ÖZEL HABER

Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR) Genel Sekreteri Selami İleri, Türkiye'de üretim yapan traktör ve tarım makineleri imalatçılarının KDV sorununun söz verilmesine rağmen 2011 yılından buyana hala çözülmediğini belirterek, birçok firmanın işletme sermayesi kadar devletten alacağı bulunduğunu bildirdi. Sektörün hali hazırda devletten devreden KDV alacağının 700 milyon lira olduğunun altını çizen İleri, sektörün artık dayanacak gücünün kalmadığını vurguladı.

TARMAKBİR Genel Sekreteri Selami İleri, traktör ve tarım makineleri sektörünün 2016 yılı değerlendirmesini Tarımdan Haber'e yaptı. Sektörün 2017 beklentileri hakkında da önemli açıklamalarda bulunan İleri, sektörün yaşadığı sorunların başında KDV sorununun geldiğinin altını çizdi.

TARMAKBİR Genel Sekreteri Selami İleri ile yaptığımız röportajın satır başları şöyle:

SORU: Sektörün stratejik önemi nedir? Tarım makinaları ihracatının ülke ekonomisine sağladığı katkılardan bahseder misiniz?

Bu konuya şu tespitle başlayabiliriz. Amerika Birleşik Devletleri'nde yer alan Ulusal Mühendislik Akademisi'ne göre, “tarımdaki makineleşme" dünyanın yaşadığı 20 devrimden biridir. Yer altı kaynakları (petrol, maden) olmayan veya yeterince olmayan ülkelerin ekonomik açıdan gelişmeleri, yer üstü ve insan kaynaklarına, bu kaynakların çeşitliliğine, zenginliğine bağlıdır.

Yer altı kaynağına sahip olmadan gelişen ekonomiler incelendiğinde, tarım faaliyetlerine önem vermeden büyüyebilmiş çok az ekonominin olduğu görülür. Tabii olaya sadece tarımsal üretim açısından bakılmaması gerekir. Azalan su kaynakları ve tarım arazileri, buna mukabil artan nüfusun gıda ihtiyacı, zenginleşen orta sınıfın proteince zengin gıda ürünlerine olan talebi, iklimsel değişiklikler ve tarımın bir enerji kaynağı olarak da görülmesi, verimlilik konusunu ön plana çıkarmıştır.

TARIMSAL ÜRETİM EKONOMİNİN ANAHTARI

Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya'daki ekonomik gelişimin temel taşlarından biri tarımsal üretimin ve bu kapsamda verimin arttırılması olmuştur. Tarımsal üretimin ve verimin arttırılması, bütün ekonominin büyümesinin anahtarlarından biridir. Çünkü bu artış, iş gücü ve arazi kaynaklarının imalat, lojistik ve barınma gibi diğer endüstrilere kaydırılmasını sağlar.

Peki, verimlilik nasıl sağlanır?

Verim artışı sağlamanın yolları, yüksek verimli ve daha dayanıklı ürün çeşitlerin geliştirilmesi ile iş gücü, zaman ve üretim maliyetlerinden tasarruf etmeye olanak sağlayan mekanizasyon uygulamalarından geçer. Makineli tarım sayesinde insan gücünden çok daha kuvvetli olan motor gücünden istifade edilir.

Örneğin 5 sıralı pamuk toplama makinesinin 150 dekar tarlada 10 saatte topladığı pamuğu aynı sürede toplamak için 450 işçi gerekmektedir. Toprak işleme, ekim, dikim, hasat, harman, nakliye, işleme gibi işlemler makine ile daha iyi yapılır.

Örneğin bir taş toplama makinası ile tarımsal amaçlı kullanılamayan topraklar tarıma açılır. Makinalar sayesinde ürünün hasadı iklimsel şartlardan etkilenmeden zamanında yapılır. Suyun daha verimli kullanılması için en büyük iş yine bir tarımsal mekanizasyon ekipmanına, örneğin bir damla sulama sistemine, bir yağmurlama sulama sistemine düşüyor.

Tarım makinaları ihracatının ülke ekonomisine sağladığı katkılara gelince; Türkiye makine sektörü ambalaj makinalarından takım tezgahına, iş makinalarından tekstil makinalarına kadar 22 ayrı kategoride üretim ve ihracat yapmaktadır.

