Geçtiğimiz haftalarda Milli Eğitim Bakanı ve bir grup uzman tarım eğitimi hakkında bilgi almak için Hollanda’ya gittiler. Mustafa Kemal Atatürk de genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken Türk Tarımını kurgulamak üzere dünyanın en önemli bilim insanlarından oluşan bir kurul kurmuştu. Islah, agronomi, patoloji ve teknoloji alanında güçlü bir araştırma altyapısı kuruldu.  1925’de Eskişehir, 1926’da İstanbul Yeşilköy ve Adapazarı, 1929’da Eskişehir DryFarming Deneme İstasyonu gibi stratejik tarım merkezleri, Tohum Islah İstasyonları kuruldu.

CUMHURİYET’İN ZEKİ ÇOCUKLARI ZİRAATÇIYDI

Zamanının en önemli bilim insanlarından İsveçli Prof. Dr. Otto Peron 1924’de arazi kamulaştırma çalışmaları hala devam ederken transfer edildi. Onun görevden ayrılmasıyla Emcet Yektay göreve getirildi. Galatasaray Lisesi mezunu Yektay, Fransa Valober Ziraat Okulu, Cezayir Yüksek Ziraat Okulu mezunu olup Almanya Erwin Bauer Üniversitesinde ihtisasa yapmıştı. Fransızca, Almanca, Arapça, Farsça, İngilizce, Rusça, Sırpça ve Hırvatça bilmekteydi.

Dünyanın en iyi bilim insanları Türkiye’ye getirilirken Türkiye’nin de en parlak öğrencileri bu konuda eğitim almak için dünyanın en iyi üniversitelerine gönderildi. Vatansever gençler Cumhuriyetin ilk yıllarında dünyanın en gelişmiş tarımsal altyapısını kurdular. Onların izleri hala Araştırma Enstitüleri’nde, tarlada, toprakta.

Bir gün yolunuz düşerse Polatlı Tigem tesislerine uğramanızı tavsiye ederim. Elle su taşıyıp çölde vaha yaratılabilir mi, tarım yapılabilir mi sorusunun cevabını verebilmek için Cenneti yarattılar. Bölgede her yer hala bozkırken Tigem tesisleri yemyeşil ağaçlarla bezeli. Benzeri Urfa Ceylanpınar’da var. Şimdilerde dünyanın bütçesini de versek böyle bir tesis kurabilecek vatanseverler var mı merak ediyorum.

Böyle bir tarım hafızasına sahip Türkiye, geçtiğimiz haftalarda Hollanda’ya tarım eğitimini öğrenmeye gitmeden keşke tüm bunları bilen hocalarımızdan bazılarını ziyaret etselerdi. Onlar Türk ve dünya tarımının yaşayan hafızası.

Onlardan biri Prof. Dr. İrfan Özberk hocam tarım eğitimini ve sorunları birkaç maddede özetledi.

TARIM EĞİTİMİNİN PROBLEMLERİ

-Tarım Liseleri, onlar askerlikteki Astsubay okulları gibidir, subay yardımcısı gibi çalışırlar, her türlü ekipmanı kullanır, tamirden anlar, budama, aşılama gibi teknik konuları bilir. Eğitim pratik ve uygulama ağırlıklıdır. 2000’li yıllara kadar okul mezunları direk atanırken bu hak ellerinden alındı. Liseler tercih edilmez oldu. Oysa onlar döner sermaye ile bulundukları coğrafyada üretimi ve çiftçiyi destekliyordu.

-Meslek Yüksek okulları, amaç nitelikli ara eleman yetiştirmekti. Maalesef öyle olmadı siyasiler genelde ilçelere Meslek Yüksek Okulu Açma sözü verdi. Okullar açıldı, hocalar ilden haftada en fazla birkaç defa gitti, zaten çoğu yetersizdi. Okulların düzeyi liselerden bile kötü.

-Ziraat Fakülteleri, düşük puanlı öğrencilerin tercihi. İlk 200 bine giren öğrenciler mühendislik fakültelerine alınırken Ziraat fakülteleri buna dâhil edilmedi. Asgari puan kalkınca hiçbir yere giremedi bari Ziraat okusun diyenlerle doldu. 1970’li yıllarda en iyi öğrencilerin ilk 3 tercihi; Tıp, diş hekimliği, Ziraat iken şimdi en düşük puan alanlar tercih ediyor. Ziraat fakültelerinin çoğunda yeterli tarla deneme ve araştırma altyapısı yok. Olanlarda da yeterli teknik eleman ve kalifiye işçi yok. Hal böyle olunca profesörlerle dolu Ziraat Fakültesi işleyemez hale geliyor.

İrfan Hocam ve diğerleri hala sahada, bilim üretmeye devam ediyorlar. Keşke onlara bi uğrasak, hal hatır sorup deneyimlerinden faydalansak.

EKMEK FİYATLARI ARTTI EKMEKÇİLİK LİSESİ AÇALIM

Gelelim konumuza, eğitim uzun vadeli bir stratejik alan olmasına rağmen biz ekmek fiyatları yükselince “ekmekçilik lisesi” açıyoruz. Tarım önem kazandığında “tarım meslek liselerine” ağırlık verip Hollanda’dan tavsiye almaya gidiyoruz. Eğitim neydi selvi boylum al yazmalım; geleceği görmek, strateji oluşturmak, plan yapmak değil miydi. Neden hep son ana bırakıyoruz işlerimizi.

Hadi gittik elalem rekabet ettiği bir konuda, sırlarını bizimle paylaşır mı?

