Yem, hayvancılık faaliyetlerinin olmazsa olmaz unsurlarından biri. Yem bitkilerinin üretimi dünyada birçok ülkede oldukça yaygın olsa da Türkiye'de pek gelişme kaydedemedi. Ulusoy Tohumculuk Ziraat Mühendisi Emir Doğar'a göre Türkiye'ye hem yeni çeşitler hem de daha yüksek desteklemeler gerekiyor.

Yem bitkileri, hayvansal üretimin en önemli girdilerinden birini oluşturan yemi sağlamasının yanı sıra, toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerini, kendisini takip eden kültür bitkilerinin verim ve kalitesini de olumlu etkiliyor.

İKİNCİ ÜRÜN OLARAK ÜRETİLİYOR

Türkiye'de yem bitkileri gerek kıyı bölgelerde, gerekse orta bölgelerde hem ana ürün hem de ikinci ürün olarak üretilebiliyor. Yonca, korunga, adi fiğ ve burçak gibi geleneksel yem bitkileriyle, hayvan pancarı, sudan otu, mısır, yem bezelyesi ve mürdümük gibi birçok yem bitkisinin de tarımı yapılabiliyor.

TÜİK verilerine göre 2013 yılında Türkiye'de yer alan 18,9 milyon dekar yem bitkileri arazisi içerisinde 6,3 milyon dekar yonca, 5 milyon dekar fiğ, 1,9 milyon dekar korunga, 4 milyon dekar silaj mısır ve 1,7 milyon dekar diğer çeşitler yer alıyor.


HAYVANCILIKLA DOĞRU ORANTILI

Önemi her gün daha da anlaşılan yem bitkilerinin üretimi de her geçen yıl artıyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri kuşkusuz hayvancılık sektörüne yapılan yatırımlar. Yatırımların sonucu olarak da özellikle kaba yem ihtiyacı doğrusal bir artış gösteriyor.

YEMİN KALİTESİ HAYVANIN KALİTESİNİ DE ARTIRIR

Ulusoy Tohumculuk Zir. San. Tic. Ltd. Şti. Ziraat Mühendisi Emir Doğar, Türkiye'de kaba yemde yenilikçi ve tüm dünyanın uyguladığı çeşitlerin düşük seviyelerde olduğunu, alışılagelmiş yem bitkisi tarımının ağır bastığını söylüyor ve açıklıyor: “Örneğin, Avrupa'nın hayvancılıkta öncü ülkelerinde yüzde 25 ekim oranında olan İtalyan Çimi – Caramba tarımı, ülkemizde büyük oranlarda artmasına rağmen yıllık hâlâ yüzde 5 civarında. Bu rakamların desteklemelerle ya da verilen desteklerin arttırılmasıyla daha yukarılara çıkması sağlanabilir. Şöyle düşünebiliriz. Yurtdışındaki hayvanlar sadece cins ve ırklarının üstün olmalarından değil aynı zamanda kullanılan yemlerin kalitesinden de et ve süt verimlerini üst limitlerde tutuyor. Her sene artan yem bitkileri üretimi, yeni kabul edilen tohumculuk mevzuatı ile yerli üretimin desteklenmesi ve önündeki engellerin kaldırılması sayesinde daha hızlı kalkınacağına inancımız tam."

ÜRETİMDEKİ EKSİKLER GİDERİLMELİ

Türkiye'de yem bitkileri tohumu üretimi ve ekim alanlarında büyük artışlar görülmesine rağmen, üretim ihtiyacını hâlâ karşılayamıyor ve oluşan açık ithalatla kapatılıyor. Yem bitkileri ekim alanlarının arttırılması için bir dizi genel sorunun yanında, yeni çeşitlerin ıslahı ve bunların tohumluk üretim sorunlarına çözüm getirilmesi, yem bitkileri üretim teşvikleri konularında bir dizi önlemin alınması gerekiyor.

ÇÖZÜM YERLİ ÜRETİMDE

Üretimin yeterli seviyeye çıkarılabilmesinde en büyük adım olarak 05 Haziran 2015 tarihinde “Yem Bitkileri ve Baklagil Tohumluğu Yönetmeliği" kabul edildi. Bu yönetmeliğe göre yem bitkileri üretimi kolaylaşsa da, yerli, orijinal ve sertifikalı tohumların (anaç tohumların) arttırılması ve kapsamlı bir tohum bankası kurulması gerektiğini söyleyen Doğar, “Yerli çeşitler de ithal tohumlar kadar kaliteli üretilip, pazara sunulabildiği zaman açık ortadan kalkacaktır. Hatta hâlihazırda sınır ülkelere yapılan ihracatlar tüm dünyaya yayılmaya başlayacaktır. Her geçen yıl büyük adımların atıldığı tohumculuk sektöründe yerli üretimin ve yerli çeşitlerin daha fazla desteklenmesi açığın kapanmasını sağlayacaktır" diye ekliyor.


