Maalesef ülkece ardı arkası kesilmeyen felaketleri yaşadığımız bir dönem oldu.

Orman yangınları, seller, trafik kazaları ve en son göçmen akınları ile ülkemiz karşı karşıya.

Antalya, Muğla, Adana, Osmaniye gibi 53 ilde yaşanmış olan 273 orman yangını varken inanın yazmak çizmek konuşmak içimden hiç ama hiç gelmedi. İçim yandı kavruldu.

Bugünde kaz dağlarında büyük bir yangın yaşanıyor. Umarım en kısa zamanda söndürülür.

Tarımsal üretim konusunda hep bir devlet aklı ile planlamaya ihtiyacımız var derken yaşanan orman yangınları ve seller bize gösterdi ki bu akıldan çok uzaktayız.

Bozkurt gibi koca bir ilçe sel karşısında göz göre yok oldu, vatandaşlarımız yaşamlarını yitirdiler. Acılı ailelerine sabırlar yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.

Dünya’da bir şeyler değişiyor ve ülkelerin bu değişimin acısını his etmeye başladığını yaşayarak görüyoruz.

25.07.2018 tarihli ‘’Dünyanın Beka Sorunu!’’ başlıklı yazımda Paris iklim antlaşmasının neden bu kadar önemli olduğunu ve Dünya’da yaşanacak 1,5 derecelik bir artışın nelere maal olabileceğini anlatmaya çalışmıştım.

Halen anlaşmayı onaylamayan altı devlet var: Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye.

Bu altı ülke içinde en büyük emisyon kaynağı ilk 20 içinde yer alan İran ve Türkiye.

Amerika Birleşik Devletleri 2020'de anlaşmadan çekildi, ancak 2021'de yeniden katıldı.

Bizim imzalamak için halen neyi beklediğimizi anlamak mümkün değil.

Doğaya daha fazla emisyon salarak, sanayi devrimini mi yakalayabileceğimiz düşünülüyor tam olarak bilemiyorum.

Ki öyleyse bile o çağ kapanalı çok oldu.

İsteyen okurlar ‘’Dünyanın Beka Sorunu!’’ başlıklı yazımdan Kyoto ve Paris iklim antlaşmasın amaçlarına yönelik detayları tekrar okuyabilirler.

2021 yılı küresel iklim değişimlerini en şiddetli his etiğimiz bir yıl oldu.

2021 yılını milat kabul ederek önümüzde ki yıllar yaşanması muhtemel felaketler için şimdiden bilimsel mekanizmaları devreye alarak önlemler almaya başlamalıyız.

Aksi takdirde ülkemiz için bedelleri çok daha ağır olabilir.

Hububat ve çay fiyatlarını Sayın Cumhurbaşkanı açıklıyor, Tarım ve Orman Bakanlığı da en azından bu değişim için revizyonu başlatmalı.

Sayın Pakdemirli’nin görev süreci boyunca 4 kat artan orman yangınları için önlemleri artırmasını istemekte gerçekten çok acı.

Çünkü önlemler çoktan alınmalıydı.

Ama o bu tür yangınların yaşanmasında belediyeleri kusurlu göstermek suretiyle farklı önemlere başvurmayı seçti.

Tercih meselesi elbette.

Değişime karar verilip verilmediğini bakanlığın 2021-2022 yılı içinde ki bütçe payına bakarak gözlemlemeye çalışacağız.

Japonya’da 2001-2011 yılları arasında küçüklü büyüklü 4800 deprem yaşanmış.

Hani hep deriz ya Japonya’da yaşanan depremlerde insanların burnu dahi kanamaz diye, işte o devlet aklı kendi coğrafyasında nasıl yaşanması gerektiğini bilimsel yöntemler ışığında çözerek vatandaşlarının güvenliğini sağlamış.

İşte bizimde bu aklı devreye sokarak liyakat sahibi insanların planlamalarıyla yeni bir şehircilik anlayışı ile değişen iklimsel olaylara yönelik önemleri masaya yatırmamızın zamanı geldi.

Ancak bizde ki durum, Cumhuriyetin kurumları ile hesaplaşarak onlara kayyum atamak gibi uygulamalar ile uğraşmak olduğu için küresel iklim değişimini anlamamız ve
önlemler almamız biraz uzun sürecek gibi görünüyor.

Örneğin DASK gibi tarımsal afet sigortalarının kapsamını genişleterek pirim ödemelerinde devletin de katkı payı ödemesini sağlayarak mal güvenliği için sigorta
araçlarını yaygın ve cazip hale getirmemiz gerekiyor.

Yetkililer İBAN verip yardım isterken devletin sigorta primlerine katkı payı sunmasını istememde anlamsız oldu ama yine de köşe yazım içinde yerini alsın.

Yani diyeceğim şu ki, ülkede yanan ciğerlerimizi söndürmek için devletimiz yangın söndürme uçaklarının bakımı için 4-5 milyon dolar ödemekten imtina etmemeli.

Ülke ormanlarının dünya mirası olduğunu kabul ederek gelecek kuşakların bizlere emanet ettiği doğaya sahip çıkmalıyız.

Doğa tahribatlarına artık bir son vermeliyiz.

Devlet aklı ile hareket ederek kurumların modernizasyonunu sağlayarak önümüzde ki yıllar da yaşanacak felaketlere önlemler almalıyız.

Vatandaşlarımızın burunlarının dahi kanamamasını sağlayarak onları güvence altına alacak değişimi başlatmalıyız.

Yoksa:

Uçak nerede?

Ormana kaçtı.

Orman nerede?

Yandı bitti kül oldu.

Demeye devam ederiz.