Türk Tarım Dergisinin Kasım Aralık sayısında röportajı yayınlanan Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Tevfik Keskin, çiftçiliğin bir hayat tarzı olduğunu belirterek, tarım ve hayvancılık konusunda değerlendirmelerde bulundu. Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Tevfik Keskin'in Türk Tarım dergisinde Hülya Omrak ve İbrahim Bağcı imzasıyla yayınlanan röportajında, dikkat çeken başlıklar şöyle:

ÇİFTÇİ BİR AİLENİN ÇOCUĞUYUM

Tekirdağ Hayraboluluyum. Çiftçi bir ailenin çocuğuyum. Bütün ömrüm tarım ve hayvancılıkla geçti, hala da geçmekte. Çiftçilik benim için dede mesleği. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarımız vardı, tarlalarımız vardı, çocukluğum bunlarla iç içe geçti. Hep bunlarla olduğumdan kendiliğinden gelen bir süreç oldu benim için. Çok isteyerek ve severek babadan, dededen gördüğüm bu mesleği devam ettiriyorum. Ekmeğimiz bizim çiftçilik, geleceğimizi bunun üzerinden kazanıyoruz.

BESİ VE SÜT HAYVANCILIĞI AYRIMI YAPMIYORUM

Küçük bir aile işletmesiyle tarım ve hayvancılığı devam ettiriyoruz. Tarımsal üretimde ayçiçeği, buğday, arpa, mısır ile uğraşmaktayız. Hayvancılıkta hem küçükbaş hem büyükbaş hayvancılık yapıyorduk ama son zamanlarda küçükbaş hayvancılığı bırakmak durumunda kaldık. Besi ve süt hayvancılığı diye ayırmıyoruz, ikisini birlikte yapıyoruz işletmemizde.

ÇİFTÇİLİK UZUN SOLUKLU BİR İŞ

Çiftçilik bir süreç bana göre. Benim için baba mesleğiydi ve görerek öğrendim. Bir anda öğrenilip hayata geçirilecek bir meslek olarak görmüyorum ben çiftçiliği. Dışardan bakınca bir ay çalışılıyor sonra iş yok gibi görülebilir ama durum öyle değil. Çiftçilikte iş bitmez. İlaçlarsınız, ekersiniz, gübre atarsınız, sulamak gerekir bunun gibi sürekli yapmak gereken işler vardır çiftçilikte. İşin içinde teknoloji de olsa süreci takip edip, birebir ilgilenmek gerekir. Tarım ve hayvancılığı bilmek ve yaşamak lazım. Sadece okumakla, teorik bilgiyle olmuyor. Sahada çalışıp tecrübe etmek lazım.

SİSTEM DOĞRU KURULURSA BAŞARI KENDİLİĞİNDEN GELİR

Tarım ve hayvancılığın kendine ait zorlukları var tabi. Elinizde olmayan bir sürü zorlukla karşılaşabiliyorsunuz. Sütü örnek verecek olursak, süt zor bir üründür. Saklanması, toplanması, yazın sıcakta, kışın soğukta muhafazası problemlidir. Ancak sistemi düzgün kurarsanız, karşılaşacağınız zorlukları bilerek hareket ederseniz ardından başarı mutlaka geliyor.

HAYRABOLU SÜT ÜRETİCİ BİRLİĞİ 2005'DE KURULDU

Hayrabolu Süt Üretici Birliğini 2005 yılında benim öncülüğümde kurduk. Üreticiler sağ olsunlar o günden bu güne hiç bırakmadılar. Türlü türlü sıkıntılarla karşılaştık tabi ama üreticimizle kenetlenerek bugünlere geldik. 2007 yılında yönetim kurulunda Merkez Birliği için çalışmaya başladım. İki yıldır da başkanlık görevini yürütüyorum.

KÖYLERDE KAPI KAPI DOLAŞARAK SÜT TOPLADIK

Yönetim Kurulu Başkanı olmamla birlikte Türkiye'nin her tarafındaki üretici birliklerini dolaşmaya başladım. Onları sahada görmem lazım benim, ben sahayı severim, sahanın içinden geliyorum, sahadaki zorlukları da biliyorum. Geçenlerde Antalya'nın Birlik Başkanı ile köylerde kapı kapı dolaşarak süt topladık, oradaki durumu görebilmek için. Sahayı bilmezseniz başarılı olamazsınız, kendinizi anlatamazsınız. Üreticiyle sürekli iç içeyiz.

SÜT KAYIT ALTINA ALINDI

Daha önceleri kayıt sistemi yoktu. Süt Üreticileri Merkez Birliğinin kurulmasıyla birlikte biz Bakanlıkla bir protokol imzaladık ve Ulusal Süt Kayıt Sistemi'ni oluşturduk. Bu sistemle beraber 1 milyon 900 bin ton olan süt miktarı bugün 9 milyonlara çıktı. 500 – 600 milyon lira süt desteği veriliyor bunun karşılığında da 1,5 milyar gibi bir miktar devletin kasasına giriyor. Kayıt altına aldığımız süt miktarını daha da artırmamız lazım bunun için de teşviklerin biraz daha artması gerekiyor.

Örgütlü ve üretici bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Eskiye göre daha iyiyiz ve daha iyi olacağız diye düşünüyorum. Zaten tarım ve hayvancılıkta çok iyi noktalara geldik dünya geneline baktığımızda.