Samsun’un Havza ilçesine bağlı Mesudiye Köyünde hayvancılık yapan Tuğrul Aydın, TİGEM’in Karacabey Tarım İşletmesinden Mayıs 2018’de 18 tane gebe Simental düve aldı. 

Vatandaş kaliteli bu düveleri aldı ki bilinçli bir şekilde süt hayvancılığı yapmak istedi.

Ancak 15 gün sonra aldığı bu gebe düveler yavru atmaya başladı.

18 tane gebe düveden 12 tanesi ölü doğum yaptı. Yapılan analizlerden de hayvanların Brusella olduğu tespit edildi.

İşte bundan sonraki süreçte, Türkiye’de üretici olmanın ne kadar zor olduğunu gösteren olaylar silsilesi yaşanmaya başlıyor. 

TİGEM, başta hayvanların satıldığında sağlıklı olduğunu iddia ederek, vatandaşın zararını ödemeye yanaşmıyor.

Vatandaş, Ankara ile Samsun arasında adeta mekik dokumaya başlıyor.

Önce Ankara’da hayvan sağlığı laboratuvarında kan numunesi göndererek, 18 hayvandan 17 tanesinde Brusella hastalığı olduğunu teşhis ettiriyor.

TİGEM bu raporu kabul etmiyor.

Sonra mahkeme kararı ile 19 Mayıs Üniversitesi Veteriner Hekim Fakültesinde yeniden test yaptırıyor yine aynı sonuç çıkıyor.

TİGEM bu raporu da ‘satarken bizim hayvanlarımız sağlıklıydı' diye kabul etmiyor.

Bu sefer vatandaş CİMER’e şikâyet ediyor. 

TİGEM, konunun dallanıp budaklanmasından endişe duyduğundan olsa gerek, lütfedip vatandaşın ahırına bilirkişi gönderip, hayvanlardan kan örneği aldırıyor. 45 gün sonra da vatandaşa dönüp, ‘zararınızı tanzim edeceğiz’ diyorlar.

Vatandaşın hastalıklı hayvanları da Sivas’ta Et ve Süt Kurumu’na ait kombinada zorunlu kesime gönderilerek imha ediliyor. 

Ancak vatandaşın zararının tamamı da karşılanmıyor.

Ölü doğan buzağıların zararı hesaplanmıyor ancak 6 tane sağlıklı doğan buzağı vatandaşa yapılacak hesaptan düşülerek bir rakam çıkarıyorlar.

Bu rakamı da çıkarırken yine sanki vatandaşa bir lütufta bulunuyorlarmış gibi, ‘Aslında bizim hayvanlarımız sağlıklıydı ancak yine biz iyi niyet göstergesi olarak bu ödemeyi yapıyoruz’ diyorlar.

Vatandaş önce bu ödemeyi kabul etmiyor ancak sonra mecbur kalıyor, yapılan işlemleri kabul ettiğine dair bir belgeye imza atarak kendisine yapılan ödemeyi alıyor. 

Fakat kendisine iade edilen para, yaptığı masrafların, çektiği eziyetin, uğradığı zararın yanında devede kulak kalıyor.

Vatandaş bir de bu hayvanları alırken kredi kullandığı için anlayacağınız çift taraflı kaybediyor.

Zaten kendisini de bir daha toparlayamıyor, kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilmek için ahırını, işletmesini bırakıp bir şirkette asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor. 

Ancak sıkı durun vatandaşın çektiği sıkıntılar bir tarafa, TİGEM gibi bir kuruluşun nasıl yönetildiğini ortaya koyacak gelişmeler bununla sınırlı kalmıyor. 

Vatandaş hayvanların sağlıklı olduğuna dair TİGEM tarafından kendisine gönderilen listedeki hayvanların kulak küpelerini Bakanlığın ‘HaySag’ isimli mobil uygulamasından teker teker sorgulatıyor.

Bir de ne görsün, aşıları tam, sağlıklı hayvanlar diye gönderilen listedeki hayvanların birçoğu aynı hastalıktan dolayı (TİGEM’in satmadığı, işletmedeki hayvanlar bile) zorunlu kesime gönderilmiş.

Vahametin boyutunu görebiliyor musunuz?

TİGEM bir taraftan vatandaşın zararını karşılamamak için hastalıklı hayvan sattığını kabul etmeyerek bin dereden su getiriyor ama diğer taraftan sağlıklı, aşılı olduğunu iddia ettiği kendi işletmesindeki hayvanları bile zorunlu kesime gönderiyor! 

Mağdur olan vatandaşta bu skandalı aynen Tarım Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına haber ediyor.

Bakan Pakdemirli de bu şikâyete duyarsız kalmayarak, iki müfettiş görevlendirerek durumu incelettiriyor. 

Şimdi, gözler müfettişlerin hazırlayacağı raporda.

Bakalım, rapordan ne çıkacak?