Tarım, iki temel üretim dalından oluşur. Bunlar bitkisel üretim ve hayvansal üretimdir. İlk tarım, insanların vahşi doğadan topladığı bitkisel besinlerini ve tohumlarını mağara önlerine düşürmesiyle başlamıştır. Bu süreçte insanlar tüm gün yiyecek aramaktansa bitkileri toprağa ekerek devamlı olarak yerleşik halde besin elde edebileceğini fark etmişlerdir.

Bu keşif tüm toplumlarca farklı dönemlerde gerçekleşmiştir.

Tarımı daha erken keşfeden toplumlar daha önce yerleşik yaşama geçmiş ve günümüz uygarlıkları oluşmuştur. İlk tarım örneklerinin ardından, zamanla birçok toplumun arasındaki etkileşimin sonucu olarak tüm dünyada yaygınlaşmıştır.

Tarım sayesinde insanlık toplu yaşama geçmiş ve günümüzdeki devletler oluşmuştur.

Bu insanların beslenmesi için de daha çok toprağın işlenmesi gerekmiştir. Bu süreçte, ormanlar ve bataklıklar, tarıma elverişli arazi durumuna getirilmiştir. Bu geniş toprakları sürebilmek içinse ağır sabanlar taşıyan öküzler kullanılmıştır. Daha fazla tarım yapacak alan kazanılmıştır.

Dünya savaşlarının bitmesi, hastalık felaketlerinin ilaçlar ve aşılarla ortadan kaldırılmasından sonra dünya nüfusunda gözle görülür bir artış ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte beslenme sorunu çıkmıştır. Yeryüzünün tabii gölleri, bataklıkları kurutarak tarım alanları genişletilmesi çabasının yanında, bu arazilerden azami miktarda ürün alma ortaya çıkmıştır. Araziden azami verim almak çabaları tarım ilacı ve kimyasal gübre kullanımını artırdı.

Tarımsal üretim toprak, su ve hava gibi çevrenin başta gelen öğelerine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu temel öğelerde meydana gelen herhangi bir sorun tarımsal üretimi direkt olarak etkilemektedir. Ancak burada belirtilmesi gereken önemli bir konuda, tarımsal üretimin de çevre sorunlarına yol açmasıdır. Tarım sektörü, bir yandan çevre sorunlarından büyük ölçüde etkilenirken, bir yandan da çevreyi bozucu, çevre sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Tümüyle doğal koşullarda yapılan tarımın çevre kirlenmesi ve ekolojik dengenin bozulması üzerinde hiç bir etkisi yoktur.

Hastalık ve zararlı olarak tanımlanan bu canlıların tek görevleri doğaları gereği olarak yaşamlarını sürdürmeleridir.

İnsanoğlu gıdalarını bu canlılar ile paylaşmak niyetinde olmadığı için o canlıların bu ürünleri tüketmelerine izin vermemektedir. Kuşlara karşı korkuluk, ses silahı gibi tümüyle fiziksel önlemlerin ve biyolojik kontrol uygulamalarının dışındaki kimyasal ilaç uygulamaları bir yandan hedef canlının dışındaki flora ve faunayı doğrudan ve dolaylı olarak etkilerken, öte yandan bu gıdaların üzerinde kalarak canlıların sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

Tarımsal üretimde birim alandan elde edilen üretimin, yani verimliliğin artırılmasında gübre, ilaç sulama önemli rol oynamaktadır.

Gübre, tarımsal mücadele ilacı ve gelişmeyi düzenleyici maddelerin (hormonlar) kullanımı esnasında yapılan yanlışlıklar çevre kirliliğine neden olmaktadır.

Bu amaçla kullanılan çok çeşitli kimyasal bileşikler vardır. Bu bileşikleri oluşturan maddelerin bir kısmı uzun süre toprakta kalabilmekte, bir kısmı da suya geçebilmektedir. Gübreler yeterli uygulanmadığında verim ve kalitede önemli kayıplara neden olmakta, buna karşın fazla uygulanması durumunda ise özellikle azot ve fosforlu gübrenin yıkanması ile taban ve yüzey sularının kirliliğine, azot oksit emisyonu ile hava kirliliğine neden olmaktadır.

