluşturulamamış olmasıdır. Arz/talep dengesindeki dönemsel farklılık, sürdürülebilir bir fiyat politikasına baskı yapmaktadır.

TMO FİYAT İSTİKRARINI SAĞLAYAMADI

Bu yıl, fındıkta müdahale kurumu olarak yine Toprak Mahsulleri Ofisi görev almıştır. Açıkladığı fiyat, kilogram başında 10-10,5 liradır. Ancak alım noktalarının az oluşu, Karadeniz Bölgesinde örgütlü bir yapısının olmayışı, geçmişte olumsuz fındık alım politikası, alım kriterlerinin katı ve üreticiyi zora sokan kamu tavrı, ödemelerin bir haftaya sarkması gibi nedenlerden dolayı beklenen hedefe ulaşamamıştır.

Fındık rekoltesinin 3/5'nin hasattan sonra (Ağustos-Ekim arası) hızlıca satışa sunulması, hem nakit kaynak kullanımını hem de piyasa şartlarını dengesiz hale getirmektedir. Kalıcı çözümün önceliği, stoklama müessesesi ve müdahale alımları ile fındık fiyatlarının istikrarlı hale getirilmesi ve örgütlü üretici kuruluşlarının desteklenerek piyasa koşullarında rekabet edebilecek eşit şartların kamu otoritesi tarafından sağlanmasından geçmektedir.

Türkiye fındık üretiminde yüzde 75 payla dünyada 1'nci sırada yer alıyor. Gelir anlamında bunun karşılığını alabiliyor muyuz?

Fındıkta hem üretim hem de ihraç açısından lider ülke konumundayız. Ancak bu üründen elde edilen gelir anlamında yeterli paya sahip değiliz. Bu durum, katma değerli ürünler ihraç etmek yerine, ham madde ve yarı mamul şeklinde ihraç etmemizden kaynaklanmaktadır. İsim vermeden şunu söylemekte fayda var. Ülkemizden 1,5 milyar dolar fındık ithalatı yapan firmanın, dünya pazarında fındık ve fındıkla alakalı ürünlerdeki toplam cirosu 10-15 milyar dolar seviyelerindedir.

Bu firma sadece Türkiye pazarında 2-3 milyar dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Ülke olarak, stok kontrolünü doğru bir şekilde yönettiğimizde %75'lik stok gücümüzle hem rakiplerimizle rekabet edilebilir hem de dünyada fındık dikim alanı artışının önüne geçebiliriz.

Geçmiş yıllarda 2,5 milyar doları aşan ihracat gelirimizin doğru yönetilmesi halinde 5-10 yıllık süreçte 6 milyar doları aşması mümkündür. Burada, stok kontrolü, fiyat istikrarı, kaliteli ürün yetiştirme, iyi tarım uygulamaları, markalaşma, uluslararası tanıtım/reklam ve katma değerli ürünler imalatı, yeni teknolojik yatırımların sisteme dâhil edilmesi büyük önem arz etmektedir.

FINDIK TÜRKİYE'DE ÜRETİLİYOR AMA BORSASI BAŞKA ÜLKEDE

Söz konusu üretim rakamlarına rağmen, fındığın borsası başka bir ülkede bulunuyor. Fındığın global fiyatının Türkiye'de belirlenmesi hususunda ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Öncelikle şunu düzeltmek lazım. Hamburg Fındık Borsası diye bir şey yoktur. Bu bir şehir efsanesine dönüşmüştür. Bundan 100 sene önce fındık ticareti, ülkemizden gemilerle Hamburg Limanı'na yükleniyor ve oradaki depolara stoklanıyordu. Hamburg'daki aracılar vasıtasıyla da ilgili çikolata sanayicilerine satılıyordu.

