Değerli okurlarım

Kanal 42 ekranlarında yayınlanan Tarım Masası programında; gündeme getirdiğimiz, tartıştığımız konuları bu haftadan itibaren Tarımdan Haber sitesinde yorumlayacak olmanın heyecanı ve mutluluğu içerisindeyim.

İçeriği, haberleri ve Milli Duruşu ile sosyal medyada fenomen olan Tarımdan Haber ailesinde, çiftçilerimizin ve tüm tarım sektörünün problemlerini çok daha güçlü seslendirmek için buradayım.

***

Tarım Masası bu haftada yoğun bir gündemle izleyicisinin karşısına çıktı. Başta hükümetin büyük bir gururla açıkladığı Milli Tarım Projesi olmak üzere, hayvancılık, üretici birlikleri, ziraat odaları, verilen destekler ve tarımın genel problemleri Tarım Masası'na yatırıldı.

Tarım medyasının önemli isimlerinden Milli Gazete yazarı Sadettin İnan'ın ve Tarım, Gıda Yazarları ve Gazetecileri Derneği Başkan Yardımcısı Asiye Yıldırım'ın konuk olduğu Tarım Masası, bu hafta da gündemi belirledi.

Milli Tarım Projesi yıllardır konuşulan bir mesele, her siyasi partinin ilk hedefi çiftçilerimiz, propagandalarının birinci vaadi de mazotun denizcilere verildiği gibi indirimli verileceğidir. Yıllardır çiftçiyi en hassas yerinden vurarak oylarına ipotek koymaya çalışan siyasiler, seçimler bittikten sonra vaatlerini unutmuşlardır.

Her seçim döneminde bu kullanılan argüman genelde işe yaramış, çiftçilerimiz bu vaatlerle kandırılmaya çalışılmış ve kandırılmıştır. Geçtiğimiz dönem yapılan seçimlerde de muhalefet bu taktiği kullanmış, iktidar partisi “Bekâra karı boşamak kolaydır. Bol kepçeden dağıtıyorsunuz" diyerek tepki vermiştir.

Ak Parti hükümetlerinde rekor denecek bir süre Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yapan sayın Mehdi Eker'den sonra bakan olan Faruk Çelik, ciddi hamleler yapmış ve çiftçinin umudu olmuştur. Mehdi Eker ile aynı partiden olmalarına rağmen Eker'in bürokratlarının direncini kırmakta zorlanıldığı gibi, uyum içerisinde çalışma imkânı da sağlanamadı.

Bu durum görevden almalarla da anlaşılıyor. Kolay iş değil elbet. Birde kendi getirdiği bürokratların tarım dışından olunca liyakatsiz insanlarla hâkimiyet sağlamakta zorlanıldı, sıkıntılılar katlanarak arttı, artmaya devam ediyor.

İşte bu sıkıntılı süreç içerisinde terleyen Sayın Bakan Faruk Çelik, ortada seçim, meçim yokken, durup dururken “Milli Tarım Projesi" başlığı altında çiftçilerimizin kullandığı mazotun % 50'sini devletin karşılayacağını açıkladı. Açıkladı ama elinden oyuncağı alınan çocuk durumuna düşen muhalefeti ve daha önceden olmaz diye itiraz eden iktidar partisi mensuplarını adeta ters köşeye yatırarak bol virajlı, sıkıntılı bir yola girdi.

Şimdi tartışılan konu teşvikin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğidir. Sayın Bakan bir TV programında bu uygulamayı 2018 yılında gerçekleştirmeyi planladıklarını, ama çiftçinin yüksek beklentisi nedeni ile bu tarihi 2017 yılına çekmek için gerekli çalışmaları başlattıklarını ifade etti.

2017 yılında başlar mı? Başlamaz mı?

O zamana kadar kim öle, kim kala… Madem 2018 için hedeflediniz neden şimdi açıkladınız?

Soruları zihinlerde yankılanmaya başladı.

2017 sezonunda başlatılırsa çiftçilerimiz 1 Eylül 2016 tarihinden itibaren kullandıkları mazotun yarısını 2017 sonunda devletten alacaklar.

Bu nedenle biran önce hükümetin bu uygulamanın ne zaman başlayacağını açıklaması lazım, yoksa bu iş sulandırılacak, bu süreç hem sayın Bakanı, hem de hükümeti yıpratacaktır.

Tarım Masasının bir diğer konusu hayvancılık sektörünün kanayan yarası ithal et ve hayvan olayıdır. Konuklarımızın ve sektör paydaşlarının mutabık kaldıkları çözüm; süt fiyatlarının istikrara kavuşturulmadan bu problemin çözülemeyeceğidir.

Süt fiyatlarında istikrar sağlanırsa, süt besiciliği cazip hale gelecek, sağmal inek varlığımız artacaktır. Dolayısıyla düvenin değerli hala gelmesi dana üretimini de istikrara kavuşturacaktır. Orta vadede hayvan varlığımız artırılmış olacaktır.

Çözüm önerisinin bir diğer ayağı ise ülkemizin et ihtiyacının küçükbaş hayvanlardan karşılanmasının sağlanmasıdır.

Bu iki çözüm önerisi eş zamanlı başlatılırsa bu problemin çözülmesi önünde bir engel kalmayacaktır. 15 yıl önce bizimle beraber aynı sıkıntıyı yaşayan Macaristan, Türkiye gibi Kanada'dan hayvan ithal ederken, şu anda bize hayvan satmaktalar. Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışan yetkililerin bu kadar uğraşmalarına, efor harcamalarına gerek yok, yakınımızdaki Macaristan'a giderek nasıl yaptıklarını öğrenebilirler.

Türk çiftçisinin en önemli problemlerinden birisi de birlikler ve ziraat odalarıdır.

Çiftçimizin haklarını savunmak adına hiçbir iş yapmayan ziraat odaları ve onların değişmez lideri sayın Şemsi Bayraktar, 600 bin liralık lüks makam aracı ile ihtişamına ihtişam katmış, milyon dolarlar harcayarak heyetler halinde yurtdışında 5 yıldızlı otellerde çiftçinin parasını ezmekten çiftçilerimizin dertleri ile ilgilenmeye fırsat bulamamıştır. İsmi ve beyanı kayıtlarda bulunan küçük bir ilçenin eski ziraat odası başkanı “tam 85 ülke dolaştım" diyerek böbürlenerek gezmektedir. Peki, oralar da neler öğrendiniz? Çiftçiye neler öğrettiniz?

Öğrendiklerinizi ben biliyorum ama buradan yazmaya edebim izin vermiyor.

Hal böyle olunca, çiftçimizin dertlerini dillendirmek, çözüm yolları aramak, yetkililere seslenmek yine Sadettin İnan, Asiye Yıldırım ve bendeniz gibi 'Milli Duruş' sergileyen 3-5 gazeteci arkadaşıma düştü Vesselam...