Üzümü yine don vurdu. Bu yıl “zirai don"dan kaynaklı zarar nedeniyle üzüm ihracatından beklenen 500 milyon dolar gelmeyecek.

Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) Genel Başkanı Adnan ÇOBANOĞLU'nun yaptığı açıklama üzüm üreticilerinin “imdat" çığlığı niteliğinde. Genel Başkanın açıklamasını aynen yayınlıyoruz:

MANİSA BÖLGESİ İÇİN “DOĞAL AFET DURUMU" İLAN EDİLMELİ.

HÜKÜMET ÜRETİCİLERİN ZARARLARINI KARŞILAMALIDIR!

Doğanın ve atmosferin kirletilmesinin sonucu olarak Dünyamız “İMDAT !“ diyor. Dünya'nın “İmdat!" çağrısına cevap vermesi gereken yetkililer ise kılını kıpırdatmadıkları gibi,gıda,enerji,sanayi ve savaş politikalarıyla Dünya'nın yok edilişine katkı sunuyorlar. Küresel ısınmanın yarattığı iklim değişiklikleri mevsimleri bile mevsiminde yaşayamamıza sebep olmakta.Bunun zararlarını da en çok çiftçiler çekmekte.

“Mevsimleri bile mevsiminde yaşayamamanın “ yani küresel iklim değişikliklerinin son mağdurları Manisa bölgesindeki üzüm üreticileri oldu.

Bu yıl kış ayı hiç olmayacak kadar sert geçti. Üzüm üreticileri asmalar uyanırken önce “don" felaketi ile karşılaştılar.

Patlamak üzere oluşan bir çok tomurcuğa soğuk vurması nedeniyle tomurcuklar açamadı. Bu nedenle bu yıl üzüm doğuşu rekolteyi olumsuz yönde etkileyecek kadar az oldu.

"Don" felaketinden kurtulup açan bağlar tam “filiz"e dönmeye başlamıştı ki; yıllardır kış mevsiminde bile kar yağışı görmeyen bazı üzüm bölgeleri ise Nisan ayında kar yağması nedeniyle bir kez daha “don" olayıyla karşılaşıldı.

Bazı üreticilerin bağları felaketlerden diğerlerine göre daha zarar görmüştü. Ama küresel iklim değişikliklerinin verdiği zararlar bununla da bitmedi. Aradan 10 gün geçmeden tekrar onbinlerce dönüm üzüm bağlarını etkileyen “ayaz" felaketi Manisa ilinin hemen hemen tüm ilçelerini vurdu.

Binlerce üzüm üreticisi aile bu yıl bağlarından ürün alamayacak durumda. Bazısı önümüzdeki yıllarda da ürün alamayacak. Çünkü asmaları çokak (kurumuş asma kütüğü) haline gelmiş durumda. Sökülüp yerlerine yeniden asma dikilmesi gerekiyor. Bir asmanın verim verebilmesi içinde 4-5 yıl geçmesi gerekiyor. Çokakları köklemek bir maliyet, yeni bir bağ oluşturmak için bağ fidanı dikmek 4-5 yıl bağını işlemek ayrı bir maliyet, bunun yanı sıra üreticinin ailesini 4-5 yıl geçindirebilmesi için ayrıca yeni kaynak bulması gerekiyor.

Bütün bunlar üreticiyi bankalara, tarım kredi kooperatiflerine, tefecilere muhtaç hale getiriyor. Hele hele geçmişten gelen kredi v.b borçları da varsa varın gerisini siz düşünün. Zarar gören bölgelerdeki bazı yerler geçmişte tütün üretimi yapmakta idiler, tütün üreticisini yok eden "Tütün Yasası" çıktıktan sonra üzüm üretimine yönelmişlerdi, eğer bu yasa çıkmamış olsaydı bir kısmı hala tütün üretimi yapmaya devam edecek ve bu zararı yaşamayacaklardı. Çünkü tek çeşit ürün üretimi yapılan yerlerde iklim değişikliğinin verdiği maddi zararlar daha büyük olmaktadır. Zarar gören bağların büyük bir çoğunluğu Tarım Sigortası primlerinin yüksekliği ve zarar gördüklerinde zararının yeterince karşılanmaması nedeniyle bağlarını sigorta bile ettirememişlerdir.

