MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya'nın, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik hakkında verilen gensoru üzerine partisi adına yaptığı konuşmanın satır başları şöyle: AKP hükümetleri tarımı ihmal etmiştir. Tarımın kalkınma içindeki rolü başka yaklaşımlar lehine terk edilmiştir. Toprağın buğday üreteni değil, rant üreteni makbul görülmüştür. Uzunca dönem temel para politikası olarak uygulanan düşük kur, yüksek reel faizle yerli üretim rekabete yenik hâle getirilmiştir. Birçok tarımsal ürünün piyasa fiyatları üretim maliyetlerinin çok gerisine düşmüş, bitkisel ve hayvansal üretim yapan üreticiler çok sayıda üründe satın alma gücü kaybına maruz kalmışlardır.

Bir örnek vermek gerekirse, 2002 yılında 1 litre mazot için 2,5 kilogram buğday satmak yeterli iken Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde bu rasyo 5-6 kilogram buğday aralığında değişmiştir.

ÜRETİCİ BUĞDAY MÜDAHALE ALIM FİYATLARININ AÇIKLANMASINI BEKLİYOR!

Bugün hasat başlayalı on beş günü geçti. Adanalı, Mersinli, Antalyalı Türk çiftçisi hâlâ müdahale alım fiyatlarının açıklanmasını beklemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi döneminde alım ve satış fiyatları en geç mayıs ayının ikinci haftasında, daha biçer tarlaya girmeden açıklanırdı; fiyatlar belirlenirken maliyet ve genel fiyat artışları dikkate alınır, bunun üzerine bir miktar da üretici refah payı eklenirdi.

BUĞDAYIN KİLOĞRAM FİYATI 1 LİRA 75 KURUŞ OLMALI!

Bugün 2002 girdi, mazot bazlı satın alma gücüne gelmesi için, aynı pariteyi yakalaması için buğdayın kilogramının 1 lira 75 kuruş olması gerekir. Bugüne kadar sadece enflasyon oranında artış yapılmış olsaydı dahi buğdayın kilogram fiyatının 1 lira 25 kuruşun altında olmaması gerekirdi. Bugün piyasa fiyatlarına baktığımızda 90-95, en fazlası 1 TL. Buğday fiyatı üretim yapılacak seviyelerin gerisinde kaldı.

EKMEĞİ BAHANE EDİYORSUNUZ!

"Artırın bunu." dediğimizde ekmek fiyatlarını gerekçe gösteriyorsunuz, "Tüketiciyi de düşünmek lazım." diyorsunuz. Ben de size bu konuda çok haklı olmadığınızı mevcut şartlarda ifade etmek istiyorum çünkü ekmek fiyatlarıyla buğday arasındaki ilişki son derece zayıf bir hâle gelmiştir.

BUĞDAY BEDAVA OLSA DA EKMEK EN UCUZ 1 LİRA OLUR!

Bakın, basit bir hesapla bunu ifade etmek mümkündür. Bugün Ankara, İstanbul ve İzmir'de satılan 250 gram ekmeğin ortalama fiyatı 1 lira 25 kuruş civarında. 250 gram ekmek için 250 gram buğday gerekli. Buğdayın kilogramının 1 TL olduğunu dikkate alacak olursak 250 gramlık 1 ekmekteki buğdayın payı 25 kuruştur. Bu, şu anlama da geliyor: Buğday bedava olsa ekmek en ucuz 1 lira olabilir. Yani buğdayla ekmek arasındaki ilişki buğday aleyhine ve sürekli ekmek fiyatları artacak diye baskılanmış ve bundan da en büyük zararı buğday üreticisi, Türk çiftçisi görmüştür.

EZBERLERİ BOZMAK GEREKİYOR!

Değerli milletvekilleri, bu ve benzeri örnekleri farklı yönleriyle, aşağı yukarı birçok tarımsal ürünle ilgili yapmak mümkündür. Bunun için öncelikle ezberleri mutlaka yıkmak gerekir. Tarımsal destekler eksik verilmiştir. Tarım Kanunu gereğince gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'inden daha az olmaması gereken tarımsal destekler Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde, maalesef, binde 6'yı geçmemiştir. Çoğu zaman eleştirilen Milliyetçi Hareket Partisi döneminde bu oran binde 7'dir. Bugün tarımsal destekler konu olduğunda sürekli olarak mutlak değerlerdeki artışlar söyleniyor ama gayrisafi yurt içi hasılaya oran anlamında bir değerlendirme, maalesef, yapılmıyor.

ÇİFTÇİYE VERİLMESİ GEREKEN DESTEK MİKTARI 24 MİLYAR LİRA OLMASI GEREKİYOR!

Değerli milletvekilleri, 2017 yılı için çiftçiye verilmesi gereken destek miktarı 24 milyar TL olması gerekirken öngörülen tarımsal destek 12 milyar 838 milyon TL düzeyindedir. Desteklerin bölgesel dağılımlarında da ciddi adaletsizlik ve çarpıklıklar söz konusu olmuştur geçtiğimiz dönemlerde. Desteklerin hedefe ulaşması da sorunlu olmuştur. Hatta bazı destekler üreticinin sonunu getirmiştir. Bir örnek vermek gerekirse, faizsiz verilen hayvancılık kredileri, krediyi kullanan tüm üreticileri iflas ettirmiştir. Bu, iktisat fakültelerinde okutulması gereken ders niteliğindedir. Yani sıfır faizle kredi vereceksiniz ve üretici bu krediyi ödeyemeyecek, iflas edecek. Zamanında ve yeteri kadar verilmeyen destekler bir işe yaramamıştır.