TARIM MAKİNALARI SANAYİ 6'NCI SIRADA BULUNUYOR

Türk tarım makinaları sanayi bu alt kategoriler içinde ihracat büyüklüğü ve dış ticaret dengesi bakımından 6. sırada yer almaktadır. Tarımsal mekanizasyon imalat sektörümüz, ülkemizin genel makine ihracatına verdiği yüzde 6'lık katkının yanı sıra, bu konudaki dışa bağımlılığımızı da azaltmış hatta son dönemlerde zaman zaman dış ticaret fazlası vererek, reel ekonomiye de katkıda bulunmuştur.

SORU: Sektörün 2016 yılını rakamlar ışığında (ihracat, ithalat, yeni ürün ve yeni pazar, ciro, büyüme, yatırım, kapasite artışı vb. gibi) değerlendirir misiniz?

2016 yılında, ülke gündeminde yaşanan gelişmeler elbette tarımsal mekanizasyon sektörünü de etkilemiştir. Tarımsal işlerin çeşitliliği, bunların farklı dönemlerde yapılması gibi etmenlerin de etkisiyle sezon ve alt ürün grupları bazında farklı etkilenmeler söz konusu olmuştur.

GENÇ ÇİFTÇİ PROJESİ SEKTÖRE NEFES OLDU

Yılın ilk döneminde durağan seyreden ekipman pazarı, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından düşüşe geçmiştir. Yılın son çeyreği itibariyle de, yaşanan ekonomik kriz sektörde etkisini göstermeye başlamıştır. Bununla birlikte özellikle ekim döneminde kullanılması zorunlu bazı tarımsal mekanizasyon araçlarının satışlarında bir olumsuzluk yaşanmamıştır.

Bu dönem “IPARD Programı", “Genç Çiftçi Projesi" ve “KKYDP Tarıma Dayalı Yatırımların Desteklenmesi Programı" kapsamında yapılan alımlar, sektöre bir nefes olmuştur. Ziraat Bankası'nın yeni bir uygulaması olan “Küçük Ekipman Kredisi" uygulaması da yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır.

Traktörde ise Ekim-Kasım dönemi itibariyle üretim ve satışlarda bir olumsuzluk söz konusu değildir.

İHRACAT YÜZDE 8 GERİLEDİ

Dış ticarette ihracat rakamlara bakacak olursak; Kasım ayı itibariyle geçen seneye göre %8 mertebesinde bir gerileme söz konusudur. 557 milyon USD olarak gerçekleşen ihracatımız (traktör aksam ve parçaları hariç) kapsamında en çok ihracat gerçekleştirilen ilk 10 ülke ABD, İtalya, Irak, Azerbaycan, Sudan, Cezayir, İran, Bulgaristan, Ukrayna ve Güney Afrika'dır.

Sektörü bir de sanayicinin finansmanı kapsamında değerlendirecek olursak, bu dönemde gerçekleşen bazı uygulamaların sektöre pozitif yansıdığını söyleyebiliriz. Sadece bizim değil, Türkiye Makine İmalat Sektörünün yıllardır talep ettiği bazı hususlar nihayet bu yılın ortasından itibaren gerçekleşmeye başladı.

SEKTÖR İÇİN OLUMLU GELİŞMELER

KOSGEB Makine Teçhizat Kredi Faiz Desteği, "KOBİ'ler için Nefes Kredisi" kapsamında yıllık yüzde 9,90 faizle 1 yıl vadeli kredi verilmesi uygulaması, KOSGEB'den KOBİ'lere 50 Bin liraya Kadar İşletme Sermayesi Kredi Faiz Desteği (Sıfır Faizli Kredi), Taşınır Rehni Kanunu gibi çalışmalar, sektör için olumlu olarak değerlendiriliyor.

SEKTÖRDE 899 FİRMA FAALİYET GÖSTERİYOR

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Girişimci Bilgi Sistemi (GBS) kayıtlarına göre (2015), 899 firma imalatçı olarak sektörde faaliyet göstermektedir (NACE 2830). Bu yönüyle, makine sektöründe en çok girişimci sayısının olduğu 5. sektör, tarım makinaları sektörüdür. Yine GBS kayıtlarına göre 18.489 kişiye istihdam sağlanmaktadır.

