Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk'un Uluslararası Kooperatifler Günü nedeniyle yayınladığı mesajında dikkat çeken satırbaşları şöyle: 

Dünyada ilk kooperatifin 1831 yılında Fransa’da marangozlar tarafından, bugünkü anlamda kooperatifçilik ilkelerini benimsemiş ilk kooperatifin ise 1844’te İngiltere’de 28 dokuma işçisi tarafından kurulduğunu hatırlatan Başkan Konuk, “ülkemizdeki ilk kooperatifin kuruluş tarihi ise 1863’tür. Ülkemiz kooperatifçiliği 156 yıllık bir tecrübeye, dünya kooperatifçiliği ise 2 asrı henüz bulmayan bir tecrübeye sahiptir. 

İktisadi sisteme kamu ve özel sektörden asırlar sonra dâhil olmasına rağmen kooperatifler ve kooperatif işletmeler özellikle sermayesi ya da birikimi sınırlı olan ya da sermaye olarak koyabileceği emek ve üretimden başka bir şeyi olmayan kesimler için, dünyanın her tarafında ekonomik sistemde nefes alma imkanı tanımış, tek tek sisteme yön veremeyecek kitlelere bir araya gelerek sisteme etkin olarak dahil olma imkanı sağlamıştır. 

Hangisini başlangıç olarak alırsanız alın, ister marangozları ister dokuma işçilerini kooperatifler oradan filizlenmiş tüm sektörler ve hayatın her alanına sürgün vermiştir. Toplu alımın avantajlarını kullanmak isteyenler tüketim kooperatifleri çatısı altında buluşmuş, zamanla tükettiklerini üretecek vizyonu sergilemiştir. 

Çocukları ucuz ve kaliteli eğitim alsın diye bir araya gelenler bugün sadece kendi çocuklarına değil, herkesin çocuğuna kaliteli ve ucuz eğitim imkânları sunmaktadır. Finansman zorluklarını bir araya gelip aşmak için kredi kooperatifi kuranlar bugün kooperatif bankaları vasıtasıyla herkese finansal zorluklarda yardımcı olmaktadır. 

Hayatın belirsizliklerine karşı güvence oluşturmak, emeklilikte kimseye muhtaç olmamak, ölüm, hastalık gibi insan başına gelen durumlarda kendilerinin ve ailelerinin naçar düşmemesi için bir araya gelip sigorta sandığı kuranlar bugün dünyanın her tarafında her alanda kendi ortağı olmayanlara da aynı güvenceyi aynı yaklaşımla sunmaktadır. Konut, sağlık, turizm, yayın gibi onlarca sektör ve alanda ortaklarına hizmet ederken iktisadi sisteme de hem renk hem de dinamizm kazandıran kooperatiflerin belki de en etkin olduğu sektör tarım sektörüdür” diye konuştu.

BİN 255 KOOPERATİF ÜYESİNİN YARISINDAN FAZLASI ÇİFTÇİ

Kooperatif iş modelinin; yapısı gereği işletme ölçeği sınırlı olan ve tek başlarına hareket ettiklerinde hem alırken hem satarken iktisadi sistemin pazarlık gücü açısından en dezavantajlı kesimi olan çiftçiler için icat edilmiş bir sistem olduğunu belirten Başkan Konuk, “nitekim birçok ülkede kooperatif iş modelinin sunduğu fırsatları en çok değerlendirenler de çiftçilerdir.

Üretimin finansmanından, girdi maliyetlerinin düşürülmesine, ürünün pazarlamasından, katma değerli hale getirildiği sanayi sürecine, markalaşmadan, kırsalda sağlık, eğitim ve kültürel alanlarda fırsat eşitliğini zedeleyen dezavantajların aşılmasına kadar kooperatifçilik sisteminin sunduğu amaç çeşitliğinin sağlayacağı avantajları en iyi çiftçiler kavramış, kendileri için icat edilmese de kooperatifçilik sistemini dünya genelinde en iyi tarım sektörü değerlendirmiştir.