SÜTÜNÜ DÖKEN ÜRETİCİNİN FERYADINA KULAK VERİLMEDİ!

Yıllar öncesinde Tarım Bakanlığının merdivenlerine kadar gelip sütünü döken süt üreticilerinin feryadına kulak verilmemesinin sıkıntılarını bugün et ve canlı hayvan fiyatları üzerinden hep birlikte yaşıyoruz. Süt ineklerinin kasaba gidişini et üretiminin artışı olarak basına sunan tarım bakanlarımız oldu. Bugün, tüm bunların sıkıntısını hep birlikte çekiyoruz. Süt ineklerinin kasaba gitmesiyle analar yok oldu. Anadolu'da bir söz var, bunu bir kez daha tekrar ettim bu kürsüden, anası olmayanın maalesef danası olmuyor. Danası olmayınca da eti olmuyor. Bugün gıda fiyatlarındaki anormal artışların sebebi geçmişte yapılan yanlışların toplamıdır.

ÇİFTÇİYE CİDDİ BİR HAKSIZLIK YAPILIYOR!

Değerli milletvekilleri, tarımsal üretimin en önemli cari sorunu girdi maliyetlerinin yüksekliği, ürün fiyatlarının düşüklüğüdür. Bu, pariteler üzerinde de açıkça görülmektedir. Burada üreticiye ciddi bir haksızlık söz konusu olmuştur. Girdi fiyatları üzerindeki vergi maliyeti çok ağır düzeydedir. Bu konuda bir an önce acil düzenlemelerin yapılması gerekir.

MAZOTTA SÖZ VERDİNİZ AMA ORTALIKTA HENÜZ BİR ŞEY YOK!

"Mazotun yarısı bizden, yarısı sizden." dediniz, ortalıkta henüz bir şey yok. Gelin, daha önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz, tarımsal mazotun ÖTV ve KDV'sinin kaldırılması konusundaki kanun teklifimizi hep birlikte yasalaştıralım, önemli bir sorunu çözelim diyorum.

Bakın, bunları yapmazsak sorunlar daha da büyüyerek geri dönecektir elbette, sütte, ekmekte olduğu gibi.

Geçmişteki tecrübeler bize bir şeyi göstermiştir ki tarıma verilmeyen veya yanlış ve yanlı verilen destekler, sonunda daha fazlasını alıp götürmektedir.

TARIM GİDEREK KÜÇÜLÜYOR!

Tarım sektörü giderek küçülmektedir. Türkiye'de tarım sektörünün gayrisafi yurt içi hasıladaki payının giderek azalması bu sektöre gerekli önemin verilmemesinden önemli ölçüde kaynaklanmaktadır. Tarımsal faaliyetler de artık giderek azalmakta, çiftçilerimiz yetersiz tarım politikaları yüzünden toprağı terk etmektedir. 2002 yılında çayır ve mera alanları hariç olmak üzere 26 milyon 579 bin hektar tarım arazisi son on dört yılda yüzde 10 azalmış, 23 milyon 763 bin hektara düşmüştür, buna karşılık ülke nüfusu yüzde 20 artmıştır.

Tahılların ve diğer bitkisel ürünlerin etkili alanları 17,9 milyon hektardan 15,7 milyon hektara gerilemiştir. Sebze üretimi düşmüştür, aynı durum hayvancılıkta söz konusudur. Çiftçilerimiz borç batağına düşürülmüş, tarım sektörü toplam nakdî kredileri 2004 yılından bu yana on beş kat artmış, tarım sektöründeki büyüme ise aynı dönemde dört kat olabilmiştir. 2004 yılında tarımsal borçluluk yüzde 9 iken 2016 yılında yüzde 45,5'e çıkmıştır. 2017 Nisan itibarıyla tarımsal kredilerin toplamı 78 milyar TL'dir.

GENSORUYA HAYIR OYU KULLANACAĞIZ!

Değerli milletvekilleri, aslında tarımın sorunları bitmez, yaşayan bir sektör. Tabii ki bir taraftan da sorun üretimi söz konusu olacak. Bugün burada sayın Faruk Çelik göreve geleli bir buçuk yıl olmuş. Bu süre içerisinde yaşanan terör kalkışması, yapılan referandum çalışmaları dikkate alındığında Sayın Bakan açısından da şanssız bir dönem olmuştur. Sayın Çelik, bakan olduktan sonra gündeme getirdiği millî tarım politikası yaklaşımı tarafımızdan takdir edilmiş, ancak kayda değer bir gelişme de şu ana kadar olmamıştır. Açıklanan millî tarım politikasını önemsiyoruz, yaklaşımını hayata geçirmesi adına biz bu gensoru için "hayır" oyu kullanıyoruz.