Sektörün imalattan net satışı 7,6 milyar TL'dir (2015). Bu yönüyle makine sektöründe 2. sırada, yer almaktadır. Yarattığı katma değer ise 1,14 milyar TL olup (2014), makine sektöründeki payı %10,9'dur (3. sırada).

SORU: 2017 yılında sektörde büyüme bekliyor musunuz? Bekliyorsanız sektörün üretim, ihracat, satış konularındaki hedef ve beklentilerini bizimle paylaşır mısınız? Geleceğe dair sektörde nasıl bir projeksiyon çiziyorsunuz?

2017 yılı beklentilerimize gelince şunları söyleyebiliriz. Genel kabul gördüğü üzere, iç piyasa, büyük ölçüde çiftçi gelirine yani piyasa fiyatlarına, zirai kredilere, devlet desteklerine ve iklimsel şartlara bağlıdır. Gübre, akaryakıt, tohum gibi girdi fiyatları ile ürün fiyatlarının dengesi her zamanki gibi çiftçi gelirlerindeki belirleyici etmendir.

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜNÜ ÇİFTÇİ GELİRİ BELİRLEYECEK

Buna göre 2017 için pazar büyüklüğünü belirleyecek en önemli kıstaslardan birisi yine çiftçi gelirleri olacaktır. Çünkü traktör ve ekipman satışı, çiftçi gelirleriyle çok yakından ilgilidir. Bu yüzden çok net tahminlerde bulunmak sektörümüz için pek kolay değildir.

Diğer yandan özellikle ekipman piyasasında devlet desteklerinin çeşitliliği, formatı ve bütçesi de pazar büyüklüğünün oluşmasında belirleyici bir etmen olacaktır. Pazarın şekillenmesinde bir diğer önemli unsur ise ortalama arazi büyüklüğüne pozitif etki edecek arazi toplulaştırma (gerçek ve sanal), verim artışını sağlayacak uygulamalardır. Bu da tamamen devletin politikalarına ve uygulamalarına bağlıdır.

SORU: Sektörün şu anda en önemli gündem maddesi nedir?

Sektörün en önemli gündem maddesi, hala tarımsal mekanizasyon politikamızın olmayışıdır. Makinaların giderek daha kapasiteli ve deyim yerindeyse “akıllı" hale geldiği bir dönemde, tarım işletmelerinin hiç değilse bir kısmının tarımsal mekanizasyon yatırımların altından kalkabilmesi için devletin muhakkak kısa orta ve uzun vadeli bir “tarımsal mekanizasyon politikası" ve “tarımsal mekanizasyon destekleme politikası" olmalıdır. Bunu da sektörün tüm paydaşlarıyla birlikte, ortak bir akılla üretmelidir.

Örneğin hassas tarım konusunda kısa ve orta vadeli destek programları açıklanmalı, böylece arazi büyüklüğü hassas tarım yapmaya uygun çiftçiler ve bu konuda üretim yapmak isteyen sanayiciler planlama yapabilmelidir. Tabii sadece hassas tarım değil, mekanizasyonun diğer unsurları için de ivedilikle mevcut durumun analizi yapılmalı ve gelecek politikaları belirlenmelidir.

Artan nüfusumuz ve azalan tarım arazileri için tek çıkar yolumuz verim artışı olacaktır. Bu durumda da son teknoloji tarım makinalarının kullanımı ve dolayısıyla üretimi büyük bir önem taşımaktadır. Bu tür makinaların üretilmesi için belirli bir ürün geliştirme, tasarım, tarla denemeleri gibi zor ve meşakkatli süreçler söz konusudur.

Dolayısıyla sanayicilerin ar-ge, nitelikli personel ve üretim araçları yatırımı yapabilmesi için bilgiye, zamana, sermayeye ihtiyaçları olduğu kadar bunları bir araya getirecek bir takvime ve uzun vadeli politikalara da ihtiyaçları vardır.

TARIMSAL MEKANİZASYON ARAÇLARI EDİNİMİNDEKİ DEVLET DESTEKLERİ

Devletimiz tarafından çiftçilerimizin tarımsal mekanizasyon araçları edinimine yönelik 2 temel destek söz konusudur. Bu desteklerden biri sübvansiyonlu tarımsal mekanizasyon kredileridir. Ziraat Bankası tarafından kullandırılan bu kredilerde, tarımsal kredi cari faiz oranlarında yüzde 50 devlet sübvansiyonu söz konudur. Traktör gibi pahalı araçlarda oldukça rağbet gören bu destekler, fiyatı düşük olan ekipmanlarda bu kadar cazip olamamaktadır.

