Evrensel gazetesinden Birkan Bulut'un haberine göre, Gıda fiyatlarındaki yüksek artış nedeniyle ilgili bakanların yer aldığı Gıda Komitesi toplanarak “erken uyarı sistemi” kararı aldı. Oysa yıllardır tarımsal üretimi bitiren politikalar sonucunda, dışa bağımlı girdi maliyetlerindeki artışla tarlada çiftçi üretemez, sofrada tüketici temel gıdadan dahi yoksun hale geldi. Tekeller ve gıda firmaları ise kârlarına kâr kattı. Ziraat örgütü temsilcileri ulusal bir tarım planının çıkarılarak, ithalatın değil çiftçinin desteklenmesi gerektiğini vurguladı.

FİYAT ARTIŞLARINA KARŞILIK ERKEN UYARI SİSTEMİ 

Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın ev sahipliğinde Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel’in katılımıyla toplandı. Toplantının ardından yapılan açıklamada, artan gıda fiyatları karşısında uluslararası arz-talep gelişmeleri ve salgının seyri üzerinden değerlendirildi. Bakan Elvan, tarımsal ürünler ve gıda piyasalarındaki gelişmeler konusunda zamanlı kararlar almaya fayda sağlayacak bir ‘erken uyarı sistemi’nin oluşturulmasına karar verildiğini açıkladı.

“TARIMDAKİ SORUN ÇÖZÜLMEDEN ENFLASYON ÇÖZÜLEMEZ”

Gıda fiyatlarında artışın nedenleri ve çözüm önerilerini konuştuğumuz ziraat örgütleri ise özellikle tarımsal üretim maliyeti artışına dikkat çekti. Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, üretici odaklı ulusal bir tarım politikasının geliştirilemediğini vurguladı. Tarım politikalarının gıda tekelleri tarafından yapılandırıldığına dikkat çeken Demirtaş, “Tarımın yapısal sorunları çözülmeden enflasyon da çözülemez. Tarımdan hayvancılığa her alanda ithalatın artırılması karşısında palyatif çözümler yeterli değil. Özellikle ham madde konusunda dışa bağımlı bir ülkeyiz. Mazot, gübre, zirai ilaçlar gibi girdiler dışa bağımlılık maliyetlerini artırıyor. Örneğin; gübreyi ambargo nedeniyle İran’dan aracı bir ülke ile alıyoruz. Yüzde 80’e varan gübre maliyetindeki artış nedeniyle küçük üreticinin önünde gübreyi az almak ya da almamak seçeneği var. Diğer girdi maliyetlerindeki benzer artışlar da tarımsal üretimi yıllardır bitiriyor” dedi.

ÜRETİMDEKİ ARTIŞ ÇİFTÇİYE YANSIMADI

Ancak çiftçinin tüm zorluklara rağmen görevini yaptığını, hatta bitkisel ürünlerde yüzde 4-6 arasında üretim artışı olduğunu belirten Demirtaş, “Ancak bu artış çiftçiye yansımadı. Tarlada tarımsal ürün 1 liraysa markette 5 lira oluyor. Bunun sorumlusu olarak üretici suçlanmamalı. Örneğin; fiyat artışı nedeniyle patates üretimi çok yapıldı ve bugün patates maliyeti 80-90 kuruşun altında elden çıkarılmak isteniyor. Patates depolarda çilleniyor. Yine buğday 18-20 milyon ton arasında üretiliyor ama yarısı kadar ithal ediliyor. Yetkililer makarna için ithal edildiğini söylüyor ama bir milyon kusür ihracatımız var” dedi.

3 MİLYON HEKTAR BOŞKEN, SUDAN’DA NE İŞİMİZ VAR?

Çiftçinin desteklenmemesi nedeniyle tarım kredi kooperatifine kasım ayı itibariyle toplam 5.3 milyar TL borçlu olduğunu kaydeden Demirtaş, “Üreticinin üretim araçlarına el konuyor. Ahırındaki süt ineğine, traktörüne, hatta şimdi tarlasına bile icra takibine başlandı. 2006’da yapılan düzenlemeye göre tarıma destek gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’inden az olmaz ama hep yarısına kadar destek verildi. Sadece çiftçi kayıt sistemine göre son 18 yılda 700 binden fazla kişi üretimden çekildi. Girdi maliyetlerinde artış ve destek verilmemesi nedeniyle küçük üretici üretimden koparken, 2 milyon ton soya ithal edildi. Ayçiçeği başta Trakya olmak üzere her bölgede üretilebilir ama çiftçi işin içinden çıkamadığı için üretemiyor, ithal ediliyor. Türkiye’de 3 milyon hektar tarım arazisi boşken Sudan’da ne işimiz var? Üretici de tüketici de zarar görüyor ama ithalat yapan firmalar kâr ediyor” diye konuştu.

ZİNCİR MARKETLER PİYASAYA HAKİM

Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Remzi Suiçmez de üretimdeki dengesizlik ve dışa bağımlılık başta olmak üzere birçok faktörün gıda fiyatlarındaki artışa neden olduğunu söyledi. Çiftçinin üretimi önündeki engelin dış alım olduğunu ifade eden Suiçmez, “Çiftçi kazanamazken dış alım yapan tekeller ve firmaların kârı yükseliyor. Kooperatif üretim olmadığı için sözleşmeli üretim üzerinden zincir marketlerin piyasadaki hakimiyeti ve marketlerin aralarındaki anlaşmayla fiyatlar yükseliyor. İklim koşulları öne sürülüyor ama bu doğru değil. O sözleşmelerde tüm riskler çiftçi üzerine kalıyor. Zincir marketlerin bu piyasadaki hakimiyetinin kontrol altına alınması gerekiyor. Ticaret bakanlığı haksız kazanç ya da stokçulukla fiyatları speküle eden firmaları bir süredir denetlemeye başladı. Oysa bunu başından beri zaten yapmaları gerekiyordu. Ayrıca verilen cezaların caydırıcı olması gerekiyor. Ticaret Bakanlığı ocak ayı denetimlerinde hangi şirketler haksız kazanç elde etmişse bunun da kamuoyuna açıklanması gerekir” dedi.

“ÜCRETLER DE ARTMALI”

Girdi maliyetlerinin yüksek olmasının yanı sıra tüketicinin de gelirinin az olduğunu belirten Suiçmez, ücretlerin de yükseltilmesi gerektiğini söyledi. Gıda fiyatlarının denetlemesinin TESK ve TOBB’nin değil, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığının görevi olduğunu kaydeden Suiçmez, “Talimatla enflasyon düşürülemez. Bu sorunları esnaf veya ticaret odalarına bırakmak doğru değil. Kamu piyasayı düzenlemelidir. Gıda Komitesinde alınacak kararların tarımda yapısal sorunlar çözülmediği sürece ürün fiyatlarını çözemeyeceğini düşünüyoruz. Çözüm tarım üretiminin desteklenmesi, planlanması, dış alımın zorunlu olmadıkça yapılmaması ve kamunun her aşamada üstüne düşen görevleri yerine getirmesi” dedi.