Buğday piyasasına girerek fiyatı yükselttiğine yönelik eleştirilere cevap veren Türkşeker'in Genel Müdürü Alkan, “Ürünü gerçek değerinden almak zorunda kalanlar rahatsız oldu. Sanayicinin atıl kapasitesini değerlendirerek, kendi markamızla üretim yapacağız.” dedi.

Dünya Gazetesinden Hüseyin Gökçe'nin haberine göre, bu yıl hububatta sözleşmeli alım modeliyle piyasaya girerek dikkatleri çeken Türkşeker, bu modelle ürettirdiği hammaddeyi özel sektör fabrikalarında işleyerek nihai ürün haline getirmeye hazırlanıyor. Bu amaçla Vakıf Katılım tarafından kurulan VKT Tarım AŞ'nin yüzde 49'u devralınırken, şirketin ismi Türkşeker Tarım AŞ olarak değiştirilecek.

Türkşeker Genel Müdürü Mücahit Alkan, piyasaya girmeleri sebebiyle üreticinin elindeki ürünü gerçek fiyatından satın almak zorunda kalanların bu işten rahatsız olduğunu söyledi. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan Alkan, Dünya Gazetesi Ankara Temsilcisi Ferit Parlak'ın sorularını cevaplandırdı.

Türkşeker'in bu yıl sürpriz şekilde, pancar dışındaki ürünler için de sözleşmeli alım yoluyla piyasaya girmesindeki amaç neydi? Tam olarak ne öngörüyorsunuz?

Biz temel olarak, çiftçimizin, sanayicimizin ve tüketicimizin kazanacağı bir sistem kurmayı öngörüyoruz. Bunu yaparken çiftçiye 4 temel hususta taahhütlerimiz var. Sözleşmeli üretim modelimizde girdileri biz temin edeceğimiz için; tohum, gübre, ilaç, mazot ve elektrik, tarla hazırlığı, hasat, nakliye gibi temel girdilerin maliyetleri azalacak. Türkşeker finansman maliyetini üstlenecek, böylece çiftçimiz yüksek finansman maliyetine katlanmak zorunda kalmayacak. Çiftçimizin ürününü değerinden alacağız. Başlarken, beş gün içinde ödemeyi taahhüt ederken, bunu daha sonra üç güne düşürdük.

Bu sene piyasaya girince, ziraat odalarından teşekkür telefonları gelmeye başladı. Çiftçinin tüm girdileri düşük maliyetle temin edilecek. Tüm bunları yaparken çok cüzi bir kâr koyup ürünün son tüketiciye ulaşmasını sağlayacağız. Yani biz piyasayı regüle ederken, makul ölçülerde gelir sağlamanın yanı sıra, sanayiciyi, çiftçiyi ve tüketiciyi memnun edecek modeli hayata geçirmeye hazırlanıyoruz. Aynı zamanda piyasada kabul edilebilir kâr marjıyla ticaret yapan kişiler de kazanacak. Örneğin fırıncı için un fiyatları, un sanayicisi için buğday fiyatı öngörülebilir olacak. Piyasada ciddi spekülasyon olduğunda, insanlar gidip stok yapmak zorunda kalıyor.

"Bakan Berat Albayrak yönlendirdi" 

Hububat piyasasında fiyatı sizin yükselttiğiniz ve bu yüzden tüketicilerin daha pahalıya tüketmek zorunda kaldığı eleştirileri de geliyor...

Bizim sisteme girişimizde, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak'ın yönlendirmesi çok etkili oldu. Piyasadaki spekülatif fiyat artışlarının önüne geçmek için bu çalışmaları yapıyoruz. Mevcut sistemde, sezon başında fiyat üretici aleyhine başlıyor. Ürün spekülatörlerin eline geçince fiyat artıyor. Sezon sonunda ise tüketici aleyhine fiyat artışı yaşanıyordu. Bu yıl Türkşeker piyasaya adım atınca, ürünü çiftçi lehine gerçek değerinden almak zorunda kalanlar rahatsız oldu.