Diğer önemli bir destek kalemi ise hibe desteklerdir. Bu kapsamdaki mevcut destekler “IPARD destekleri", “Genç Çiftçi Projelerinin Desteklenmesi" ve “Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Tarıma Dayalı Yatırımların Desteklenmesi" dolaylı bir destek olup, tarımsal bir projenin içinde yer alan bazı tarım makinalarının alımına hibe destek verilir.

Bu destekler içinde en çok rağbet gören ve üzerinde en çok konuşulan destek, yakın geçmişte sona erdirilmiş “Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Kapsamındaki Makine Alımının Desteklenmesi Programı"dır.

2007 yılında uygulamaya başlanan ve 2014 yılı sonu itibariyle biten bu destek özellikle 2009 yılından itibaren sektöre kayda değer bir ivme kazandırmış, program kapsamında 8 yılda 1.121 milyon TL (993 ekipman + 128 sulama) hibe desteğine ve 2,5 milyar TL makine satış değerine ulaşılmıştır.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının da sık sık vurguladığı üzere, ülkemizdeki tarım arazilerinde artış olmamasına rağmen tarımda yaşanan verim ve üretim artışının en önemli sebebi tarımın daha modern makinalarla yapılmasıdır.

KKYDP Hibe Makine-Ekipman Destekleri Programı sonucunda;

-Ülke ekonomisine katılan binlerce yeni ve teknolojik tarımsal mekanizasyon aracı ile tarımsal üretimde verim ve kalite artışı sağlanmıştır.

-Başta su olmak üzere doğal kaynaklardan sürdürülebilir yararlanma artmıştır. Küçük ölçekli ve atıl arazilerin kullanılması sağlanmıştır.

-Tarımsal ürünlerde ve tarım makinelerinde yeni pazar olanakları yaratmıştır. Üreticinin rekabet gücü yükselmiştir.

-Tarımda çalışma koşulları iyileşmiştir.

-Tarım makineleri sanayinin gelişmesine katkı sağlamıştır.

-İmalatçılar, çiftçinin yeni teknolojili ve verim faktörü yüksek makinaları tercih etmesi nedeniyle daha fazla AR-GE faaliyetleri içinde bulunmaya başlamış ve inovasyona özendirilmiştir.

-Yeni teknolojili makine üretimi ve kullanımı artmıştır.

-Bu desteklemelerin gözden kaçan bir diğer faydası da desteklemeye konu edilmeyen traktör ve diğer ekipmanların satışlarına olmuştur. Hibe kapsamında olmayan makine satışları da dolaylı olarak artmıştır.

-Deney raporu olan tarım makinası sayısı artmıştır.

-Alım gücü düşük olan çiftçilerin makine edinimine katkı sağlanmıştır.

-Tarım makineleri sanayinde istihdam artmıştır.

-Sektör paydaşları arasındaki işbirliği artmıştır.

(*Tarım Bakanlığı KKYDP Çalıştayı Sonuç Raporu; Antalya; 2010)

Ayrıca;

-Yaratılan ek katma değer sayesinde sektörden sağlanan vergi gelirleri artmıştır.

-Tarım makinaları imalat sektörü, kazancını ranta harcamamış, yine yatırıma yöneltmiş ve bu kapsamda ek tesisler açmış veya makine parkını güçlendirmiştir.

SORU: 2017 yılında sektöre ne gibi destekler verilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Destekleri 3 başlık altında toplamamız ve değerlendirmemiz mümkün. Krediler, direkt ve endirekt destekler. Önce şunu belirtmemiz gerekiyor. Tarımsal mekanizasyon edinimine yönelik destekler dünyanın birçok bölgesinde mevcut.

Çin'den Japonya'ya, İran'dan Güney Kore'ye kadar tarımsal mekanizasyona dair destekler söz konusu. Çünkü çiftçiler, sezon sonunda ne kadar kazanacağını bilmeden, fiyatı sürekli artan tarımsal girdileri bir araya getirip üretim yapmaktadır.