15 bin süt üreticisinin bir araya geldiği ve pazarlık gücünü arttırmak için kurdukları bir süt kooperatifinin dünyanın çeşitli yerlerinde 20’nin üzerinde fabrikası ve küresel bir markası, 17 Milyar €’yu aşan cirosu bile tarım sektörünün kooperatif iş modelinin sunduğu fırsatları nasıl yakaladığının ya da yakalanabileceğinin tek örnekle ispatıdır.

Kesme çiçek üreticilerinin bir araya gelerek başardıklarından, besi üreticilerinin et ürünleri pazarlarında nasıl büyük oyuncu olduğuna, pamuk üreticilerinin yaptıklarından, balıkçılara, pancar üreticilerinden süt üreticilerine, meyve üreticilerinden taze sebze üreticilerine, buğday müstahsillerinden orman köylülerine kadar tarım sektöründeki her ürün kalemi için üreticilikten, sanayiciliğe ya da pazarlamaya tarım sektörünün kooperatifçilik sisteminin sunduğu fırsatı nasıl ortakları için zenginliğe dönüştürdüğüne dair onlarca ülkede yüzlerce örnek gösterilebilir.

Bizim ülkemizde de Pancar İstihsal Kooperatiflerinin yaptıkları başta olmak üzere kooperatifçiliği doğru kavrayıp, kooperatifçilik iş modeli ile üretimlerini garanti altına almak için bir araya gelen çiftçileri önce sanayici, sonra bir marka ile rafa kadar taşıyan, tüketimde harcanan paradan ortaklarına pay alan bizim gibi kooperatifler vardır.

Ancak, kooperatif iş modelinin ülkemiz tarım sektöründeki tüm ürün guruplarını ve tüm üreticileri kapsadığını söylemek, hatta çoğunluğunu kapsadığını iddia etmek hatta ve hatta kooperatifçiliği hakkını vererek yapan kooperatiflerin sayısının istisna olmaktan çıktığını söylemek imkânsızdır. İstatistiklere bakıldığında rakamlarımız çarpıcı. Mesela, 84.232 kooperatifimizin yaklaşık 5’te biri tarım sektöründe faal kooperatif, ülkemizdeki 8 Milyon 109 Bin 255 kooperatif üyesinin yarısından fazlası çiftçi.

KOOPERATİF SAYISI İLE ETKİNLİĞİ ARASINDAKİ ÇELİŞKİ 

İstatistiklere bakınca kooperatif sayımızda da üye sayımızda da çarpıcı rakamlara sahibiz. Ya iktisadi etkinlikte? Pazarlamada, girdi temininde, sanayileşmede, markalaşmada yani kuruluş amacını yerine getirmede gönül rahatlığıyla kooperatiflerimiz yeterince etkindir diyebiliyor muyuz? Diyemememizin elbette sebepleri var. Ancak her şeyden önce bizim kooperatifçilikte kitabı baştan okumamız gerekiyor.

İlk önce tarım sektörümüze kooperatifçiliği niçin dâhil etmemiz gerektiğine kendimizi ikna etmemiz sonra da kendi modelimizi oluşturmamız gıda fiyatları üzerinden son yıllarda yaşanan tartışmalarda düşünüldüğünde artık ertelenemez ötelenemez bir durumu işaret etmektedir. O nedenle biz iki temel soruyla başlamak durumundayız. Niçin Kooperatifçilik? Nasıl bir kooperatifçilik? Niçin Kooperatifçilik sorusunun cevabını vermeden önce bir araştırmayı özetlemezsek olmaz;

Araştırma Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Dergisinde yayınlandı. Makalenin dergide yer aldığı şekliyle başlığı; Türkiye’de Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinde; Ortak –Kooperatif İlişkileri- Yayın Tarihi Temmuz 2013. 

Araştırma raporunda biri Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinden, diğeri Ege, bir diğeri Adnan Menderes Üniversitesinden üç değerli hocamın imzası var. Anket Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyesi 392 kişiye uygulanmış, ülkemizdeki 7 coğrafi bölgede 7 ilde gerçekleştirilmiş. Ankette tespit edilen sonuçlardan biri işletme büyüklüğü. Araştırmanın yapıldığı 392 kooperatif ortağının ortalama arazi büyüklüğü 64,1 dekar olarak tespit edilmiş. Araştırmaya katılan kooperatif ortaklarından zirai üretimin yanı sıra hayvancılık yapanların oranı %71,2. Dört çiftçiden 3’ü tarladaki üretimleri ile birlikte hayvancılık da yaptıklarını söylemişler.

