Ülkede ekonomik veriler negatif yoğunlaşma eylemi gösterirken alın teri ile üretilen tarım ürünleri ise tam bir belirsizlik sarmalında yuvarlanmaya devam ediyor.

Devletin resmi verileri ele alındığında tarımın içinde bulunduğu buhranı daha net görüyoruz.

Finans kaynağı yaratılarak bilinçsiz ve yüksek faizlerle borçlandırılan köylünün temel sıkıntısı artık ürettiğini satmaktan ziyade borçlarını korkunç faiz oranlarına rağmen ödeye bilmenin çarelerini aramaktan geçiyor.

Bu vahşi yapıya dayanamayan köylü artık isyan noktasında.

Sadece 2017 yılında 2.410 Milyon TL'lik kredi takibe düşmüş.

Yalnız takibe düşen krediyi kullanan çiftçi mi? elbette hayır, onun dosyasına en az iki kefil eklendiğinde bugün köylerde ticari sicili bozulmamış insan, haciz siz arazi bulmak hemen hemen mümkün değil.

Borç sarmalıyla köylünün sırtından korkunç paralar kazanan bankacılık sistemine artık devletin bir el atması şart. Yoksa bu düzen böyle gitmeyecek.

Milli ekonominin sadık yâri kara toprak artık sadakatini yitirdiği gün geriye dönüp baktığımızda elimizde kocaman bir HİÇ kalacak.

Mali disiplinden uzaklaştıkça borcu borçla kapatmanın yolları da tıkandığında hacizli milyonlarca dönümlük arazilerin sahipleri kimler olacak?

5-10 yılında çiftçi kendi arazisinin kölesi olma durumunda kaldığında sosyal Devlet'in varlığı sorgulanmayacak mı peki?

Biz var olanları satmanın telaşında olan bir ekonomik devlet yönetiminden, var olanları artıracak bir ekonomik modeli düşlerken özelleştirme denilen tek dişi kalmış canavar tarafından sahip olduğumuz varlıklarda yağmalanmakta.

Siyasi kurum ve kuruluşlarımızın konuya kafa yorarak çözüme kavuşturmalarını talep etmek en tabi ve doğal hakkımız yüzü gülen insanların oluşturduğu bir ülke düşümüz halen devam ediyor..!