Yapılan siyasi hamlelerin tarım sektörüne olumsuz etkileri ve köylüye olumsuz yansımaları devam ediyor.

Şimdi de bu olumsuzluk halkasına 'İsrail' eklendi.

Siyasi ve politik olarak tavır alınması gereken küresel konularda tavır aldığınız an ekonomik bedelini ödetmekte hiç çekinmiyorlar.

Rusya krizi ve şimdi de İsrail krizi!

Bağımsız hem de tam bağımsız bir ülke olmanın mücadelesini her yerde verirken Doğalgaz da İran'a (Gübrenin Ham Maddesinin Temelini Doğalgaz Oluşturmakta), Tarım ürünlerinde de Rusya ve İsrail'e olan bağımlılığımız devam etmekte.

Peki, bu bağımlılıktan kurtulmak için devlet olarak hükümet olarak biz ne yapıyoruz?

Yerli ve Milli tarım denildiğinde kendi tohumunu üretmeyi bırak yerli tohumun kullanılmasının yasaklandığı bir ülkede yaşıyoruz, dışa bağımlılık artık milli politikalarımızın önüne set çekmenin yöntemi oldu.

Tam bağımsızlık hem de her alanda tam bağımsız politikalarla milli politikalarımızı taçlandırabiliriz.

Kudüs gibi tarihi sorumluluğumuz olan bir davada İsrail'in Türkiye'nin tarım ürünlerine boykot uygulaması kararına bizim hükümetimiz neden İsrail tohumlarını almayarak karşılık veremiyor?

Karşılık veremiyor çünkü bağımlıyız, maalesef alternatif yok. 30 senedir genetiğiyle oynanmış tohumları kullanıyoruz bu konuda bağımsız yerli ve millî hamleleri atmadık, atmamak içinde yasal tüm tedbirleri alıyoruz.

Anadolu insanını ekonomik olarak özgür kıldığın sürece Dünya'da daha kararlı adımlar ve hamleler atabilecek bir devlet yapısına bürünebilirsiniz.

AB Ülkeleriyle rekabet edemiyoruz, maliyetleri yüksek tarım ürünlerini dış pazara satmakta güçlük çektiğimiz yetmiyormuş gibi stratejik konularda da bağımlı olduğumuz pazarlardan boykot kararı alındığında da farklı pazarlara yönelecek refleksler üretemiyoruz.

Peki, biz nelerle uğraşıyoruz;

Şeker fabrikalarını sattık yerlerine ne yapalım? 300 koyun teşvikini yandaşlara nasıl peşkeş çekelim. Bu kadar fütursuzca kaynakları harcamanın bedelini maalesef ödüyoruz ve ödeyeceğiz.

Dış kaynaklardan aldığımız kredileri ülke sanayi ve üreticinin yapılandırmasında kullanmak varken biz AVM'ler, yollar, köprüler inşa ettik. Üretmek yerine ithal etmeyi seçtik böyle böyle dışa bağımlılığımız artarken döviz kurunda oynamaları artık hayatın her alında his eder olduk ki şuanda ülke olarak kazancımız borçlarımızı ödemeye yetmiyor ve tefecilerden para alarak ülkenin borçlarının yapılandırılmasını sağlıyoruz.

Peki, nereye kadar?