Binlerce yıl doğal ortam koşularında, doğayla uyumlu bir biçimde yapılan bitkisel, hayvansal ve tarımsal faaliyetler çevreye zarar vermemiş ve çevre sorunlarına neden olmamıştır.

Ancak hızla artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilme amacıyla, birim alandan daha fazla ürün alabilmek için, tarıma giren yapay unsurlar, doğal ortamı bozan ve çevre sorunlarını yaratan bir sektör haline gelmiştir. Böylelikle toprak ve su kirliliğine neden olan ilaç kalıntıları topraktaki yararlı mikroorganizmaları kısmen ya da tamamen yok edebilmektedir.

Tarımsal ürünlere zarar veren ve ürün kaybına neden olan hastalık, zararlı ve yabancı otları yok etmek için kullanılan kimyasal ilaçlara tarım ilacı denir.

Sistemik etkili ilaçlar, bitki bünyesi içerisinde hareket ederler. Meyveye, yaprağa ve bitki köküne ulaşabilirler. Dolayısıyla içsel beslenen zararlı ve hastalıkları da öldürürler. Kontak etkili ilaçlar, atıldıklarında bitki yüzeyinde kalırlar ve temas ettikleri canlıları öldürürler.

Rodentisit: Fare öldürücüler, Herbisit : Ot öldürücüler, Nematisit : Nematod öldürücüler, Fungisit : Mantar öldürücüler, İnsektisit : Böcek öldürücüler kullanılmaktadır.

Bu ilaçlarla; tarlalarınızda, bağ ve bahçelerinizde (meyve ve sebzelerde) bilerek veya bilmeden kullanıp, ekosisteme faydalı canlıları yok ediyoruz. Ayrıca ilaçlama ile hasat süresini arasındaki zamanı beklemeden mahsul piyasaya sürülürse milyonlarca insanın sağlığı tehlikeye sokuluyor. Aşırı kullanımlarda yağmur veya sulama sularıyla toprak altına geçerek yeraltı su kaynaklarını kirletebilir.

Su kaynaklarına, göllere ve nehirlere karışarak kirliliğe neden olur.

Zararlı böcekleri kontrol altında tutar; faydalı böceklerin ölümüne neden olur.

Rüzgârlı havalarda ilaçlama yapılırsa çevre kirliliğine yol açar.

Kullanılan ilaçların ambalaj kutuları gelişigüzel ortalığa atıldığında çevre kirliliğine neden olur.

Tarım ilaçlarının kullanımı ülkemizde çoğunlukla bilinçsiz olarak kullanılmaktadır.

Süne ve kımıl için zehirlenen bu tohumluk buğdaylar, ekilmiş, ekenek içinde bu tohumları yiyen kuşlar ölmüşlerdir.

Tilki, çakal postlarının çok para etmesi sonucu bu hayvanların aşırı avlanması ve zehirlenmesi sonucu arazilerde fare patlamasına yol açmıştır. Çare olarak da fare zehrinin araziye kontrolsüzce atılması ayrı bir facia doğurmuş, nadide av kuşları ve yırtıcı kuşlar bu bölgelerde yok olmuştur. Sadece tarım alanı bulunmayan veya tarım ilacı kullanılmayan doğu Anadolu bölgesinde kalmıştır.

Ülkemizde yaban hayatının yok olmasında sulak alanların ve ormanların bilinçsizce tarıma açılması kadar, bilinçsiz gübre ve tarım ilacı kullanımı da sorumludur.

Geçtiğimiz yarım asırda tarım zararlıları ile mücadele kapsamında bazı ilaçlar çiftçilerimize bedavaya verilmiştir. Bu ilaçlar arasında yabancı ot ile mücadele kullanılan ilaçlar bilinçsiz kullanıldığı için faydalı otları da yok etti ve tarım alanı çoraklaştı verimsiz alan haline geldi.