Kaldı ki; üreticiler ürünlerini TARSİM' e (Tarım Sigortaları Havuzu) sigorta ettirmiş olsalar bile bu mağduriyetten kurtulamamaktadırlar. Çünkü TARSİM sadece o yılki ürün kaybını (tabi eksperler doğru rapor verirse) karşılamakta ama üzüm bağlarının yok olması nedeniyle gelecek yıllardaki gelir kaybını ve yeni bağ tesisinin masrafını karşılamamaktadır.

Hükümetlerin uyguladıkları “Tarım Politikaları"nda zararı önleyici önlemler ve yatırımlar hiçbir şekilde yer almamaktadır.

Önceden alınabilecek önlemlerle don ve ayaz'dan meydana gelebilecek zararları asgariye indirmek mümkünken felaket yaşandıktan sonra yapılabilecek herhangi bir şey kalmaktadır.

Önceden alınabilecek önlemler de ağırlıklı görev devlete ve onun yetkili birimlerine düşmektedir. Ama ne yazık ki devlet bu sorumluluğunu yerine getirmemektedir. Yetkili birimler meteoroloji tahminlerinden yararlanarak bir çok ülkede olduğu gibi havaya su buharı püskürterek yapay bulut oluşumu (Sisleme) yönteminden yararlanmaya çalışabilirdi. Çok sık don ve ayaz olayı görülen yörelerde rüzgar makineleri kurabilir, risk ihtimali olan gecelerde havada helikopter dolaştırarak hava akışını değiştirebilir, üreticilerin sis makinelerine erişim olanaklarını yaratabilir veya daha basit yöntemler için çiftçileri eğitim vererek tehlike öncesi etkin uyarı yöntemleri ile harekete geçirebilirdi.

Ama ne yazık ki bu önlemlerin hiç biri alınmamıştır. İnsanın aklına “Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı" ne işe yarar? sorusu geliyor.

Üzüm Üreticileri Sendikası olarak Hükümete ve yetkililere sesleniyoruz acil olarak çiftçilerin mağduriyeti giderilmelidir.

Kısa vadeli çözüm önerilerimiz;

1-Manisa bölgesi için “Doğal afet durumu" ilan edilmeli, Kriz masası kurulmalı zarar gören üreticiler “doğal afet mağduru" kabul edilip bütçeden pay ayrılmalıdır.

2-Üreticilerin bankalara, kredi kooperatiflerine v.b olan borçları zarar durumlarına göre en az 1 yıl faizsiz ertelenmelidir.

3-Bağlarını söküp yeniden tesis edecek olanlara teşvikler uygulanmalı, bir kısmı hibe şeklinde faizsiz uzun vadeli kredi olanakları sunulmalı tefeci ve bankaların cenderesi altına sokulmamalıdır.

4-Ürünlerini TARSİM'e sigorta ettirenlerin zararlarını TARSİM hemen ödemeli ,hasat dönemini beklememelidir.

Uzun vadeli ama en kısa zamanda ivedilikle yapılması gereken çözüm önerilerimiz:

1-Küresel iklim değişikliklerine neden olan gıda, enerji, sanayi ve savaş politikalarından derhal vazgeçilmelidir.

2-Devlet erken uyarı yöntemlerine, rüzgar makineleri kurma, havada helikopter dolaştırma, üreticilerin sis makinelerine erişimini sağlamaya dönük yarımları ivedilikle yapmalıdır. Doğa felaketlerine karşı çaresiz değiliz yeter ki önlemleri almayı ihmal etmeyelim.

3-“TARSİM" yönetmeliği yeniden düzenlenmeli, Çok yıllık bitkilerde sadece o yılın zararı değil GERÇEK ZARAR ,bağların yeniden tesis edilme maliyetinden ,ürün verene kadar geçecek olan yılların gelir elde edilememesi zararı da dahil sigorta kapsamı içine alınmalıdır.

4-TARSİM kapsamında sigorta yaptırılan yerlerin prim ödemesi üreticilerin ödeyebileceği seviyeye çekilmelidir.

5-Ürün çeşitliliğini koruyacak ve ürün çeşitliliği teşvik edilecek bir tarım politikası uygulanmalıdır.

Plantasyon, yani ticari amaçla çok geniş alanlarda bir veya bir kaç çeşit ürün yetiştirmeye dayalı tarım metodunu zorlayan tarım politikalarından vazgeçilmelidir.

Adnan ÇOBANOĞLU

Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) Genel Başkanı