Fiyatı uluslararası borsalarda şekillenen ürünlerinin yanı sıra, tarımın doğa koşullarına bağlılığı, bu kapsamda son yıllarda etkisi giderek daha fazla hissedilen anlık aşırı yağışlar, kuraklık, sel vb etkenler, tarım işletmelerinin gereken ölçüde makine yatırımı yapmasına zaten önemli bir engel teşkil etmektedir. İşletmeler bu sorunlarla mücadele ederken, bir yandan da mekanizasyon alt yapılarını iyileştirme yönünde hareket etmekte zorlanmaktadır.

FAİZSİZ TARIMSAL MEKANİZASYON EDİNİM KREDİSİ VERİLMESİNİ ÖNEMSİYORUZ

Öncelikle kredilerden bahsedelim. Tarımsal mekanizasyon yatırımlarına T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince uygulanan, tarımsal üretime dair düşük faizli yatırım kredisi için cari faizlerden yapılan indirim oranı halen, %50 mertebesindedir. Bu oranın %100 olmasını yani çiftçilere faizsiz tarımsal mekanizasyon edinim kredisi verilmesi konusunu önemsiyoruz. Tarımsal mekanizasyon parkı son derece yaşlı olan üreticilerimiz, ihtiyacı olan tarım makinalarına uzun vadede, faizsiz kredilerle erişebilmelidir.

Direkt destekler yani hibe destekler geçmiş dönemlerde denendi ve yapılan etki analizine göre başarılı da oldu. Tabii burada hangi makinanın, hangi oranda desteklenmesi gerektiği gibi bir sorun karşımıza çıkıyor.

Elbette devletin imkanları da sınırsız değil ve bu yüzden bilimsel kıstaslar eşliğinde bir seçim yapmamız gerekiyor. Diğer yandan çiftçiyi desteklerken bir yandan da Türkiye makine endüstrisini teknolojik olarak geliştirmek de önemli.

Bu yüzden “Tarım 4.0" yani “Akıllı Tarım Teknolojileri" unsurları öncelikle dikkate alınarak, mevcut teknolojimizi geliştirecek tarımsal mekanizasyon unsurları için, bütçe unsurları da dikkate alınarak kısa,orta ve uzun vadeli bir plan geliştirmemiz gerekiyor. Bunu da akademisyeninden, bürokratına, sanayicisinden çiftçisine kadar ortak bir akılla yapmamız şart.

Endirekt destekler, IPARD ve bölgesel bazlı (GAP-DAP) bazı destek modelleri kapsamında uzun bir süredir uygulanıyor. Bu destekleme modelinde, tarım makinaları, projenin içinde bir harcama kalemi olarak görülüyor. Bu konuyu da TARMAKBİR olarak çok önemsiyoruz ve geçmiş tecrübeler dikkate alınarak daha da geliştirilmesi noktasında yine ortak akılla çalışılması konusunda ısrarcı olduğumuzu belirtmek isterim.

SORU: Son olarak mekanizasyon sektörü için hükümetten beklentileriniz neler?

Devletten beklentimiz aslında sadece önümüzü açması. İmalattan, ihracata kadar her konuda bu durum böyle. Önümüzü açarken de yapılacak her türlü mevzuat çalışmalarının ortak akılla yapılması şart. Geçmiş dönemler, masa başında kurgulanmış ama gerçek hayatta yanlışlıkları görülmüş işlerle, mevzuatlarla dolu.

KDV SORUNU BİR TÜRLÜ ÇÖZÜLEMEDİ

Yapılan herhangi bir mevzuattan etkilenen taraflar, bu mevzuatlara daha işin başında katkı koymadığı sürece, bu pahalı tecrübeleri yaşamaya devam edeceğiz.

Nedir bu pahalı tecrübeler?

Mesela bir türlü çözülemeyen KDV sorunumuz var. 2008 yılında yapılan bir mevzuat değişikliği ile tarım makinalarının büyük bir kısmının KDV'si yüzde 8 olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte hammaddede KDV oranı yine yüzde 18 olarak devam etmiştir. Yüzde 18 KDV ile üretim için alınan parçaların, tarım makinası haline geldikten sonra yüzde 8 KDV ile satılması, üreticiler üzerinde ciddi bir finansal yük oluşturmaktadır.

