TÜRKTOB tarafından yapılan Yeni Yüzyılında Tohumculuk Zirvesi sektörün paydaşlarını bir araya getirdi. Son günlerin önemli tartışma konularını endüstrinin oyuncularına sorduk.

TÜRKTOB Başkanı Hacı Ömer Güler, TSÜAB Başkanı Yıldıray Gençer “ata tohumunun beslenme kültüründeki değişime etkisi, sertifikalı tohumculuk desteklerindeki azalma, desteklerin üreticiye TÜRKTOB tarafından ödenmesi isteği” gibi birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Verim Artışı Sağlayan Sertifikalı Tohum Desteği Düşürüldü

Verim artışı ve sürdürülebilirlik için gereken Arge desteği ihtiyacına rağmen 2024 bütçesinde Arge desteğinin düşürülmesi, tohumculuğa önem veriyoruz denilmesine rağmen 2023’te yüzde 123 artış yapılan tohumculuk desteklerinin 2024 bütçesinde eksiye düşürülmesi, akıllara tarımda ne yapılmak isteniyor sorusunu getiriyor.

Belediyeler Tarımsal Verimliliği Baltalıyor

Belediyelerin tarımla ilgili çalışmaları çoğu zaman iyi niyetli olsa da kaynakların verimsiz kullanılmasına, uzun vadede tarım endüstrisinde telafi edilemez zararların ortaya çıkmasına neden oluyor. Son yıllarda tarımdaki sorunları gerekçe göstererek kırsal kalkınma, kadınlara pozitif ayrımcılık, çiftçiye destek başlıklarında yaptıkları çalışmalar çoğu zaman gerçek çiftçilere ulaşmıyor. Münferit olarak yapılması mümkün olmayan tohum geliştirme gibi alanlarda belediyelerin yaptığı çalışmalar göz doldurmaktan öteye gidemiyor.

Belediyelerin Tohum Dağıtımı Verimi Olumsuz Etkiliyor

TSÜAB Başkanı Yıldıray Gençer; “belediyelerin dağıttığı tohumlar çoğu zaman sertifikalı olmuyor, olanlar da bölgeye uyumlu olamayabiliyor. Türk tarımı sertifikalı tohum kullanımında son yıllarda ciddi bir verim sağladı. Belediyelerin yaptığı tohum dağıtımları ile tarımsal verimlilikte problemler yaşanmaya başladı. Diğer taraftan kontrolsüz tohum dağıtımı istilacıların yer değiştirmesine, yayılmasına neden olabiliyor. Bu tarz çalışmalar sektörün paydaşlarıyla birlikte çalışılarak alınmalı gerekirse her türlü yardım sağlanabilir” dedi.

Gençer; “dağıtılan tohum selektörlerinin uzun vadede endüstride verim kaybına yol açacağına” dikkat çekti.

Yıllardır devlet desteği ve sektörün en önemli kuruluşu olan TÜRKTOB’un çabalarıyla gelinen nokta çok önemli. Sadece ülke için değil. Türkiye tohumculuk konusunda ciddi bir motivasyona sahip. Uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek, yerli çeşitlerin çoğaltılması, arge çalışmalarının yapılabilmesi için Türk tarım şirketlerinin güçlenmesi gerekiyor. Bu anlamda yerel yönetimlerin tarıma dair çalışmalarında sektörün paydaşlarıyla birlikte hareket etmesi yılların deneyimlerini alması oldukça önemli.

TÜRKTOB Başkanı Hacı Ömer Güler’e göre; “belediyelerin tohum dağıtması hem ülkenin gıda güvenliğine hem de tarımsal verimliliğe zarar veriyor. Son yıllarda bitkisel üretimde rekolte kaybı olduğunu ifade eden Güler,  istenildiği takdirde yerel yönetimlere tohumculuk konusunda ve diğer tarımsal destekler konusunda destek verilebileceklerini” sözlerine ekledi.

Gerçek Üreticilerin Gündeminde Ata Tohumu Yok

Gerçek çiftçilerde  “ata tohumu – sertifikalı tohum” tartışmasının olmadığını dile getiren Güler, “yerel yönetimler ve bazı kamu kurumları üreticiden bağımsız sosyal medyadaki algıya göre ata tohumu konusunda yanlış bir politika izliyor” dedi. Sanki ata tohumu ekmek yasakmış algısı yaratılıp üzerinden algı yönetiliyor.

Ata Tohumu Algısından Nemalananlar Haksız Rekabet Sağlıyor

Ata tohumları elbette çok kıymetli, özellikle de ıslahçılar için bir gen kaynağı. Ata tohumu Türkiye’de uzun yıllardır sürekli gündemde tutularak “nimeti ganimete çevirenlerin” elinde haksız bir pazarın doğmasına neden oluyor. Siyez, kavlıca gibi tohumları kontrolsüz şekilde satanlar, sosyal medyadan pazarlayanlar, bizim ürünlerimiz genetiği değiştirilmemiş ata tohumu ile üretildi türünden yanıltıcı ve yanlış açıklamalarla ürün pazarlayanlar haksız kazanç sağlıyorlar. Söz konusu  kişiler toplumun sağlıklı beslenme kaygısını tetiklerken aynı zaman da uzun vadede beslenme kültürüne de zarar veriyorlar.

Tohum milliyetçiliği olmaz diyen Prof. Dr. Hamit Köksel ve Türkiye’nin dünya çapında yetiştirdiği bir çok önemli bilim insanlarının uyarılarına rağmen toplumda popülist çalışmalarla yapay gündemler yaratılmaya çalışılıyor.