Hadi paylaştı onun topraklarına, zenginliğine uygun olan tarım eğitimi stratejisi bize uyar mı?

Zira onların köyleri, köylüleri bizimkine hiç benzemiyor.

BİZİM ZİRAAT MÜHENDİSLERİNE DÜNYA YATIRIM YAPIYOR

Hadi gittiniz, gitmeden yanınızda birkaç tarım bilen mühim uzman götürseniz, dünya çapında tarıma katkı sunmuş birçok uzmanımız var. Ankara Üniversitesi dünyada ilk kurulan Ziraat Fakültelerinden günümüzde bile çok güçlü bir altyapısı ve kadrosu var. Hatta dünyanın önemli şirketleri, içindeki teknoloji laboratuvarlarına destek veriyor çok önemli çalışmalara imza atıyorlar.

HAZIRLIK YAPIP GİTSEYDİK

İlla gidecekseniz bari gitmeden birkaç başlıkta hazırlık yapılsaydı. Belki yapılmıştır bizim haberimiz yoktur. Bilgi verirseniz memnun kalırız.

Gitmeden Tarım ve Orman Bakanlığı ile toplantı yapılıp şu konulara karar verildi mi mesela. Zira hedefler belirlenirse ziyaret de daha verimli geçebilirdi.

TÜRK TARIMININ HEDEFİNİ BİLEN VAR MI?

Türk tarımının hedefi ne, ne yapmak istiyoruz; halkın karnını doyurmak mı yoksa ihracat yapıp tarımsal hasılayı artırmak mı? İklim krizi sonrası yeni iklim bölgeleri çalışıldı mı, önümüzdeki yıllarda hangi ürünler yetişebilecek, dünyada hangi ürünler para edecek memleket için yeni bir ürün deseni belirlendi mi mesela.

Memleketin dört bir tarafı uydu ile izleniyor mu, veriler tek bir merkezde planlanan hedefe uygun işleniyor mu? Bir ülke tarımının en büyük kozu coğrafya ile uyumlu, iklim krizi etkilerine adapte edilmiş tohum altyapısı. Türkiye Tohumcular Birliği kendi kendine mucizeler yaratıyor. Gıda endüstrisinin bazı olan enzim teknolojisi ve yatırımları ne düzeyde. Fonksiyonel gıdalar için gerekli teknolojik altyapı hazır mı, sürdürülebilir protein kaynakları belirlenmiş mi?

Tarım ve gıdanın geleceği olan biyoteknoloji araştırmalarına ne kadar fon ayrılmış. Tarımın geleceğinin en büyük sorunu olan girdi maliyetlerinin düşürülmesi için gereken arazi ıslah çalışmaları ve toplulaştırma yapılabilmiş mi? Ortak makine kullanımı, su yönetimi, depolama, lojistik planlama konularında çalışmalar hazır mı?

Memleket hızlı tren ağlarıyla bağlanmış, tarımsal ürünlerin taşınacağı trenler hazır mı? Tarım arazilerimiz dünyanın en verimsiz topraklarından, gerekli bakımlar ne zaman yapılacak, bitki koruma ürünlerinde ve daha birçok konuda organik ürünler pazarı ele geçirmek üzere hazır mıyız? Pazarlama’da ne durumdayız fındık, fıstık, incir ve çeşitli yaş sebze meyve ürünlerine değer katmak için gıda endüstrisiyle ortak bir strateji belirlenmiş mi? Desteklerin çeşidi ve kapsamı revize edildi mi?

Tüm bu soruların cevabı eğitim politikamızı da belirleyecek.

Zira memleketin tarım bilinci Alanya’da tropikal meyve festivali yapma düzeyinde. Bir Allah’ın kulu da çıkıp memleketin suyu az, tropikal meyve yetiştirmeyelim, suyumuzu daha katma değerli ürünlerde kullanalım demiyor.

Suyun %73’i tarımda kullanılıyor hala % 65’i vahşi sulama. Enerji desen Türkiye’nin verimliliği ve kalitesi gelişmiş ülkelerden çok düşük. Gelişmiş ülkeler yatay güneş enerji panelleri kurmayı bile yasaklıyor. Yer tutmasın toprak ısınmasın diye, dikeye destek veriliyor. Yemedi İngiltere uzaya güneş çiftlikleri kuruyor. Ya da Çin gibi güneş panelleri altında da israf olmasın diye sebze yetiştiriyor.

En çok su isteyen mısıra, şekerpancarına hala destek veriliyor. Kuru tarım diye “görece ilkel yöntemlerle tarım” pazarlanıyor. Biliyoruz ki kuru tarımın verimi düşük. Amacımız tarımdan kar etmek değil mi toprağı, havayı, emeği, enerjiyi daha verimli kullanmamız gerekmiyor mu?

Hollanda “yeşil eğitim enstitülerinde” tarımın geleceğini ararken, aslında onlar da tarımsal eğitim politikasının çöktüğünü düşünüyorlar. Türkler Hollanda’da yaşasaydı “Hollanda tarımı dışa bağımlı” dünyanın ikinci tarım ithalatçısı deyip yaygarayı koparırdı.

Velhasıl dünyayı görmek önemli ama, kendi toprağımızı, çiftçimizi, insan kaynağımızı tanımak da çok mühim. Zira “olmadı değiştiriyoruz” deyip vazgeçtiğimiz birçok model hala hafızalarımızda.

Dileyelim ki Hollanda ziyareti memlekete hayırlar getirsin.