Türkiye 2014 yılında ithal ettiği 6 milyon 241 bin tonluk yağlı tohum ve türevleri için tam 4 milyar 286 milyon dolar ödedi. Bu konuda 13 yıl önceki ithalat rakamları Türkiye'nin yağlı tohumlarda dışa bağımlılığının ne boyutlara geldiğini gözler önüne seriyor. Türkiye'nin 2001 yılı yağlı tohum ithalatının parasal değeri sadece 503 milyon dolar civarında bulunuyordu.

Dünya Gazetesi'nden Ali Ekber Yıldırım, Türkiye'nin yağlı tohumlar ithalatındaki korkunç tabloyu gözler önüne serdi. Yıldırım, bu haftaki 'Yağlı Tohumlarda Yanlış Politikalar İthalatı Artıyor' başlıklı yazısında, Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği'ndeki başkanlık görevini Tahir Büyükhelvacıgil'e bırakan Edip Uğur'un değerlendirmeleri ışığında sektördeki çarpıklıklara dikkat çekti.

"Yağlı tohum üretimindeki sorunlar nedeniyle üretim azalırken ithalat artıyor" diyen Yıldırım, yazısında Edip Uğur'un saptamalarına da dikkat çekerek şunları kaydetti:

2.7 MİLYON TON ÜRETTİK, 6.2 MİLYON TON İTHAL ETTİK

Türkiye yağlı tohum üretimi 2014 yılında 2 milyon 741 bin ton olarak gerçekleşti. Bunun 1 milyon 200 bin tonu ayçiçeği bir o kadarı da pamuk tohumu. Bu üretime karşılık 2014 yılında yağlı tohum ve türevleri ithalatı ise 6 milyon 241 bin ton oldu. 2001 yılında 503 milyon dolar olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 2014′te 4 milyar 286 milyon dolara ulaştı.

DESTEKLEME SİSTEMİ MAĞDUR EDİYOR

Yağlı tohumlu bitkiler, devlet alım garantisi olan, müdahale alım fiyatının uygulaması yanında primle de desteklenen hububatla rekabet edemiyor. Bu konuda önerilen çözüm, desteklemenin iki aşamada yapılması ve alternatif ürünlere karşı avantajlı duruma getirilmesi.İlk destekleme ekim zamanında üreticinin karar verme aşamasında yapılarak, primler alternatif ürünlere göre parite dikkate alınarak belirlenmesi isteniyor. İkinci aşamadaki destekleme hasat sırasında düzenleyici fark ödemesi primi olarak belirlenmesi, yağlı tohum üreticisinin mağduriyetini önleyecek düzeyde olması talep ediliyor.

SEKTÖR UZUN VADELİ PLAN YAPAMIYOR

Son yıllarda Gümrük Vergileri gözetim fiyatı uygulaması ile çok sık değiştirildiği için sektör uzun vadeli plan yapamıyor.Ayrıca, sektör dışa bağımlı olmasına rağmen 1995 yılında belirlenen ve Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ)'ne bildirilen yağlı tohumlu bitkilerin ve hamyağların gümrük vergileri üst limitlerinin hububat ve diğer tarım ürünlerine göre düşük. Yağlı tohumlar ve hamyağların üst limit gümrük vergileri DTÖ nezdinde yeniden ele alınarak, kendi aralarında yağ oranları indeksi de dikkate alınarak hububatlarda olduğu gibi geniş tutulması, diğer bir ifadeyle koruma amaçlı karar verme alanı, gözetim fiyatı değişikliğine gerek duyulmayacak şekilde belirlenmesi isteniyor.

BİYOYAKIT ÇARPIKLIĞI!

Biyoyakıt üretiminde kullanılan mısırın atığı olarak adlandırılan düşük vergili DDGS ithalatı devamlı artıyor. Bu ithalat, sektörün üretiminde bulunduğu ayçiçek, pamuk, kanola, aspir, soya, keten tohumu küspelerinin tüketimini yem rasyonlarında azalttığı gibi, DDGS, bünyesinde bulundurduğu yüksek protein ve enerji ile, yem sektöründe kullanılan yağ tüketimlerini ve çiftçilerin uzun uğraşlar sonrası ürettikleri mısır tüketimlerini de yem rasyonlarında azaltıyor.

İHRACAT OYUNU!

Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ihracatlar karşılığında sıfır (“0") gümrükle ham yağ ithalatı son yıllarda yaşanan en önemli sorunların başında gelir.İhracat artışının tamamına yakınının Irak ve Suriye'ye olması ve iç piyasada düşük fiyatla teklif edilen ham yağ ile gümrüklerde belirlenen suiistimaller sektörde haksız rekabete neden oluyor.

DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR GELİŞME

Daha önceki yıllarda boya sanayinde soya yağı veya keten yağı kullanılırken gözetim fiyatından dolayı gümrük vergisinin aşırı artırıldığı son yıllarda, ayçiçek yağı kullanılması sıfır( “0" ) gümrükle ayçiçeği yağı ithal edilmesi sektör açısından düşündürücü bir gelişme olarak nitelendiriliyor. Teknik ve sınai amaçlı yağlara ayçiçeği hamyağına uygulanan gümrük vergisi uygulanması isteniyor. İkili anlaşma gereği Bosna Hersek'ten ithal edilen “0" gümrüklü rafine ayçiçeği yağının miktarı çok fazla olmasa da, piyasada fiyat dengesizliği yarattığı ve sektörde haksız rekabete neden olduğu ifade ediliyor.

SAHTEKARLIK ARTTI

Son zamanlarda hem iç piyasa, hem de ihracatta tağşişin yaygınlaşması dikkat çekiyor. Tağşişi-sahtekarlığı önlemek için hem içeride, hem de gümrük kapılarında denetimlerin sıkılaştırılması gerekiyor.

İTHALATI YANLIŞ POLİTİKALAR ARTIRIYOR

Ülke nüfusunun sağlıklı beslenmesi için daha fazla ve kaliteli bitkisel yağ tüketmesi, yağlı tohum ihtiyacının ülke içinden karşılanması, güven ve istikrar ortamında serbest rekabet şartlarında sektörün büyümesi ve ülke ihtiyaçlarının karşılayacak hale gelmesi hedefleniyor.
Özetle, yağlı tohumlarda dolayısıyla bitkisel üretimde uzun yıllardan bu yana dışa bağımlı olan Türkiye, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ithalat kıskacından kurtulamıyor. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretim değil ama ithalat daha cazip hale getiriliyor. Bu yanlış ithalat politikasından vazgeçilmezse dışa bağımlılık daha da artacaktır.