Dolayısıyla, aracıların satıcılarla buluştuğu, fiili olarak da fındığın orada stoklanarak sıcak satışın yapıldığı yıllarda, fiyat da orada oluşmuştur. Ülkemizde, döviz piyasasının Tahtakale'de, altın piyasasının da Kapalıçarşı'da oluşması gibi. Bu noktalarda borsa var mı? Yok. Ama söylemde kullanılan bir kavram. Borsa dediğimizde, malın elektronik ortamda el değiştirdiği veya işlem gördüğü, kaydının tutulduğu kanunlarla tanımlanmış şekli akla gelmelidir. Ülkemizde son yıllarda, lisanslı depoculuk ve spot borsa kurulmasıyla ilgili hem mevzuat hem de alt yapı çalışmalarına hız verilmiştir.

Giresun Ticaret Borsasının AB Hibe Projesiyle hayata geçirdiği 17 bin ton kapasiteli fındık lisanslı deposu ve spot borsası 8 Eylül 2017 tarihinde hizmete girmiştir. Ülke üretiminin 650 bin ton olduğu ortamda, 17 bin tonluk kapasitenin yetersiz olduğu görülmekle birlikte, Kamu otoritesinin bu yolda kararlı ve destekli politika üretmesi halinde, 5-10 yılda 300 bin tonluk kapasitelerin yakalanacağı belirtilmektedir.

Fındık üretimi ve pazarlamasında lisanslı depoculuğun önemi nedir? Depoculuğun artırılması ve teşviki noktasında ne gibi çalışmalar yürütülmektedir?

Lisanslı depoculuk, diğer tarımsal ürünlerde olduğu gibi fındıkta da çok önemlidir. Lisanslı depoculuğun, uluslararası ölçekte gördüğümüz gibi uygulanması halinde, üreticilere, sanayicilere, borsalara, devlete ve fındık yatırımcısına önemli katkısı olacağı kesindir. Ancak bu sürece tüm paydaşların kısa sürede adapte olması beklenemez.

Ülkemizdeki piyasa koşullarında uygulanan emanet sisteminin kolay ve uygulanabilir olması, alışkanlıkların ortadan kaldırılmasını engellemektedir. Piyasadaki emanetçi uygulamada, üreticinin elinde ticari anlamda bir belge/sözleşme olmadığı için şirketlerin iflası halinde, ekonomik kayba uğranabilmekte, bunun için de peşin alış/veriş sistemi zamana yayılamamaktadır. Kamu otoritesi, küçük ölçekli üretici gruplarına uzun vadeli destek ve teşvikler sunarak sistemin tercih edilmesini sağlamalıdır.

İklimlendirmeli veya gaz altında fındık depolarının pahalı sitemler olması sebebiyle, yatırım desteklerine ihtiyaç vardır. Fındıkta lisanslı depoculuğun artırılması için uzun vadeli yatırım desteklerine veya yap/işlet/devret modelli (havaalanı, köprü, otoyollardaki gibi) hibe destekleri sağlanmalıdır. Özellikle, Fiskobirlik gibi asli işi fındık olan üretici kooperatifleriyle uzun vadeli projelerin hayata geçirilmesinde kamu otoritesinin desteği büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, Gıda, Tarım ve Hayvancılık ile Ekonomi, Gümrük ve Ticaret Bakanlıklarının uygulamaya koyduğu düşük limitli işletme kredileri yanında, lisanslı depoculuk için daha gerçekçi ve uygulanabilir hibe desteklerinin de uygulamaya konulması teşvik edilmelidir.

Fiskobirlik olarak sizin çalışmalarınız neler? Üreticiyi daha fazla memnun edecek ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?

Fiskobirlik, bir üretici örgütü kooperatif kuruluşudur. Ortağı olduğu fındık üreticisinin hak ve menfaatlerini korumak ve kollamakla mükelleftir. Karadeniz sahil şeridinde 50 kooperatifi, 7 kırma fabrikası, 1 gıda laboratuvarı, 1 toprak/yaprak ve su analiz laboratuvarı, 1 entegre fındık işleme tesisi, 200 bin ton kapasiteli fındık deposu, 10 fındık mamulleri fabrika satış mağazası, 55 marketi, yurt içinde 60 bayi, yurt dışında 5 temsilciliği, 3 anonim ve 1 limited şirketi ile hizmet vermektedir.