ÇİMİN DEĞERİ BİLİNMİYOR

Yem bitkilerinden çim türleri ise yüksek verimli olmaları, otlatmaya ve biçilmeye dayanıklı olmaları, gelişme dönemlerinin uzun olması, adaptasyon kabiliyetlerinin yüksek olması, karışık ekime uygun olması, yabancı otlarla rekabet gücünün yüksek olması, hızlı büyümesi ve otunun kaliteli olması nedeniyle yaygın olarak yetiştiriliyor. Çok yıllık çimler biçim sonrası sıkıştırılarak yem haline getirilerek hayvan beslemesinde kullanılıyor. Ancak çim bitkileri onca faydasına karşın Türkiye'de hak ettiği değeri görmeyenlerden.

Doğar, yanlış algılar nedeniyle çim bitkilerinin faydalarının göz ardı edildiğini belirtiyor: “Çim alanlar insanların kısa yoldan yeşile ulaşmalarını sağlamasının yanında oksijen üretimi için de önemli. Yaklaşık 50 metrekare bir çim alan bir kişinin günlük oksijen ihtiyacını karşılar. Ayrıca çim alanlar üstün nitelikli yer örtücülerdir.

Toprağın değerli kısmının aşınmasını önleyerek toprak erozyonunu da engeller. Refüj alanlar ve bordürlerde uygulanan çim tohumları da hem yağışlarda yollara inecek suyu hem de rüzgâr ile yola inebilecek tozu tutar. Bu sebeple kazaların oluşmasını da önlerler. Bütün bu olumlu yönlerine karşın bazı propagandalar ile çim alanlara gereksiz su kullanımı yapıldığı sanılıyor, faydaları görmezden geliniyor.

Ülkemizde bilinçsiz ve kontrolsüz yapılan sulamaların önüne geçilirse çim alanlara sanıldığı kadar fazla su harcanmayacaktır." Türkiye'de çim bitkileri tohumculuğunun, ithal ürünleri yurt içi pazarına sunmak olarak algılandığını söyleyen Doğar, yerli üretimin desteklenmesi, devlet ihalelerinde ve alımlarda yerli ürünlere sağlanan fiyat avantajının çim tohumları için de sağlanması gerektiğini vurguluyor.

Ulusoy Tohumculuk olarak yeni çeşitler üzerinde çalıştıklarını ifade eden Doğar, “Yerli çeşit sahibi tek kuruluş olarak dışa bağımlılığı azaltmak adına her yıl artan bütçelerle Ar-Ge yatırımlarımıza devam ediyoruz. Türkiye'nin tamamen yerli ve sertifikalı ilk çim tohumu çeşidi Lolium perenne (Çok Yıllık Çim) ANKYRA firmamız tarafından kayıt altına alındı. Ayrıca yine yerli ve sertifikalı Lolium multiflorum (İtalyan Çimi) GORDION Ulusoy Tohumculuk tarafından tamamen yerli sermaye ve işçilik ile üretildi. Üzerinde çalıştığımız yeni çeşitlerin ıslah çalışmaları bitince pazara orijinal, kaliteli ve yerli tohumlar sunacağız" diyor.

SERTİFİKALI TOHUMLUK ÜRETİMİNE YETERİNCE AĞIRLIK VERİLMİYOR

Yine de Türkiye'de tescil edilen yem bitkileri çeşit sayısı yeterli değil, ayrıca mevcut çeşitlerin tohumlarının ıslahçı kuruluşlar tarafından üretilerek, üretici kuruluşlara yeterli miktarda hızlı bir şekilde ulaştırılamaması da önemli bir sorun. Ayrıca ekim alanlarının artmasından dolayı sertifikalı tohum talepleri artmış olmasına rağmen, verilen sertifikalı yem bitkisi tohumu üretim desteklerinin düşük tutulması sebebiyle bu kuruluşlar da sertifikalı tohumluk üretimine yeterince ağırlık vermiyor ve sertifikalı yem bitkisi tohumu ithalatında ciddi artışlar görülüyor.

HALA BAZI ÜRÜNLERDE ÜRETİM İTHALATTAN PAHALI

Yem bitkileri tohumluğu üretiminin arttırılması için yapılan desteklerin gereken seviyede olmadığını söyleyen Doğar, “Bazı çeşitlerde üretim maliyetleri hâlâ ithal ürünlerden fazla tutuyor. Özellikle tohum üretiminin yapılacağı tarım arazileri ülkemizde kısıtlı. Destekleme oranlarının gözden geçirilmesi gerekiyor.

Ülkemizde yem bitkileri tohumculuğunu kalkındırmak ve dışa bağımlılığı azaltmak istiyorsak, çiftçilerin kâra geçmelerini sağlamalıyız" diye düşünüyor. Yem bitkileri üretiminin arttırılabilmesi için her şeyden önce tohum sorununun çözülmesi gerekiyor. Bunun için, öncelikle Türkiye'nin farklı bölgelerinde yetiştirilebilecek yem bitkisi türlerinin saptanması, adaptasyon ve verim denemelerinin yeni tür ve çeşitlerle yaygınlaştırılması, yürütülen bu araştırma sonuçlarının değerlendirilmesi gerekiyor. Özellikle özel sektöre verilecek desteklerle uygun tür ve çeşitlerin tohumlarının yurt içinde üretimi mümkün görünüyor.

KAYNAK: TÜRKTED / TOHUM