Türkiye’de sözde et fiyatlarına çözüm olması için başvurulan besilik hayvan ithalatında büyük bir kaos yaşanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ise bilerek bu kaosa göz yumuyor. Çünkü bu kaos gerekçe gösterilerek 2024 yılında besilik hayvan ithalatının Faruk Çelik döneminde olduğu gibi özel sektöre kapatılarak tamamen Et ve Süt Kurumu’nun tekeline alınması planlanıyor. Yani ithalattaki rant tek elden yönetilecek!

Şimdi gelin önce yaşanan şu kaosa, sonra da Bakanlık üzerinden nasıl bir plan kurgulanmaya çalıştığına bakalım…

Bilindiği üzere Tarım ve Orman Bakanlığı 22 Mart 2023 tarihinde yaptığı duyuru ile Güney Amerika’dan 500 bin baş besilik hayvan ithalatı için kontrol belgesi verileceğini duyurmuştu. Başvurular Nisan ayında sona ermişti. İthalatla ilgili ne kadar kontrol belgesi verildiği açıklanmadı. Ancak piyasada dolaşan bilgilere göre Bakanlığın toplam 750 bin civarında kontrol belgesi verdiği kaydediliyor.

500 bin diye duyuruya çıkıp 750 bin civarında kontrol belgesi verilmesi ayrı bir sorun ancak asıl sorun bu kontrol belgesini alanlar hiç elini değmeden Bakanlıktan aldığı belgeyi hayvan başı 10 bin ile 13 bin liraya satarak müthiş bir rant elde ediyorlar!

Düşünün besilik hayvan ithalatı için Bakanlıktan bin başlık kontrol belgesi aldınız, ithal edip 7-8 ay hayvanın kahrını çekmek yerine bu kontrol belgesini hayvan başı 10 bin liradan sattınız. Hiçbir zahmete katlanmadan 10 milyon lirayı tık cebinize koyuyorsunuz.

Ne güzel iş değil mi? Asgari ücretli 11 bin 400 liraya geçinme mücadelesi verirken, mevcut sistem birilerine de hiçbir zahmete katlanmadan büyük bir kıyak geçiyor!

Normalde daha önce verilen ithalat belgeleri ticarete konu edilemiyordu. En az 5 ay bakma mecburiyeti vardı. Ancak Mart ayında bir değişikliğe gidilerek komisyonculuğun önü resmen açıldı. İthal edilen besilik hayvanlar 21 günlük karantina süresinden sonra başka birine devredilebiliyor.

Fakat sahada öyle bir kontrolsüzlük ve denetimsizlik var ki, 21 günlük karantina süreci bile beklenmeden hayvanlar daha gemideyken el değiştiriyor. Yani resmiyette karantinada sizin çiftliğinizde görünen hayvanlar, aslında başkalarının çiftliğinde bulunuyor.

Düşünün olayın vahametini! Hayvan hastalıklarına karşı çok hassas olunması gereken karantina sürecine bile kimse uymuyor. Bakanlıkta bunu bildiği halde bırakın denetimi, yaşanan keyfiliğe ve komisyonculuğa resmen göz yumuyor.

Abarttığımı düşünebilirsiniz, ancak bunları tamamen sahadan aldığım bilgilerle yazıyorum.

İthal edilen hayvanlarda bir hastalık var mı yok mu, en azından 21 günlük karantina sürecinde çok hassas olunması gerekirken, bu kural bile uygulanmayarak Güney Amerika’dan gelen besilik hayvanlar kontrolsüz bir şekilde Türkiye’nin dört bir tarafına dağılıyor. 

Peki, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, buna neden müdahale etmiyor? Aldığımız bilgilere göre sayın Yumaklı’nın hayvan başı 10 bin ile 13 bin liraya izin belgesinin satıldığından ve karantina süresine bile uyulmadan hayvanların yer değiştirdiğini bildiği ancak yapacak bir durum olmadığını belirterek yaşananlara sessiz kaldığı kaydediliyor.

İşte burada durup bu sessizliği iyi sorgulamamız gerekiyor. Çünkü olayın rengi burada değişiyor, başka bir boyuta geçiyoruz. Sahada yaşanan kontrolsüzlüğe göz yumulurken, diğer taraftan da şöyle bir mağduriyet algısı oluşturuluyor; ‘üretim yapmak isteyenler özel sektörden hayvan alamıyorlar’ diye.

Anlayacağınız hem bu oluşturulan mağduriyet hem de evrak satışına göz yumulması aslında bir hedef için yapılıyor. O da besilik hayvan ithalatının tamamen özel sektöre kapatılarak, yetkinin ESK’ya verilmesi amaçlanıyor. Yani besilik ithalatındaki rantın tek bir elde toplanması hedefleniyor.

Ne var bunda, ithalatın devlet eliyle yapılması daha iyi değil mi diyebilirsiniz ancak bende size 2017 yılında ESK üzerinden yapılan büyük vurgunları hatırlatırım. Sözde daha kaliteli hayvanlar daha ucuza ithal edilecek diye besilik ithalatı ESK’ya verilmişti.

Ancak gelin görün ki bırakın kaliteli hayvan ithal etmeyi 2, 3 dolara ithal edilen kalitesiz hayvanlar 4,5, 5 dolara kaliteli hayvan adı altında besiciye satılmıştı. İthal edilen hayvanların çoğu besicinin çiftliğinde ölürken, bakıp besleyenler de doğru dürüst bir randıman alamamışlardı.

Daha o dönemde ESK ile mahkemelik olan onlarca üretici var, halen çoğunun mahkemesi devam ediyor. Besiciler mağdur edilirken, arka tarafta ise konuşulan komisyonların haddi hesabı yoktu. Yolsuzluk iddiaları öyle bir boyuta gelmişti ki mızrak çuvala sığmadığı için Ahmet Eşref Fakıbaba döneminde besilik hayvan ithalat yetkisi ESK’nın elinden alınarak tekrar özel sektöre verilmişti.

Şimdi yine birileri 2017 yılında kurgulanan rant düzenini yeniden hayata geçirmek istiyor. Çünkü besilik ithalatında öyle büyük bir rant var ki, bu rant şimdiden birilerinin gözünü kamaştırmaya başladı.

Yazıyı uzattığımın farkındayım ancak ülkenin ithal besilik hayvana olan ihtiyacının ve bunun üzerinden rantın büyüklüğünün daha iyi anlaşılması için bir rakam verip, yazıyı sonlandıralım inşallah.

Şuanda bir besici işletmesine yerli hayvan koymak istese canlı maliyeti 220 lira. Ancak ithal Angusun maliyeti ise her şey dahil (Bakanlığa ödediğiniz döner sermaye, nakliyesi, firesi, hatta 10 bin lira komisyon dahil) 170 lira. 300 kg bir hayvanda 15 bin lira ediyor. Maliyetler açısından hayvan başı 15 bin lirada az değil. İşte bu farktan dolayı kimse yerli hayvanı tercih etmiyor. Arada böyle bir fark olduğu sürece yurt dışından ne kadar hayvan ithal ederseniz edin müşterisi hazır demektir. Piyasadaki talebin büyüklüğü de rantın boyutunu ortaya koyuyor.

Şimdi bekleyip göreceğiz.

ESK Genel Müdürünün ve Bakan Başdanışmanının durduk yerde Güney Amerika seyahatini de bir tarafa not ederek, bakalım olaylar nasıl şekillenecek!