BİR ÇOK FİRMANIN İŞLETME SERMAYESİ KADAR DEVLETTEN ALACAĞI BULUNUYOR

Diğer yandan ithal makinaların yüzde 8 KDV ile ülkeye girmesi ve yüzde 8 ile satılması haksız rekabete sebep olmaktadır. Sektör yatırım yapmakta çok zorlanmaktadır. Birçok firmanın, işletme sermayesi kadar devletten alacağı bulunduğu için (Sektörümüzün hali hazırda devletten devreden KDV alacakları tutarı 700 Milyon TL seviyesindedir.) banka kredisi kullanmak zorunda kalmakta, aldığı kredinin faiz yükü de doğal olarak çiftçinin satın aldığı makinenin fiyatına yansıtılmaktadır.

EYLEM PLANI 2011 YILINDAN BUYANA HAYATA GEÇİRİLMEDİ

02/05/2011 tarih ve 2011/10 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararıyla onaylanarak uygulamaya giren Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planının 1.1 nolu eylem maddesi “Üreticilere sağlanan KDV iadesi uygulaması hızlandırılacaktır" hükmüne haizdir. Bu eylem maddesinin sorumlu kuruluşu Maliye Bakanlığı olup, geçen süre içinde bu eylem planı hayata geçirilememiştir.

KDV İADELERİ 18 AYI BULUYOR

Mevcut durumda KDV'nin geri ödenmesi sadece yıllık bazda yapılmaktadır. İade alabilmek üzere başvuru yapabilmek için dahi yılın ve hatta takip eden yılın Şubat ayının bitmesini beklemek gerekmektedir. Bu sürece, Maliye Bakanlığının kontrol ve iadeye onay sürecinin de eklenmesiyle, tarımsal mekanizasyon üreticilerinin üstündeki finans yükünün ağırlığı giderek artmaktadır.

KDV'NİN TAMAMI ÇİFTÇİYE GERİ ÖDENEBİLİR

Sorunun çözümü konusunda alternatif metotların değerlendirilmesi, iade sürecinin kesinlikle hızlandırılması, bu kapsamda aynen ihracattan doğan KDV'nin iadesinde olduğu gibi, aylık bazda iadelerin sağlanması veya giriş- çıkış KDV'sinin eşitlenerek fark KDV'sinin, hatta KDV'nin tamamının çiftçiye geri ödenmesi halinde üreticinin üzerindeki finans yükü kalkacak, serbest kalan kaynak yatırıma ve istihdama yönelecektir.

Bu sorunun kesin çözümü sağlanıncaya kadar da, imalatçıların KDV alacaklarının teminat sayılması ve buna mukabil işletme ve yatırım kredisi kullanması, bu krediler için özel faiz oranları uygulanması sağlanmalıdır. Ayrıca, leasing yöntemiyle yapılan satışlarda devreden KDV yükünün imalatçı firma yerine leasing firmasında olacak şekilde yeniden düzenleme yapılması elzemdir.

HAKSIZ REKABET 'TÜRK MALI' İMAJINA ZARAR VERİYOR

Sektör adına hükümetten bir diğer beklentimiz ise haksız rekabetin önlenmesidir.

Yasal mevzuatlar çerçevesinde, sigortasız işçi çalıştıran, fatura kesmeyen veya eksik kesen, alınması zorunlu belgelere de sahip olmadan imalat yapanlar haksız rekabete neden olmaktadır. Bu gibi malların fiyatının eşdeğerine göre ucuz olması bilinçsiz tüketiciyi aldattığı gibi ekonomimize zarar vermekte ve “Türk Malı" imajının bozulmasına yol açmaktadır.

Yeterli denetimin olmaması, dürüst imalatçının moralini bozmakta, onları da bu yöne sevk edebilmektedir. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı-TEPAV tarafından yapılan bir ankete göre iş yapma önündeki en büyük engel, kayıt dışılıktan kaynaklanan haksız rekabettir.

YETİŞEN USTALAR KENDİLERİ YENİ FİRMA KURUYOR

Diğer yandan, Girişimci Bilgi Sistemi (GBS) verilerine göre, 2013 yılında makine sektöründe faaliyet gösteren firma sayısı 10 bin 787, çalışan sayısı ise 177 bindir. Yani, firma başına düşen çalışan sayısı sadece 16'dır. Bu firmaların 6 bin 731'i mikro, 3 bin 240'ı küçük ölçeklidir.

