Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Yeniçağ gazetesinden Bünyamin Öztürk'e Türkiye'nin tarım politikalarıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Türk Tarımının bugün geldiği noktayı, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'a sorduk. "Tarım reel sektörün temeli olmasına rağmen bu ülkede önemi hala anlaşılabilmiş değil" diyen Bayraktar, "Çiftçiye verilen her lira ziyan olmak bir yana, ekonomiye misliyle geri döner" dedi.

Bayraktar'ın Öztürk'ün sorularına verdiği cevapların satır başları şöyle:

TÜRK TARIMI NE DURUMDA?

Türk tarımı gerçekleştirdiği üretim, sağladığı istihdam, ihracatla ülke ekonomisindeki önemini korumaktadır. 2016 yılında tarımın gayri safi yurtiçi hâsıla (GSYH) içindeki payı yüzde 6,1 oldu. Sektörün üretim değeri 89,6 milyar dolara, ekonomiye sağladığı katma değer 52,3 milyar dolara ulaşıyor. Tarım sektörü, istihdamın beşte birini karşılıyor. Mayıs ayında 5 milyon 577 bin kişiyle, sanayiden (5 milyon 386 bin istihdam sağlıyor) fazla istihdam sağlamaktadır.

İşsizliği de 2 puan düşürmektedir. Kırsalda 20 milyon insanın geçimi tarıma bağlıdır. Gıda ve tarım sektörü, 16,3 milyar dolarlık ihracat yapılmasına olağan sağlamakta, 5,3 milyar dolarlık dış ticaret fazlası vererek ekonomiye büyük katkıda bulunmaktadır. Bütün bu katkılarına, reel sektörün temeli bir sektör olmasına rağmen tarımın bu ülkede önemi hala anlaşılabilmiş değildir. Bunu hala bilmeyen, idrak edemeyenler var. Sanayici korunaklı fabrikalarda ve kapalı alanlarda üretim yaparken, tarım doğal afetlerle mücadele ederek üretiyor.

Küresel ısınma, iklim değişikliği artık görünür hale geldi. Tarım, bazen sel, bazen kuraklık, bazen don, fırtına, hortum afetlerine maruz kalarak, adeta üstü açık bir fabrika gibi üretim yapılıyor. Bu şartlarda üretim yapsalar da çiftçilerimiz, halkımızın sabah, öğle, akşam sofralarında hiçbir şeyi eksik bırakmıyor, sofraları donatıyor.

Çiftçimiz, her koşulda üretmeye devam ediyor, ülkenin gıda güvencesini sağlıyor. Allah bu ülkeyi açlıkla imtihan etmesin, çiftçimizin kıymeti bilinsin. Çiftçimiz, bu kadar üretimine, bu kadar katma değerine, sağladığı istihdama, ihracata rağmen, ülke ortalamasının üçte biri kadar gelirde kalıyor. Kırsaldaki gelir, 3 bin 500 doları geçmiyor.

TARIM ÜRÜNLERİ İHRAÇ ETMEKLE ÖVÜNÜYORKEN İTHAL EDEN ÜLKE HALİNE GELDİK ELEŞTİRİLERİ VAR. BU KONUDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Dünyada hiçbir ülke tüm tarımsal ürünlerde kendine yeterli üretimi yapamaz. Buna iklim koşulları da toprak yapısı da elvermez. Tarımda önemli olan ihracatınızın ithalatınızdan çok daha fazla olmasıdır. Tüm tarımsal potansiyelin değerlendirilmesi, üretim açığı olan ürünlerde üretimin artırılması gerekir. Bütün bunlara rağmen, bazı ürünlerde üretim açığının kapatılması mümkün değildir. Bunlar içinde muz gibi ürünler bulunmaktadır.

Tropikal bölgede yetişen ürünlerin üretimi de mümkün değildir. Sulama yatırımlarının tamamlanamaması yüzünden yağlı tohumlarda da üretim açığı bulunmaktadır. Önemli miktarda döviz ödediğimiz yağlı tohumlarda, üretim açığı sorunu çözümü olan bir sorundur. Halen ülkemizde, 2,15 milyon hektar alan sulamaya açılamamıştır. Bu alanların sulamaya açılmasıyla birlikte yağlı tohumlarda da üretim açığı büyük ölçüde kapanacaktır.

Diğer yandan dahilde işleme rejimi kapsamında buğday gibi bazı ürünler işlenip ihraç edilmek üzere ithal edilmektedir. Buğdayda kaliteli buğday ithalatı da gerçekleştirilmektedir. Pamuk üretimi son yıllarda artsa da henüz ihtiyacı karşılayacak seviyeye ulaşmamıştır.

Bundan dolayı ithalat yapılmaktadır. Ayrıca, doğru politikalarla arz açığımızı yurtiçi üretimle karşılayabileceğimiz başta besilik ve damızlık canlı hayvan olmak üzere, mısır, pirinç gibi ithal ettiğimiz ürünler de bulunmaktadır. Yine de ülkemiz 16,3 milyar dolarlık ihracat, 11 milyar dolarlık ithalat yaptığımız düşünüldüğünde, tarım dış ticaretinde artıda bulunmaktadır.

ÇİFTÇİYE VERİLEN DESTEK SİZE GÖRE YETERLİ Mİ? DEĞİLSE NELER YAPILMALI?

Üretimin sürdürülebilmesi için tarımsal destekler şarttır. Yüksek girdi maliyetlerine rağmen, zor şartlarda üretimini devam ettirmeye çalışan çiftçilerimiz için yapılan her destek, üretimi artırır. Çiftçiye verilen her lira ziyan olmak bir yana, ekonomiye misliyle geri döner. Türkiye, büyük bir tarım potansiyeline sahiptir. Bütün olumsuzluklara rağmen, çiftçimiz üretmekte, 80 milyon ülke nüfusunu, 5 milyonu aşkın sığınmacı ve yabancıyı, 40 milyona yakın turisti beslemekte, 16,3 milyar dolarlık ihracat yapılmasına imkân sağlamaktadır.

