Türk Veteriner Hekimleri Birliği Vakfı (TVHB) Başkanı Ali Eroğlu, Antalya'da yapılan 4'ncü Türk Veteriner Hekimliği Kurultay'ında önemli değerlendirmelerde bulundu.

Veteriner hekimliğin stratejik bir meslek olarak tanımlanması gerektiğini belirten TVHB Başkanı Ali Eroğlu, hayvancılığın tarımın içinde bir alt sektör olarak değerlendirilerek ihmal edildiğine dikkat çekerek, “Bu yaklaşım dün de bugün de dünya gerçeklerine uymamıştır. Tarımın yönü hayvancılık olmalıdır. Yani tarım için hayvancılık değil, hayvancılık için tarım yapılmalıdır. Aksi halde dışarıya bağımlı kalınır. Bugünkü durum da maalesef tam bu tespite uymaktadır" dedi.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği Vakfı (TVHB) Başkanı Ali Eroğlu'nun konuşmasında dikkat çeken başlıklar şöyle;

SAĞLIKLI NESİLLER TARIMDAN GEÇER

Tarım dolayısı ile gıda istiklal meselesidir. Ülkenin sağlıklı geleceği tarımdan geçer. Bugün Dünya Tarımı giderek artan nüfusun gıda talebini karşılamak ve kaliteli ürün elde etmek gibi iki konuda mücadele ediyor. Dünyadaki gerçek şudur; Kendi tüketeceklerini üretemeyenler başkaları ne üretiyorsa onu tüketirler ve onların belirlediği kalite ve fiyattan tüketirler.

GIDAYI KONTROL ETMEK HALKLARI KONTROL ETMEKTİR

Dünyada gelişecek olan sektörler gıda, tarım, ilaç ve sağlık olarak gözükmektedir. “Petrolü kontrol etmek devletleri, gıdayı kontrol etmek ise halkları kontrol etmek demektir." Sözü yarım asır önce söylenmiş ve strateji olarak uygulana gelmiştir.

KAÇ ÜRÜNDE ULUSLAR ARASI KABUL GÖRÖYORUZ?

Sonuçta dünyada tarıma yön verenler vardır. Dönüp kendimize sormalıyız. Yön vermek bir tarafa ürün yönetimini başarabiliyor muyuz? Kaç üründe uluslararası kabul görüyoruz. Dünya şampiyonu ya da dünya markasıyız diyebileceğimiz kaç ürün sayabiliriz?

VETERİNER HEKİMLİK STRATEJİK BİR MESLEK OLARAK TANIMLANMALI

Alternatifi olmayan hayvansal proteinlerin sağlıklı ve dengeli beslenmedeki vazgeçilmezliği sebebi ile hayvancılık stratejik bir sektördür. Onsuz olmaz. Öyleyse, konunun birinci derecede muhatabı olan Veteriner Hekimliği de stratejik bir meslek olarak tanımlamak gerekir.

ET YİYENLER OT YİYENLERİ YÖNETİR

İnsanların zekâ gelişimleri tükettikleri hayvansal proteinlerle doğrudan ilgilidir. 2016 yılı verilerine göre et tüketiminde Dünya ortalaması 34,3 kg iken, ülkemizde 29 kg, süt tüketimi 110 litre civarında iken, ülkemizde 37 litredir. Unutmayalım ki, et yiyenler, ot yiyenleri yönetirler.

TÜRKİYE HAYVANCILIKTA KISIR BİR DÖNGÜYE GİRDİ

Ülkemiz hayvancılığının arzu edilen seviyelere gelmesi ve sürdürülebilirliği konusunda yapılan çalışmalara rağmen kısır döngü ve sonucunda Veteriner Hekimlerin ülke hayvancılığının gidişatı üzerindeki endişeleri devam etmektedir. Başta meslektaşlarımız olmak üzere, çiftçi, yetiştirici, üretici, sanayici, tüketici gelecekten tedirgindir.

PAZAR OLMAKTAN KURTULMALIYIZ

Ülke hayvancılığı nasıl denildiğinde olumlu cevaplar almak zorlaşmıştır. Onlarca yıllık politikaların sonucu olarak bu sona gelinmiştir. Ancak ne yapılacaksa bugün yapılacaktır. Öyleyse sebepleri bütün açıklığı ile ortaya koyup, genel doğruları bularak acil, kısa, orta ve uzun vadeli çözüme odaklanan projeler ile milli politikaları uygulamaya koymak gerekmektedir. Aksi olursa arz ettiğim gibi bağımlılık devam edecek, pazar olmaktan kurtulmamız mümkün olmayacaktır.

TARIM İÇİN HAYVANCILIK DEĞİL HAYVANCILIK İÇİN TARIM YAPILMALI

Ülkemizde onlarca yıldan beri hayvancılık tarımın içinde bir alt sektör olarak değerlendirilerek ihmal edilmiş, stratejiler buna göre şekillenmiştir. Bu yaklaşım dün de bugün de dünya gerçeklerine uymamıştır. Tarımın yönü hayvancılık olmalıdır. Yani tarım için hayvancılık değil, hayvancılık için tarım yapılmalıdır. Aksi halde dışarıya bağımlı kalınır. Bugünkü durum da maalesef tam bu tespite uymaktadır.

Geçmişten bu güne;

Sermaye birikiminin sağlanmasına engel olan istikrarsız ve yanlış politikalar,

Yetersiz tarımsal yatırımlar,

Amaçlarına göre kullandırılamayıp, heder olan desteklemeler,

Kırsal kalkınmanın yatırımlar yerine desteklerle olabileceği konusundaki yanlış politikalar,

TARGEL gibi Türk Tarımını kurtaracağı iddiası ile başlatılan, sonra kaldırılan uygulamalar,

Hayvan ve onlarca ürünün ithal edildiği ülkede Milli Tarım Projesi gibi adı güzel ama uygulaması olmayan ve kısa zamanda unutulan projeler,

Et ve hayvan ithalatına engel olacak isabetli projeler ve uygulamaların yetersizlikleri,

Araştırma projelerinin ihtiyaçlara cevap verememesi, bilim bilim için mi? Bilim insan için mi? Konusundaki karışıklıklar,

Veteriner Hekimlerin bilgi kalitelerini düşüren, bütün karşı görüşlere rağmen açılan Veteriner Fakülteleri,

Bakanlık teşkilatındaki isabetsiz yapılandırmalar.

Bazı olumsuz örneklerdir. Bunlar uzatılabilir. Öyle ise ben yaptım oldu yaklaşımı doğru değildir. Bundan vazgeçilmelidir.

HAYVANCILIKTA UZUN VADELİ HEDEF VE POLİTİKALAR BULUNMUYOR

2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma planı Hayvancılık Özel İhtisas Komisyonu raporundaki şu çarpıcı cümle dikkat çekicidir. “Hayvancılık sektörü ile ilgili uzun vadeli hedef ve politika bulunmamaktadır." Yine aynı raporda mevcut durumun tespitine imkan sağlayacak hayvancılık istatistiklerinin güvenirliği de sorun olarak kabul edilmektedir. Bu noktada bir örnek olması açısından TÜİK rakamlarına bakıldığında, 2016 dan 2017 ye geçişte büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı artmakta, et üretimi düşmektedir. Yine 2001 yılından 2017 yılına kadar hayvancılığın temeli olan çayır ve meralar 16 yıl boyunca 14.617.000 hektar olarak sabit kalmıştır."

TARIMDANHABER