Sektörde bir firmada yetişen ustaların bir süre sonra ayrılarak sadece maliyet odaklı ürün üretmek amacıyla yeni firma kurması neticesinde yurt içi ve yurtdışı pazarlarda Türk Malı imajı zarar görmekte ve haksız rekabet nedeniyle sektör olumsuz etkilenmektedir. Bu durum aynı zamanda küresel firmaların ortaya çıkmasını da geciktirmektedir.

Bazı büyük firmaların yanı sıra orta ve küçük ölçekli firmaların temel sorunlarından biri kurumsal yapılarındaki hem bilgi hem de insan kaynağı eksikliğidir. Bu nedenle firmalar, bilinçli ve planlı bir şekilde yurt dışına açılamamakta, finans kaynaklarını etkin bir şekilde yönetememekte ya da finans kaynağı bulamamaktadırlar.

YERLİ FİRMALARIN TANINIRLIĞINI ENGELLİYOR

Özellikle ekipman firmalarının ihracatında bir diğer önemli sorun, ürünlerin, sektör dışında faaliyet gösteren firmalar tarafından ihraç edilmesidir. Bu durum hem marka tanınırlılığını imkânsız kılmakta, hem de ihracatta sürekliliğe engel olmaktadır.

Yine sektörde önemli bir sorun, fason ihracattır. Ekipman imal eden bazı firmalar, imal ettikleri makinaları yurt dışından siparişi veren firmanın etiketi ile bu kuruluşlara göndermekte ve alıcılar bu makinaları kendi markaları ile dünyanın çeşitli ülkelerine satmaktadır.

Bu yöntemle gerçekleşen ihracat rekabetçi kalite ve teknolojiye sahip olunmasına rağmen imalatı yapanın markasının tanınmasını engellemektedir. Diğer taraftan makina imalatı yapan bazı firmaların tanıtım konusuna yeterince önem vermediği, yurt dışı fuarlara katılmadıkları, yabancı sektörel dergilerde dahi tanıtım yapmadıkları da görülmektedir.

Bu aksaklıkların aşılabilmesi için öncelikle firmaların bilinçli ve uzun vadeli planlarla ihracat faaliyetlerini kurgulamaları gerekmektedir. Ek olarak, firmaların yurt dışı rakiplerinin durumlarını kontrol altında tutmaları, teknolojik gelişmeleri takip etmeleri, hedef pazarlarındaki tarım ve tarım destekleri konularını iyi izlemeleri de önem taşımaktadır. Bu amaçla yetişmiş insan kaynaklarına ve uzun vadeli planlama yapabilen bakış açısına ihtiyaç vardır.

TİCARET MÜŞAVİRLİKLERİ YENİDEN YAPILANDIRILMALI

Diğer yandan ihraç pazarlarımız için büyük öneme haiz olan Ticaret Müşavirliklerimizin Türkiye'de faaliyet gösteren bazı yabancı ülkelerin ticaret ofisleri gibi modeller örnek alınarak yeniden yapılandırılması çok önemlidir.

Mevcut hali ile personel yetersizliğinden dolayı fazla bir işlevi olmayan bu müşavirliklerin, başta en çok makina ithalatı yapan ülkelerden başlanmak üzere konularında uzman yerel ülke vatandaşı kişilerle (avukat, dış ticaret uzmanları, tercüman, mali danışman vb) yapılandırılması, bu uzmanların görev yaptıkları ülkelerde “lobi faaliyetleri, sektörel pazar araştırması, hukuki ve mali danışmanlık, potansiyel alıcılar ile ihracatçılarımızı eşleştirme, ihale ve direkt talepleri takip etme ve ilgili kurumlara duyurma, mihmandarlık" gibi konularda aktif çalışması son derece önemlidir.

Bu konuda söyleyecek çok sözümüz olmakla birlikte son olarak şu konuyu da özellikle belirtmek isterim. Sektörel derneklere yurt dışı tanıtım faaliyetleri (reklam, lobi faaliyetleri vb) için kesinlikle fon ayrılmalıdır.