Ankette ortalama büyükbaş süt hayvanı sayısı ise 4 çıkmış. Kooperatif ortaklarının yaklaşık %55’i kooperatiften girdi temin ettiğini belirtmiş. Ancak bunun kooperatiflerin üyelerinin kullandığı girdiyi teminde payının %55 olduğu anlamına gelmediğini özellikle belirtmem gerekir. Araştırmaya katılan 392 kişiden yaklaşık 200 kooperatif üyesinden bazıları tarımsal ilaç, bazıları gübre, bazıları yem, bazıları mazot gibi girdileri kooperatiften temin ettiğini söylemiş. Kooperatif üyesi olup da kooperatiften hiç girdi temin etmeyen üye oranı %45.

Mesela, araştırmaya katılan kooperatif üyelerinin sadece %17,9’u kullandığı gübreyi kooperatiften temin ettiğini söylemiş. Zirai ilaçta bu oran %12,2. Tohumda % 16,3. Kooperatiflerin girdi temininde en başarılı olduğu kalem yem ve yem temininde oran %37,2. Kooperatiften girdi temin edenlerin yaklaşık 4’te üçü girdi bedelini ürün bedelinden düşülmek suretiyle ödediklerini söylemiş. Araştırmaya katılan deneklerin %55,1’i kooperatife üye olduktan sonra gelirinin arttığını, %44,9’u değişmediğini söylemiş.

Kooperatif ortaklarının % 47,7’si ürettiği sütü kooperatif aracılığıyla pazarladığını belirtmiş. Tarla ürünlerinde bu oran %2’ler civarında, sebzede ise %5’ler seviyesinde. Tam da burada bir hususu hatırlatmakta fayda var. Araştırma Kalkınma Kooperatifleri ile sınırlı. Araştırmaya dâhil olmayan Pancar İstihsal Kooperatifleri, Trakya Birlik, TARİŞ gibi ürün bazlı istihsal kooperatifleri düşünüldüğünde hem girdi temininde, hem pazarlamada hem finansmanda bu oranlar katlanarak hatta birkaç kez katlanarak artacağı açıktır” şeklinde konuştu.

KOOPERATİFÇİLİK BİR SEÇENEK DEĞİL, MECBURİYETTİR

Başkan Konuk, mesajında şu ifadelere yer verdi: “PANKOBİRLİK üyesi kooperatifler ve benzeri birkaç kooperatif maalesef kooperatifçilikteki genel manzaramızın istisnasıdır. Hâlbuki umumi manzaranın tam tersine olması, bizim gibi işletme ölçeğindeki zaaf nedeniyle üretim planlamasının yapılamadığı, çiftçinin pazarlık gücünün olmadığı, alırken de satarken de dezavantajlı olduğu, gelir bölüşümünde kaybedenin hep küçük üretici olduğu bir ülkede işlemeyen kooperatif düzeninin istisna olması gerekirdi. Araştırmanın daha pek çok detayı var.

Ancak üzerinde durmamız gereken çok önemli iki tane husus var. Birincisi bu araştırmanın sonuçlarına göre girdi temininde de ürün satışında da araştırmaya konu kooperatiflerimizin yeterli düzeyde olduğunu söylemek zor görünüyor. Üzerinde durmak zorunda olduğumuz ikinci ve belki de en önemli husus ise tarım sektöründeki işletme ölçeğimize bakıldığında bizim kooperatifçiliğe mecbur olduğumuzdur. Yani hem hayvan sayısına hem arazi büyüklüğüne bakıldığında tek tek yapılan üretimin ne alırken kazanmaya ne de satarken kazanmaya müsait bir manzara arz etmediğidir.

Özetle kooperatifçilik, sektörün işletme ölçeğinde kaynak sorunlarının aşılmasının başkaca pratik bir yolunun olmaması başta olmak üzere planlı üretim, sektörde yenilenme (teknolojik yenilenme, sermaye biriktirme, toprak analizi vb.) ihtiyacının karşılanabilmesi, ürün üzerinden oluşan katma değerin hakça bölüşülebilmesi, tarla ve market makas açıklığının daraltılabilmesi gibi daha da uzatılabilecek ülkemize has meselelerin çözülebilmesi için bir seçenek değil mecburiyettir.”

