Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Türkiye Tarım Politikaları ve Geleceği Konferansı’na katılan TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan,  Türkiye’de tarım politikalarının sürekli değiştiğini vurgulayarak, her bakan veya üst düzey yönetici değişikliğinde farklı söylem ve uygulamalarla karşı karşıya kaldıklarını, bu nedenle tarımın alt sektörleri olarak kendi politikalarını geliştirmekte zorlandıklarını kaydetti.

Tarımsal üretimin en az savunma sanayi kadar önemli olduğunu ifade eden Akcan, ‘’Devletin kırmızı kitabında tarım mutlaka olmalı. Yıldan yıla değişen amaçlarla, yöntemlerle geldiğimiz nokta ortada. Bizler uzun vadeli planlar yapmak zorundayız ancak daha yarını bile tahmin edemiyoruz’’ şeklinde konuştu.

Tarımda üretim, destekler, iç ve dış ticaret hatta tüketim politikalarının yeniden düzenlenmesi gerektiğinin altını çizen Savaş Akcan, ‘’Yıllardır üretim planlamasının yapılamadığı bir sektörüz. Üretimi planlayan en önemli unsur olan destekleme uygulamalarında bile net bir karar verilebilmiş değil. İşte bugünlerde yeni bir destekleme sistemi konuşuluyor. Bir yandan da Tarım ve Orman Şurası devam ediyor. Şuranın sonuçları açıklanmadan yeni destekleme modelini basından öğreniyoruz. Anlamak çok zor’’ dedi.

Akcan, 2006 yılında yürürlüğe giren 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesini hatırlatarak, ‘’Kanuna göre tarımsal destekleme programlarının finansmanı için bütçeden ayrılacak kaynak garisafi mili hasılamızın yüzde birinden az olamaz. 13 yıl geriden bugüne kadar kanunda yazdığı gibi hasılanın yüzde 1’i çiftçiye verilseydi ne olurdu bir düşünün. Çiftçimizin şimdiki gibi 113 milyar TL’lik borcu olmayacağı gibi, en az bir o kadar daha geliri olacaktı.’’ ifadelerini kullandı.

Çiftçi borçlarının yapılandırılmasının yetmeyeceğini, kesinlikle anapara, faiz ne varsa silinmesi gerektiği söyleyen Akcan, ‘’Ziraata finansman sağlamak amacıyla kurulan bankaların diğer alanlara sponsor olmasını yadırgıyoruz.’’ dedi.

Akcan, ‘’Mazot başta olmak üzere girdi maliyetlerinin çiftçinin altından kalkamayacağı boyutta yükseldi. Girdiler şimdikinden çok daha fazla oranda sübvanse edilmedikçe gelecek adına umutlu konuşmak zor. Tarlasına, bağına, bahçesine, hayvanına yatırım yapamayan, kendisinden sonra üretimi kimin sürdüreceğini bilemeyen, çocuğu, torunu çoktan kente göçmüş, yaş ortalaması 55’i aşmış bir üretici profiliyle sürdürülebilirliği ne kadar saplayabilirsiniz? Kalan gençleri kırsalda tutacak, hatta kentteki gençleri geri döndürecek ulusal projelere ihtiyacımız var.’’ ifadelerini kullandı.

Yapısal sorunların çözülmediği sürece ithalat faturasının daha da kabaracağını, çiftçinin ithalatla terbiye edilmesinden vazgeçilmesi gerektiğini belirten Akcan, mevcut politikalarla yabancı çiftçileri desteklendiğini dile getirdi.

‘’Üretici memnun değil, tüketici memnun değil, tarıma girdi sağlayan sektörlerin pek çok sorunu çözüm bekliyor. Durum böyle olunca, tarımda pembe tablo çizenlere inanmak zorlaşıyor.’’ diye konuşan Akcan, giderek azalan tarım toprakları ve çiftçi sayısı ile verimli kullanılamayan alanlardaki artışın bunun en somut kanıtı olduğunu ifade etti. Akcan, ‘’Tarım şirketleşemez hele hele bir holding bünyesinde toplanamaz. Amaç küçük aile işletmelerinin yaşatılması ve geliştirilmesi olmalıdır.’’ şeklinde konuştu.

Bu tablo içinde yine en iyi sektörlerden birinin tohumculuk olduğunu ifade eden Akcan, üretim, iç tüketim, ihracat, yeni çeşitlerin geliştirilmesi gibi temel konularda her yıl daha yüksek rakamlara imza attıklarını söyledi. Hibrit tohum, GDO, sertifikalı tohum, yerel çeşitlerin kullanımı gibi konularda kamuoyundaki yanlış bilgi ve algıları kitle iletişim araçlarını kullanarak düzeltmeye çalıştıklarını anlatan Akcan, çiftçi eğitimi çalışmalarının yoğunlaştırılmasını ve etkinleştirilmesini istedi ve TÜRKTOB olarak bu konuda yaptıkları çalışmaları da gündeme getirdi.