Uluslararası Şeker Organizasyonu (ISO) ve Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri Birliği (WABCG) organizasyonu ile şekerin gündemi 28-30 Kasım tarihleri arasında Londra'da tartışıldı. Dünya şeker sektörünün önde gelen isimlerin katıldığı toplantılara Türkiye'den de TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, komisyon üyesi milletvekilleri, Pankobirlik Genel Müdürü Taner Taşpınar, Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Rint Akyüz katıldı.

2017 SONRASINA ÖNGÖRÜDE BULUNAMIYORLAR

Uluslararası Şeker Örgütü'nün (ISO) 25'nci yıllık seminerinde, Avrupa Birliği'nde 2017'de kaldırılması beklenen şeker kotalarına yönelik kafa karışıklığı dikkat çekti. Bu konu Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Bilindiği üzere Avrupa Birliği'nde kaldırılması beklenen şeker kotaları, Türkiye'de şeker fabrikalarının alelacele özelleştirilmesi için bir baskı unsuru olarak kullanılıyordu. AB'de şeker kotaların kaldırılacağı, bundan dolayı mevcut durumda Türkiye'nin AB ile rekabet edemeyeceği, onun için fabrikaların acilen özelleştirilmesi gerektiği savunuluyordu.

Ancak AB ülkelerinde şeker üreticilerin kotasız üretim sonrasına dair hiçbir öngörülerinin bulunmadığı ortaya çıktı.

Seminerde, nişasta bazlı şeker üreticileri adına konuşan Jamie Fortescue, kotasız üretim sonrasında şeker piyasasının nasıl bir seyir izleyeceğini öngöremediklerini ifade ederek, “2017'den sonra ne kadar üretim yapacağımızı bilmiyorum. 2, 2.5 milyon ton olabilir ama bu rakam ne kadar gerçekçi olur bilemiyorum. Avrupalı tüketicinin ne istediğiyle alakalı bir durum" dedi.

Yine aynı şekilde pancar üreticileri adına konuşan Hartwig Fuchs, pancar üretiminde bir sıkıntı görmediklerini fakat maliyet unsurunun ne olacağını, dünya tarımsal ürün fiyatlarının AB üzerinde nasıl bir etki yapacağını ve bunun şeker tüketimini ne yönde etkileyeceğini bilemedikleri söyledi.

TÜRKİYE ŞEKERDE 'ÜRETİM MODELİ' İLE REKABET EDEBİLİR

Görüleceği üzere şekerde kotasız üretim sonrasında AB'li üreticiler önünü göremezken, Türkiye'de bu durumun şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için baskı unsuru olarak kullanılması dikkat çekti. Şeker fabrikalarının 'sat-kurtul' mantığı ile özelleştirilmesi bırakın AB ile rekabet etmesini Türkiye'nin orta vadede şeker pancarı üretiminden çekilmesi anlamına geliyor. Türkiye'nin, şekerde AB'nin karşısında varlığını devam ettirebilmesi için öncelikle fabrikaların 'üretimi garanti altına alacak' bir modelle yeniden yapılandırılması gerekiyor. Aksi takdirde atılacak her adım şeker pancarının aleyhine, nişasta bazlı şeker üreticilerinin ise lehine olacaktır.

NBŞ'Lİ İÇECEKLERE EK VERGİ

Seminerde dikkat çeken bir diğer konu da içecek sektörüne yönelik getirilen ek vergi tartışmaları oldu. İçecek sektöründe 'şeker' olarak nişasta bazlı şekerler kullanılırken, tüketicinin bu içeceklere yönelik talebini kırmak için ABD'de başlayan ek vergilendirme uygulamasının giderek yaygınlaşacağı bu durumunda nişasta bazlı şeker üreticilerini olumsuz etkileyeceği vurgulandı. ABD'nin önemli eyaletlerinde bu tür içeceklere getirilen ek vergiden dolayı Coca Cola'nın fiyatının yüzde 40 oranında arttığı belirtildi. Benzer uygulamanın 2017'de Güney Afrika ve Portekiz'de, 2018'de ise İrlanda ve İngiltere'de de başlatılacağı kaydedildi.