KOOPERATİFLER ÇİFTÇİNİN ÖNÜNDE BİR YENİ SÜRECİN KAPISINI AÇAR

Tarımsal üretimin, bedensel efor gerektiren kısmı hariç basit bir iş olduğunu aktaran Başkan Konuk, “neticede tohumla toprağı buluşturur, olgunlaşan ürünü hasat edersiniz. İşin zor kısmı, basit işi karmaşık hale getiren süreç üretim planlaması, finansman, pazarlama ve ürün üzerinden oluşan katma değerin bölüşümü ile ilgili hususlardır. Tarımsal üretimde çiftçi açısından süreç basitçe şöyle işler;

Üretim kararının verilmesi

Ne üreteceğinin belirlenmesi

Tohum, gübre gibi girdilerin nereden ve nasıl temin edileceği

Hasada kadar yapılacak masrafların finansmanının nasıl sağlanacağı

Hasadı yapılan ürünün kime ve nereye satılacağı

İstisnaları hariç bizim sistemimizde bütün bu süreçlerde çiftçi tek başınadır. Ne üreteceğine bir önceki senenin ürün fiyatları ya da geleneksel üretim alışkanlıkları üzerinden karar verir. Hasada kadar finansmanı ya birikimi varsa ki genellikle yoktur, kendi imkânlarıyla sağlar, gübre bayisine, yemciye, akaryakıt istasyonuna hasatta ödenmek üzere esnafa borçlanır ya da banka kredisi kullanır.

Genelde alıcısı belli olmayan ekim yapılan, yani açığa ekimin yaygın olduğu sistemimizde çiftçi dayanma gücüyle orantılı olarak ürününü arzın aynı anda yapıldığı günlerde yani pazarda ürün bolluğunun yaşandığı bir dönemde ağırlıklı olarak da tüccara anlık fiyattan, aslında arzın daraldığı döneme göre oldukça düşük fiyattan satar.

Ürünün satışından sonra da üreticinin ürün ile ve ürün üzerinden oluşan katma değer ile ilişkisi kesilir. Ürün üreticinin elinden 1 liraya çıkıp 2 liraya satılsa da 1 liraya çıkıp 5 liraya satılsa da ya da işlenip mamul ürün haline getirilip pazarlansa da oluşan artı değerden çiftçi faydalanamaz.

İstihsal Kooperatifine üye bir çiftçi açısından en azından PANKOBİRLİK üyesi çiftçiler açısından ise süreç şöyle işler; arazi planlaması yıllar öncesinden yapılabilir. Ne üreteceği bellidir. Bazı kooperatiflerimiz pancar dışında patates, mısır, ayçiçeği gibi ürünlerin de ekimini yaptırır. Sözleşmeli ektiği ürünün üretim sürecinde ayni ve nakdi avanslarla üretimin finansmanında kooperatif iştiraklerinin desteğini alır.

Ve ürününü ne zaman hasat edip kime vereceği tarlaya tohumu atmadan bellidir. Tarımsal ürünü işlemeye yönelik yatırımları da olan kooperatifler çiftçinin önünde bir yeni sürecin daha kapısını açar. Yani ilk 5 süreç daha anlamlı 6’ncı bir süreçle yeni bir aşamaya geçer; Tarımsal ürün üzerinden oluşan katma değerden bir kısmının veya tamamının çiftçiye intikali. Çiftçi tek başına ise açığa ekimden başka çaresi yoktur. Eğer kooperatif çatısı altındaysa ne ekeceğini kime satacağını bilir yani tek başına olan çiftçi karanlıkta el yordamıyla, kooperatif çatısı altındaki çiftçi farkları açık ilerler. 

