Türkiye'de nüfus artarken hayvan sayısının o oranda artmadığına işaret eden Uras, şunları kaydetti: “Nüfus yılda 1 milyon artıyor. İnsanların gelirinde az da olsa iyileşme olduğunda insanlar daha fazla et yemek istiyor. Ama et yok. Nüfus 1 milyon artarken, sığır sayısı 230 bin azalıyor. Nüfus artarken sığır sayısı geriliyor. Toplam talebin yüzde 10'unu karşılayan etlik yerli koyun sayısındaki yıllık artış 260 bin baş. Binde 9 oranında. Nüfus artış oranının çok altında. İşte et fiyatlarındaki artışın arkasındaki gerçek bu. Sığır ve koyun üretimi artmıyor"

Uras, şunları kaydetti: “Türkiye'de hayvancılığın merkezi Doğu Anadolu idi. Doğu'da yaşayanlar için hayvancılık önde gelen geçim kaynağıydı. Doğu hayvancılığı büyük ölçüde açık besiciliğe dayanıyordu.

Doğu hayvancılığında, kış dönemi saman yardımı ve talebin düştüğü dönemlerde alım desteği önem taşıyordu. Bunun için 'Planlı Dönem'de Et ve Balık Kurumu imkânları genişletildi. Kurum aracılığıyla yem yardımı yapılıyor, hayvanını satmak isteyenlerin hayvanı piyasa Fiyatı ile alınarak değerlendiriliyordu.

Et ve Balık Kurumu'nun devreden çıkması ve daha sonra terör, hayvan varlığının azalmasına yol açtı. Şimdilerde terörün besi ve süt hayvancılığına olumsuz etkisinin arttığı görülüyor. TÜİK'in iller itibariyle hayvan varlığı verileri, Doğu'da bazı illerde hayvancılığın büyük ölçüde gerilediğini gösteriyor.

Bunun iki yönlü etkisi var: Bir yanda et ve süt arzı, sütlü maddeler arzı geriliyor. Öte yanda Doğu'da yaşayanların ana gelir kaynakları kuruyor. Göçe mecbur kalıyorlar.

İthal et ile nüfusumuzu besleyemeyiz. Sığır ve koyun varlığımızı artırmaya mecburuz. Üretimdeki gerilemede tabii ki, hayvancılık merkezi Doğu Anadolu'daki terörün etkisi var. Ama meraları toplu konut yapımına açmak, yem sorununu önemsememek önemli yanlışlar. Üretici kazanamaz ise üretmez. Üretici üretmez ise, et fiyatları ucuzlayamaz"