Başkent Öğretmenevi'nde 24-25 Temmuz tarihlerinde düzenlenen eğitimin ilk gününe Genel Müdür İrfan Güvendi, Genel Müdür Yardımcıları Hüsamettin Gülhan, Sefa Çağlayan, Ayhan Cürebal,Kazım Çalışkan ve Pazarlama Daire Başkanı Adem Danışık katıldı.

Pazarlama faaliyetlerinin daha etkin ve verimli yapılabilmesi ve personelin sektörel ihtiyaçlar göz önüne alınarak niteliğinin geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilen eğitimin açılışında konuşan Genel Müdür Güvendişunları kaydetti, “Pazarlama sektörü çok dinamik bir sektör. Bizde Tarım Kredi olarak bu dinamizme ayak uydurmak zorundayız. Ortaklarımızın her türlü tarımsal gereksinimlerini, beklentilerini anlama ve bu çerçevede hizmetlerin nasıl tasarlanıp sunulabileceğini planlamamız gerekiyor. Ortak menfaati memnuniyeti, rakiplere üstünlük sağlama, elverişli pazar fırsatlarını belirleme, kurumun pazardaki konumunu iyileştirmek için kaynaklarımızı mümkün olan en rasyonel şekilde kullanarak, öncelikli pazardaki payımızı arttırmalıyız.”

“Bu topraklara sadece ürettikleriyle değil, canlarıyla da katkı sağlayan bir topluluğa hizmet ediyoruz”

Tarım Kredi'nin çiftçileri yönlendiren, bilgilendiren değiştiren ve geliştiren bir güç olması gerektiğine vurgu yapan Güvendi, “Sadece bu kurumun değil, aynı zamanda Ülkemizin de temel taşı olan, çiftçilere hizmet ediyoruz. Bu topraklara sadece ürettikleriyle değil, canlarıyla da katkı sağlayan bir topluluğa hizmet ettiğimizi hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu yüzden ekonomik sorumluluğumuzun yanında kültürel ve sosyolojik bir sorumluluğumuzda var. Bu emektar insanların bulundukları yerlerde daha verimli, kaliteli sürdürülebilir bir ekonomik refah seviyesini erişebilmesini sağlamak zorundayız. Bu sadece kurumun değil ülkenin bekası içinde gerekli bir konu. Bu işin manevi boyutunu da ele alarak sorumluluğumuzun ağır olduğunun bilincinde olmalıyız.” dedi.

“Eleştiriler kurumların gelişmesinde önemli rol almaktadır.”

Tarım Kredi'nin her zaman fikir üreten, değişime ve eleştiriye açık bir yapıda olması gerektiğini belirtenGüvendi, “ Eleştirilerden rahatsızlık duymamalıyız. Eleştiriler kurumların gelişmesinde önemli rol almaktadır. Bu yüzden her zaman eleştiriye açık olmamız lazım. Eleştiri ve önerilere açık bir idari yapımızın olması gerekiyor. Bu talepler çalışanlarımızdan, ortaklarımızdan gelebilir, önemli olan bu taleplerden nasıl sonuç çıkardığımız ve kurumun yol haritasını nasıl belirlediğimizdir. Eleştiriye açık olun, bırakın sizi eleştirsinler. Bundan rahatsızlık duymayın. Bu sayede kendinizdeki olumlu ve olumsuz yönleri öğrenme fırsatını elde edersiniz. Siz de eleştiri yapabilin. Ancak bu başkalarının onurunu kıracak, kişiliklerine zarar verecek şekilde olmamalı. Farklı fikirler arasındaki tartışma bazen bir senteze yol açarken, bazen de her fikrin kendi içinde yenilenmesine, eleştiriler ışığında yeniden gözden geçirilmesine yardımcı olur. Eğer eleştirilmiyorsanız bu sizin bazı yanlarınızı sentez süzgecinden geçirmeniz gerektiği anlamına gelir. Her insan kendi çapında bir organizasyondur. Kaliteli eleştirilere gereken veriler ile geri dönebilen insan, eleştiri algoritmasının sonucunu ''başarı'' olarak kendi lehine çevirir. Bu kuruma olan ilgi ve sevginizin yeterli olduğunu düşünüyorsanız, sizi hiçbir şey etkilemeyecektir. Bu eğitimler aynı zamanda kurum içi iletişime de pozitif katkı sağlıyor. Tecrübe ve dinamizmin birleşeceği bir yapı var. İnşallah bundan kurum olarak faydalanırız. İnşallah başarılı bir eğitim olur.” diyerek sözlerini tamamladı.