Özetle; kooperatif iş modeli ister perakende ister tarımsal sanayi olsun yapacağı uzun vadeli ürün tedarik sözleşmeleri ile kooperatif çatısı altında üretim yapan çiftçi için ne üretirsem kazanırım sorusunu mesele olmaktan çıkarır. Ne üreteceği belli olan çiftçinin ihtiyaç duyduğu girdiler de kooperatif sisteminde toplu alım yoluyla uygun şartlarda ihtiyacı kadar baştan temin edilir. Hasada kadar geçecek süreçte ise kooperatifler bizzat veya ürün tedariki yapılan firma ile yapılan anlaşmalar ile finansman açısından da çiftçiye kolaylıklar sağlar. En önemlisi toplu pazarlık ile yapılan pazarlama da çiftçi tek başına ve dayanma gücü ile sınırlı olan duruma göre çok daha avantajlıdır.

TARIM SEKTÖRÜNDE NASIL BİR KOOPERATİFÇİLİK?

İkinci temel soru tarım sektöründe nasıl bir kooperatifçilik?

Bu sorunun cevabı ister bölge ister ürün, ister hem ürün hem bölge bazlı onlarca kooperatifleşme modeli üzerinden verilebilir.

Organizasyon şemasından bağımsız olarak kooperatifler;

Bir, piyasa mekanizması içinde ortaklarının pazarlık gücünü arttıran, yani ucuz girdi temin ederken, ürünü değerinden satan,

İki, sermaye birikimini sürekli kılarak, küçük sermayelerin birleşmesini sağlayıp çeşitli ekonomik süreçlerde ortaklarının yer almasını sağlayan ve bu işleviyle genel ekonomik büyümeye de katkı sağlayan, yani küçük sermayeleri birleştirerek üyelerin ihtiyacı olan girdileri üreten veya ürünlerin mamul madde haline gelmesini sağlayacak üretim tesislerini kurarak üreticilerin daha çok ve sürekli üretmesini sağlarken, katma değeri yüksek ürünler üretip ortaklarının refah seviyesini yükselten, bu amaçla gerekirse pazarlama sürecine de dâhil olan, hammaddeyi üretip, sanayisini ve pazarlamasını da yapan,

Üç, üretim ve paylaşım sürecinde yer alarak ekonomik tıkanıklığın aşılmasını sağlayan,

Dört, pazarlık gücünü toplulaştırarak üyelerinin rekabet gücünü arttıran,

Beş, piyasaların yapısını ve işleyişini düzenleyen,

Altı, üretim için gerekli finansman ile makine ve ekipmanı üyeleri için ucuz temin eden,

Yedi, üyelerinin yeniliklerden haberdar olmasını, yeni üretim teknik ve metotlarının üyelerince kullanılmasını sağlayarak verimliliği arttıran bir vizyona sahip olmalı, model belirlerken en azından yukarıda sıralanan fonksiyonların tercihen tamamını veya en azından bir kaçını yapabilecek şekilde kooperatiflerimizi yeniden örgütlemeli ve bu fonksiyonları hayata geçirecek insan sermayesi ile donatmalı veya kamu tarafından desteklenmeliyiz” dedi.

KOOPERATİFÇİLİK SİSTEMİNİN ÖZÜ EL VE GÜÇ BİRLİĞİ 

Başkan Konuk, mesajını şu cümlelerle tamamladı: “Kooperatifçiliği bugün konuşmak, bugün sisteme dâhil etmek zorundayız. Çünkü ülkemizde hem tüketicinin hem üreticinin üzerinde mutabık kaldığı tek konu fiyatlardan memnuniyetsizliktir. Maalesef bir süredir, hatta uzunca bir süredir, ülkemizde tüketici yüksek fiyattan, üretici düşük fiyattan rahatsız. Tek başına bu durum bile bir yerlerde yanlış giden bir şeylerin olduğunun göstergesidir. Ortada bir sonuç var, bu sonucu herkesi memnun edecek şekilde değiştirmek için sebeplere dokunmamız gerekir. Ülke tarımında değiştiremeyeceğimiz unsurlar var. Mesela toprak miktarı, mesela tarımsal nüfus, mesela işletme büyüklükleri, mesela iklim. Ancak şunu unutmamak lazım bazı ürün guruplarında tarla raf fiyat farkının %200-300’leri bulduğu bir sistemde herkese rahatsızlık veren sonucun sebebi zaten bu değiştiremediklerimiz değil, bilakis değiştirebileceklerimizdir. 

Mesela dekardan daha iyi verim alabiliriz. 