Tahıl üretiminde süne ve kımıl zararlısı için kullanılan ilaç bu zehirli tohumları yiyen yabani hayvanların neslinin tükenmesine neden oldu.

Bazı bölgelerimizde ise sistemik etkili ilaçlar çiftçiye meyve kurdu mücadelesi için bedava dağıtılmıştır. Bedava ilaç dağıtılan bölgelerde yabani hayvanlar azalmış bazı hayvanların nesli yok olmuştur.

Sadece bitkiye kullanmakla sınırlı kalmayan bu ilaçların, kapları, kullanıcılar tarafından kanallara, akarsu yataklarına atılmakta, ilaç makineleri bu sularla yıkanmaktadır. Dolayısıyla suda yaşayan canlıları da tehdit etmektedir.

Tarım ilaçlarının hepsi kimyasal, zehirli maddelerdir.

Yalnız av hayvanlarına değil, bütün canlıların yaşamını tehdit eder.

Atılan ilaç sonucu faydalı canlılarda ölür ve biyolojik mücadele ortadan kalkmış olur.

Tarımın gelişmesiyle ilk önce yaban hayvanlarının yaşam alanları yok edilerek doğal yaşamda büyük görevleri olan canların yaşamı tehlikeye girmiştir. Tarımdaki makineleşme ile birlikte yabani hayvanların yaşam alanlarına müdahale daha kolay hale geldiği için yabani hayvanların yaşamını devam ettirmesi için gerekli alanlar tarım arazisi kazanmak için yok edilmiştir.

İnsan bununla yetinmedi nüfusun artması ile tarımsal ürünlere ihtiyacın artması, daha fazla kazanma hırsı sanayileşme ve kimya sanayinde ki gelişme tarım ilaçlarında gelişmelere neden oldu.

Biyolojik mücadelenin yerini ilaçlı mücadele aldı.

Tarımda gübre ve ilaç kullanırken sadece o sezondaki üretim artısı düşünüldü. Kimyasal gübrenin ve ilacın toprağa ve diğer canlılara verdiği zarar hiç düşünülmedi veya göz ardı edildi.

Kısa bir süre sonra bilinçsiz kimyasal gübre kullanımı nedeniyle; toprak çoraklaştı.

Yabani ot ilacı kullanımı nedeniyle bitkiler yok oldu.

Süne ve kımıl mücadelesi için kullanılan ilaç nedeniyle topraktaki faydalı mikro organizmalar ve kanatlı av hayvanları yok oldu.

Tarım zararlıları ile mücadelede kullanılan ilaçlar (zehir) nedeniyle, oklu kirpiler, kurtlar, tilkiler yok edildi. Farelerin biyolojik düşmanları yok edilince farelerin sayısı arttı ürünlere zarar vermeye başladı.

Fare ile mücadelede çiftçiye dağıtılan zehirli buğday ve pasta nedeniyle, kanatlı hayvanlar, fareleri yiyen yabani memeliler ve yırtıcılar yok oldu.

Kimyasal gübre ve ilaç kullanımı nedeniyle çevrenin ve suların kirlenmesi sonucu suda yaşayan canlılar etkilendi. Bu kirlilikten toprakta, suda ve havada yaşayan canlılar az veya etkilendi.

Bütün canlılar zehirden nasibini aldı. Canlıların; bir kısmı hastalandı, bir kısmının nesli tükendi. Bir kısmı oradan uzaklaştı.

Tarımdaki gelişme; insanların toplu yaşamasını kolaylaştırırken, tarımın makineleşmesi ve kimya sanayisindeki gelişme, tarım ilaçlarının artması, bu gelişmelerin bilinçsiz, vahşi kullanımı sonucu;

Doğal yaşamın yok oldu

Yabani hayvanların nesli tükendi

Çevre kirlendi

Bu felakete neden olan sebepler engellenmezse, sadece bitkiler ve yabani hayvanlar zarar görmeyecek, doğal yaşam zincirinin bir halkası olan insan en büyük zararı görecektir.