Türkşeker'in piyasaya girmesiyle birlikte sezon başında üretici lehine fiyat artışı yaşanmaya başlarken, sezon sonunda da tüketici kaliteli ürünü uygun fiyata temin edecek. Burada bizim hedefimiz çiftçinin, sanayicinin ve tüketicinin aleyhine piyasayı bozan ve genelde de sektör dışından oyunculardır. Bu oyuncuların devre dışı bırakılmasıyla zincirin tüm unsurlarının mutlu olacağı sistem kuruyoruz. Biz çiftçiden aldığımız ürünü depoluyoruz ve ihtiyacı olduğunda sanayiciye veriyoruz.

Ürünleri siz mi işleyeceksiniz?

Bizim hiçbir zaman fabrika kurma niyetimiz ve amacımız yok. Biz sanayicinin kullanmadığı kapasiteye talibiz. Biz sanayiciden fiyat alacağız, belirlediğimiz standartlarda en uygun üretimi kim yapacaksa, onun fabrikasını kullanacağız. Araya herhangi bir aracı sokmadan, Tarım Kredi Birliği'nin marketlerinde, yerel ve ulusal marketlerde ürünleri piyasaya süreceğiz. Kendi markamızla satış yapacağımız gibi, zincir marketlere de onların markasıyla üretim yapacağız. Marketler fiyatı gelecek yıl Haziran ayına kadar sabit tutmaya söz verirse biz de onlara aynı fiyattan üretmeye devam edeceğimiz taahhüdünü veriyoruz.

Bu süreçte kur artışı tabii ki dikkate alınacak. Eğer biz devrede olmasak, kurda yaşanacak olası artışlarda ürün fiyatı çok yükselecekken, biz bu artışı da minimize etmiş olacağız. Biz öngöremediğimiz gelişmelerde bile zararı düşük tutmanın mücadelesini vereceğiz. Aslında bu kurguyla beraber, sözleşmeli tarım ve münavebe sistemle pancar çiftçimizin bir yılı değil üç yılı garanti altına alınmış olacak. Böylece toprağın sürdürülebilirliği sağlanacak. Mevcut sistemde bu mümkün olmadığından maalesef toprak özelliğini kaybediyor. Nevşehir, Niğde'de benzeri yaşanıyor. Toprak özelliğini kaybettiği için patates ekilemiyor. Artık o topraklarda ekim yapılamıyor. Örneğin Ereğli ve Ilgın'da mısır yerine ayçiçeği, arpa, buğday, yulaf ektiriyoruz. Yoğun su ihtiyacı olan ürünleri ektirmiyoruz. Bu ürünleri de Samsun Çarşamba, Balıkesir Susurluk, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa'da suyun yeterli olduğu bölgelere çekiyoruz. Böylelikle toprakta olduğu gibi suyun da sürdürülebilirliğini sağlayacağız.

Buğday konusundaki sözleşmeli üretim hedefiniz nedir?

Bu yıl bizim 2 milyon ton buğday üretim hedefimiz var. 4 milyon dekar alana buğday ekeceğiz. Bunun 400 bin tonu makarnalık buğday olacak. Bunları da eklediğimizde yeni yapıyla biz her yıl 8 milyon dekarlık alana ürün ektirmiş olacağız. Burada bir de suistimalin önüne geçmek için çalışma yapıyoruz. Şeker pancarı tarımında, çiftçi desteği olmadığı için pancar çiftçisinin Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) kayıt zorunluluğu yok. Ancak pancar ektiği halde, buğday ekmiş gibi gösterip ÇKS desteklerinden yararlanmaya çalışanlar var. Bunun da önüne geçeceğiz.

Atıl tarım arazilerinin değerlendirilmesi konusunda da çalışma yapacağınızı biliyoruz. Bunu detaylandırabilir misiniz?

En önemli çalışmalarımızdan birisinin bunun olacağını söyleyebilirim. Sadece Hazine arazisi değil, mera alanları da hayvancılığın zayıflamasıyla birlikte boş yerler haline geldi. Ziraat odaları, tarımsal kooperatifler, çiftçi birliklerinin organizasyonuyla bu arazileri kiralayıp onlara tahsis edebiliriz. Veya onlar da doğrudan kiralama yapabilirler. Kullanılmayan tarım arazilerini üretime açmayı planlıyoruz. Tarımla ilgili hazırlanan bir raporda, tarım en büyük tehdidin yeni neslin tarıma sıcak bakmaması olarak belirtiliyor. Şu an çiftçilik yapan kitlenin yüzde 65'i 50 yaş üstü. Gençleri hızlı şekilde tarıma yönlendirmemiz lazım. Başka bir alan da jeotermal enerjiden yararlanarak seralarda tarımsal üretim yapmak ve yaptırmak. MTA Genel Müdürlüğü bu konuda işlenebilir, üretime hazır jeotermal alanlarla ilgili bize bir çalışma verdi.

