Konuyla ilgili olarak yazılı bir açıklama yapan Gök, şunları kaydetti:

"Ülkemizin sorunlar silsilesi ile kritik bir eşikten geçtiği, yurt içi ve sınır ötesi operasyonlarla adeta beka mücadelesi verdiğimiz bir dönemde şeker fabrikalarının satışının gündemi ile karşı karşıyayız.Kamuoyunun da bildiği üzere, daha önce de özelleştirme süreciyle girdiği kasisli ve çukurlu yollarda her zaman metanetli, ferasetli, soğukkanlı ve iradeli olmayı kendine bir vazife sayan şeker işçisi bugün de yıkmadan, kırmadan ve yılmadan, alınteriyle fabrikalarına sahip çıkarak millilikten uzak ÖİB'ye karşı inadına milli bir duruş sergileyecektir.

Bugün de yine bir Özelleştirme İdaresi'nin klasik hale getirdiği adına sat kurtul ya da yangından mal kaçırmak denilen,ne işçinin, ne üreticinin, ne esnafın, ne de ülkemizin menfaatleri ile örtüşmeyen ve şekerin önemini bir çırpıda silip atan satış sevdası ile karşı karşıya bulunmaktayız. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi siyah ve beyazın karışması, karakterlerin grileşmesi bugün de vehamet boyuta ulaşmıştır.

ALICILARLA İLGİLİ CİDDİ KAYGI

Türkşeker'e ait özelleştirmeye çıkan 14 fabrikadan Bor ve Kırşehir şeker fabrikalarının özelleştirilme sürecinde nihai pazarlık görüşmelerinin bugün gerçekleştirilecek olması akıllara ve mantıklara ihalenin önceden kurgulandığını alıcıların ve satıcıların aylar öncesinden belli olduğunu getirmektedir. Şeker sektörü üzerinde türbülans etkisi yaratan bu hazin özelleştirme süreci iptal edilmediği taktirde ÖİB'nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne en büyük ihanetlerinden biri olmaya aday olacaktır.

FABRİKALARIN 6 YIL ÖNCEKİ FİYATI

Kaldı ki Özelleştirme İdaresi'nin 20.01.2012 tarihli savunmasında, o tarihte ihalesi yapılan portföy B ve portföy C şeker fabrikalarının ihale sonucunda oluşan fiyatlar dikkate alındığında fabrikaların arazi değerleri satış değerinin dışında tutulduğunda sadece bu iki portföyün değerinin ton başına ortalama 2 bin 15 dolardan aşağıya olmaması gerekmektedir. Örneğin; 115 bin tonluk şeker fabrikasının sadece kota değeri 232 milyon ABD Dolarıdır.

2011 yılı kota başı satış değeri referans alındığında satışa çıkartılan 14 şeker fabrikasının kota değerine aradan geçen 7 yıllık değer artışı daeklenmesi gerekmektedir ki tekliflerin bu fiyatlardan aşağı olması halinde de şaibeye açık bir özelleştirme olarak anılacaktır. Tekliflerin toplanıp üç günde açık artırmaya çıkılması özelleştirme üzerindeki önceden kamuoyuna anlatmaya çalıştığımız şüphelerimizi bir kez daha gerçek hale getirmektedir. Bu, normal bir ihale süreci değildir.

Fabrikaların hiçbir stratejiye dayanmadan, üretimin düzenini bozacak böylesine bir mantıkla özelleştirilme süreci iptal edilmediği taktirdetekrar tekrar söylüyoruz ki; 14 şeker fabrikasından yarıdan fazlası özelleştirme sonrasında kapanacaktır. Şeker fabrikaları kimsenin tapulu ve kupon arazisi değildir. Böylesine bir özelleştirme, 'Elifi görse mertek sananların, Samana kazık çakması'ndan başka bir şey değildir. Özelleştirme İdaresi'nin fabrikaları ballı çörekli hale getiren anahtar teslimi bir satış anlayışını tümden reddediyoruz. İhanetle verkaça girmiş, bu ülkenin üreticisinden işçisine, zillet ve hezimet yaşatmayı projelendirenler, boşuna sevinmesinler; çünkü hevesleri kursaklarında kalacaktır.

Türk Şeker sektörünün, ekonomik ve sosyal getirileri yönünden iyi analiz edilmeden, sektörün yaşatılmasına yönelik tüm tedbirler alınmadan, Tarım politikalarında meydana gelen değişikliklerin, AB Şeker Rejimi Reformu'nun sonuçları başta olmak üzere dünyadaki gelişmeler titizlikle takip edilmeden ve Türkiye şartlarına uygun olarak özelleştirme modeli tekrar gözden geçirilmeden yapılacak özelleştirme şeker sektörünün çekirdeğini hiçbir zaman filizlendirmeyecektir. Bu konu oldubittiye getirilmeden devlet, üretici ve çalışanların aynı orkestra içinde aynı enstürümanları çaldığı terazi dengesinin sağlandığı dünya gerçeklerine uygun bir çözüm planı ortaya konulmalıdır.

TARIMDANHABER