Ülke tarım potansiyeli bunun çok daha üstündedir ve potansiyelinin tamamını kullandığı takdirde içinde bulunduğu bölgenin gıda açığını kapatabilecek durumdadır. Var olan tarımsal potansiyelimizin tamamını kullanabilmek için sektörün desteklenmesinin yanı sıra örgütlü, verimli ve rekabet gücü yüksek bir tarımsal yapı oluşturmalıdır. Bunun için de öncelikle tarım sektörünün yapısal sorunlarının çözülmesi gerekmektedir.

Çiftçimize verilen desteklerin Tarım Kanunumuzun öngördüğü şekilde gayri safi yurtiçi hâsılanın yüzde 1'ine çıkarılması, sektörümüz için büyük önem taşımaktadır. Bütçe imkânları çerçevesinde tarım kesimimize önemli miktarda destek verilse de bu destekler, çiftçimizin rekabet ettiği ülkelerin çiftçileriyle karşılaştırıldığında düşük kalmaktadır.

Destekler artarak devam ettirilmelidir. Desteklerle ilgili önemli bir husus da stopaj kesintisidir. Çiftçimize ödenen desteklerden, sanki zirai kazanç elde ediyormuş gibi yüzde 4 oranında stopaj kesilmektedir. Geçmişte, Doğrudan Gelir Desteğinde yüzde 4 stopaj kesintisi uygulanmıyordu. Benzer bir uygulamaya gidilmeli ve bu kesinti kaldırılmalıdır.

FINDIK ÜRETİCİSİNİN SORUNU NEDİR? ÇÖZÜM NE OLMALI?

Fındık üreticisinin temel sorunu maliyetlerin yüksekliği, fiyatların da istikrarsız bir seyir izlemesidir. Üreticimiz fındıkta maliyetlerini karşılayabileceği bir fiyat bulamamaktadır. Serbest piyasa sisteminin üretici aleyhine gelişerek oligopol bir yapıya bürünmesi, üretici örgütlenmesinin yetersiz kalması yanında bu durumu elemine edecek bir müdahale organının devreye girmemesi, girdiği zamanda yetersiz kalması fındık üreticilerinin mağdur olmasına neden olmaktadır.

Üretici ürününü sattığında maliyetini kurtaramamakta veya maliyetine satmaktadır. 500 bin üreticiyi ilgilendiren bir üründe, serbest piyasa koşullarının oluşmadığı bir ortamda TMO, makul fiyatlarla piyasayı düzenlemezse, fiyat istikrarı da sağlanamaz.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Trabzon'da 9 lira 90 kuruş, Giresun'da 9 lira 75 kuruş, Ordu'da 8 lira 75 kuruş maliyet belirmiştir. Bu ortamda, 2017 yılı ürünü için TMO'nun 50 randıman Giresun kalite fındık için kilogram başına 10 lira 50 kuruş, levant kalite için 10 lira fiyat açıklaması, fiyatın brüt olması ve kesintiler sonrası levant kalitede 8 lira 64 kuruşa kadar inmesi sebebiyle yetersiz kalmıştır.

Tüccar, piyasa fiyatlarını yaklaşık 1 lira düşürmüş ve 8 lira 50 kuruşa kadar indirmiştir. Bu fiyat maliyetlerin oldukça altında bir fiyattır. TMO'nun açıkladığı fiyat revize edilmelidir. Bunların dışında üreticinin nakliye parası vermesi ve TMO'nun her yerde alım merkezi olmaması gibi sorunları da bulunmaktadır.

Ofis, tüccar gibi çiftçinin kapısının önünden fındığını almamaktadır. Alım kotası da sorun olacaktır. Dekar başına alım kotasının il verim ortalaması veya biraz üzerinde olması halinde bazı yörelerimiz için bu rakam çok yetersiz kalacak, üreticimiz, ürettiği fındığın yarısını veya üçte birini bile TMO'ya veremeyecektir. Konu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Başbakan Binali Yıldırım'a, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'ya intikal ettirilmiştir.

BAZI TARIM ÜRÜNLERİNDE GÜMRÜK VERGİLERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

Türkiye'de önceden beri, tarım ürünlerinde gümrük vergilerinin düşürülmesi yoluyla ithalat kararı alınırken, üretimi sezon ihtiyacını karşılayamayan ürünlerde yapılması gereken ithalatın ürün piyasada bitmeye başlayıp fiyatların yükseldiği sezon sonlarında olmasına dikkat edilirdi. Hasat zamanları yaklaştığında ve hasatta ürünlerde gümrük vergileri düşürülüp ithalata başvurulmazdı. Çünkü fiyatlar bu zamanlarda, arz artışı nedeniyle zaten düşmektedir.

Piyasa normal işleyişini sürdürürken, olmadık zamanda gümrük vergilerini düşürmek, hatta ithalat olmazsa bile kararını almak, piyasada pozisyon almış üreticilerin fiyatlarını beklenmedik anda aşağı çekerek mağdur olmalarına sebep olmuştur. Tarım alanında yaşanan olumsuzlukların dış politikada yaşananlarla ilgisi var mı? 2015 yılı sonbaharında Rus uçağının düşürülmesi sonucunda bu ülkenin 2016 yılının başından itibaren bazı tarım ürünlerimize uyguladığı ithalat yasağın, bu ülkeye yapılan tarım ürünleri ihracatımıza dolayısıyla da üreticimize darbe vurduğu bir gerçektir.