Üretmek isteyenlere sera kurulumu dahil destek verip, ürün üretilebilir hale geldiğinde girdilerini karşılayıp, hububat ve bakliyatta olduğu gibi sözleşmeli tarım yapalım diyoruz. Yani sezon başında rakamları belirleyip, piyasanın pik ve dip yaptığı dönemde anlaştığımız rakamları ödeyeceğiz. Şu an Antalya'da sera üreticilerinin en büyük sorunu, ürünün olmadığı dönemde iyi para kazanırken, bol olduğu dönemde büyük zarar etmeleri. Oysa aracılar bu işten hiçbir zaman zarar etmiyor. Yaklaşık 4 bin dekar jeotermal alanda sera üretimi yapmayı planlıyoruz. Bir yandan da MTA çalışmalarına devam ediyor. Potansiyel olup da sondaj yapılmamış alanlar var.

“Yıllık yüzde 30'luk küspe zayiatı önlenecek”

Küspe olarak adlandırılan yaş pancar posası, pancar içindeki şeker alındıktan sonra ortaya çıkıyor. Besin değeri ve enerjisi yüksek posa, alternatif ürünlere göre oldukça maliyetli. Küspenin mevcut saklanma yöntemi sebebiyle bunu yiyen hayvanlar büyük zarar görüyor. Biz bunu önleyip özel paketleme sistemine geçeceğiz. Böylece yıllık yüzde 30'luk küspe zayiyatı önleneceği gibi, her yıl 750 bine ulaşan buzağı ölümlerini de hazırlayacağımız karışım ve rasyonlar ile yüzde 15 azaltmayı hedefliyoruz. Piyasada üretilen yaklaşık 6 milyon ton küspenin 2.5 milyon tonunu Türkşeker üretiyor. Tesellüm edilen pancarın yüzde 20'si bedelsiz olarak çiftçimize veriliyor. Geçmiş dönem uygulamalarda, çiftçi istihkak küspesini çok düşük fiyatlarla satmak zorunda kalıyordu. Biz şimdi bu ürünleri değerinden alarak, hem onların kazanmasını sağlayacağız, hem de ürünü daha iyi değerlendireceğiz.

Şirkette isim değişikliği bu hafta yapılıyor

Mücahit Alkan: “Mevcut VKT (Vakıf Katılım) Tarım AŞ, Türkşeker Tarım AŞ haline gelecek. Özelleştirme kapsamında olduğumuz için, bizim şirket kurma yetkimiz yok. Şirketi ilk etapta Vakıf Katılım kurdu. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı kararı ile yüzde 49'unu Özelleştirme İdaresi devraldı, Türkşeker olarak biz de bu yüzde 49'u aldık. Geçtiğimiz hafta yönetimi devraldık, şu an isim değişikliği yapacağız.”

“Türkiye'nin yüzde 10'unda sözleşmeli tarım planlıyoruz"

Temel olarak, Türkiye'nin yüzde 10'unda sözleşmeli tarım yapmayı planlıyoruz. Tohumda olduğu gibi gübrede de toplu alım gücünü kullanacağız. Bugün ülkemizde kimyasal gübre kullanımı fazla ve toprağın sürdürülebilirliği zedeleniyor. Bu nedenle organomineral gübre kullanımını artırarak, zamanla kimyasal gübre kullanımını minimize etmeyi öngörüyoruz. Yakında Özbekistan'a gideceğiz, doğrudan gübreyi getirip minimum kâr marjıyla piyasaya uygun şekilde sunalım istiyoruz. Gübreyi piyasaya uygun fiyatla ve erken dönemde sunmak çok önemli. Gübre tarafında sağlıklı bir çalışma olmayınca çiftçimizin maliyetleri yükseliyor. Girdi maliyetleri düşsün ki sezon sonunda fiyat artışı da zam beklentisi de düşsün.