Kooperatiflerde istihdam ettiğimiz mühendis ve tekniker kadromuzla, tarımsal danışmanlık, iyi tarım uygulamaları, kaliteli ve verimi artırmaya yönelik yetiştiricilik, hasat ve harmanlama teknikleri konusunda üreticilere uygulamalı teknik danışmanlık hizmeti vermekteyiz. Bünyemizdeki sigorta şirketiyle, özellikle tarım sigortası ve diğer sigorta hizmetlerini de vermekteyiz.

Fındık üreticisine, hem tarımsal yetiştiricilik danışmanlığı ve zirai girdi temini hem de hasat ve harmanlama sürecinde kaliteli fındık yetiştirmeye yönelik bilgilendirme, ücretsiz depolama imkânı, hasat öncesi kısmi avans ve zirai girdi verilmesi gibi birçok hizmeti kendi imkân ve kaynaklarımızla yerine getirmekteyiz. Bunun yanında, piyasada oluşan fiyatların üzerinde alım fiyatı uygulayarak da ekonomik yönden üreticimizi desteklemekteyiz.

Nuga markasını oluşturdunuz ve katma değerli ürünler üretip, satıyorsunuz. Buradaki çalışmalarınız nasıl gidiyor? Ciro anlamında mevcut durum ve hedefleriniz neler? İhracat söz konusu mu?

Fiskobirlik Nuga markamızı 2008 yılında tescil ettirdik. 2010 yılına kadar da Ar-Ge çalışmamız sürdü. Çünkü piyasaya arz edeceğimiz ürünün tat, lezzet ve kalitesi yanında, güvenli gıda şartlarını da taşıması gerektiğine inanıyoruz. Fiskobirlik kalite ve itibarına gölge düşürecek reçete ve uygulamalardan özellikle kaçınmaktayız.

Bunun için de tüm ürünlerimizde trans yağ ve palm yağı kullanmıyoruz. Bizim için öncelik, ciro ve sirkülasyondan ziyade köklü marka yaratarak ürünlerimizin piyasada aranan/tercih edilen ürünler olmasını sağlamaktır. Fiskobirlik olarak, ürün gamımızda 30 çeşit ürün bulunmaktadır. Bunların birçoğu 70-75 yıllık maziye sahiptir. Son beş yıllık cirolara bakıldığında, mamul satışlarının 20 milyon liradan 90 milyon TL'ye çıktığını, önümüzdeki birkaç yıl içinde ise 150-170 milyon TL'yi hedeflediğimizi rahatlıkla söyleyebilirim.

Bunun için de kapasite artırımıyla ilgili yatırım planlarımız yapıldı. Kısa sürede uygulamaya geçireceğiz. Tüm ürünlerimiz, talep durumuna göre yurt dışına ihraç edilmektedir. Yurt dışından özel istekle gelen siparişleri de karşılamaktayız. Örneğin, geçmişte ABD'deki bir müşterimiz fındık ezmesinin kakaolu şeklini talep etmişti. Bizde bu talebi karşıladık. Bu ürünümüz de halen iç piyasada satılmaktadır.

TKDK olarak bizler de bölgedeki İl Koordinatörlüklerimiz aracılığıyla fındık üreticilerine ve tesislere destekler sunuyoruz. Bu desteklerin fındık üreticileri bakımından önemi nedir?

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun (TKDK) Ordu ve Giresun illerindeki şubeleriyle sürekli temas halindeyiz. Web sitesinden de gelişmeleri takip ediyoruz. Fındık üretim tesislerinin desteklenmesi üretici açısından son derece önemlidir. Çok sayıda ürün alıcısı olması, kalite ve rekabeti doğurmakla birlikte, üreticiye de alternatif oluşturmaktadır. Ancak şunu ifade etmeden geçemeyiz. TKDK'nin fındık işleme, kavurma ve fındıklı çikolata sanayisine de destek vermesi ve proje limitlerini artırması gerekmektedir. Hem markalaşma hem de istihdam açısından bu çok önemlidir.

TARIMDAN HABER