Nasıl? 

Daha iyi tohum, daha iyi üretim teknikleri ile. 

Mesela geçtiğimiz yıl soğanda, önceki yıllarda başka başka ürünlerde olduğu gibi arzda konjonktürel şoklarla karşılaşmayabiliriz. 

Nasıl? 

Sözleşmeli ve planlı üretimle. 

Mesela, nadasa bırakma veya ürünün tarlada kalması gibi arzı daraltan durumları yaşamayabiliriz. 

Nasıl? 

Pazarlama problemlerine çözüm bularak. 

Mesela, tarla raf fiyat farkını azaltabilir, tüketicinin daha uygun fiyatlarla ürüne ulaşmasını, çiftçinin üründen daha çok kazanmasını sağlayabiliriz. 

Nasıl? 

Çiftçi ile tüketici arasındaki aktör sayısını azaltarak. 

Yani üreticiyi bir araya getirip pazarlama sürecine dâhil ederek. 

Mesela çiftçinin maliyetlerini düşürebilir, gelirini arttırmadan giderini azaltarak bile üreticiyi memnun edebilir, üretmesini teşvik edebiliriz. 

Nasıl? 

Girdi maliyetlerini düşürerek, finansman yükünü azaltarak.

Bunlar sistemimizde değiştirebileceğimiz hususlar ve bunların tamamı ile sıralayabileceğimiz çok sayıda arızi durumu etkin bir kooperatifçilik uygulaması ile çözmek mümkündür. 

Bu bir tahmin, bir temenni değil bir tecrübenin sonucunun ifadesidir. 

Pancar çiftçisi olarak biz yaptık biliyoruz. Dedelerimiz, babalarımız 1950’li yıllarda pancar üretmek için bir araya geldiler, pancar üretimlerini teminat altına almak için bir şeker fabrikası kurdular. Bizim neslimiz onların başlattığı işi birkaç aşama öteye taşıdı. Önce ürettiğimiz pancardan üretilen şekeri şekerin girdi olarak kullanıldığı ürünlerde de kullanıp oluşan katma değerden daha çok pay almak için harekete geçtik, sonra biz pancar üreticisiyiz ama tek üretim kalemimiz pancardan ibaret değil dedik ve sırayla üretebildiğimiz her ürünü işleyebilecek sanayi tesisleri inşa etmeye başladık.

Şimdilik kendi ürettiğimiz 26 kalem tarımsal ve hayvansal ürünü kendi fabrikalarımızda işliyor, kendi markamızla rafa çıkarıyoruz. Sulama borusu, organik gübre, yem, tohum gibi girdilerimizi de yine kendi fabrikalarımızda, üretim tesislerinde üretmeye başlayalı çok oldu. 

1 fabrikadan sadece 20 yılda 45 fabrika çıkarmak, tek üretim kaleminden binin üzerinde mamul ürüne doğru genişlemek, tarlada başlayan süreci bir marka altında toplayıp rafa kadar ulaştırmak ve dünün içe kapanık sektöründen dünyanın en büyük beş gıda şirketinden birini çıkarmayı hedeflemek kooperatifçiliğin tarım sektörüne sunduğu fırsatları tıpkı dünyanın pek çok ülkesindeki meslektaşlarımız gibi doğru kavramanın ve kooperatifçilik modelinin sunduğu fırsatları değerlendirmenin sonucudur. 

Çünkü kooperatifçilik sisteminin özü olan el ve güç birliği yapılır,  derdi aynı olanlar, mücadelesi ortak olanlar omuz omuza verirse sağılan süt sağanlar tarafından peynir yapılır. Tarlada pancarı söken onu rafa çikolata olarak göndermeyi de başarır. Merada besisinin peşinde koşmakla kalmaz bir marka altında sucuk da üretir, salam da pastırma da. Üzüm bağında asma fidesini diken meyvesinin suyunu da çıkarır, sirkeyi de rafa kadar taşımayı başarır ve tek başına aşamadığı engelleri aşar, refahta ortaklık eder. 

Uluslararası Kooperatifler günü vesilesiyle ülkemiz kooperatifçiliğine yeni bir bakış açısı getirmiş ve ivme kazandırmış olmanın gururuyla, sayısal manada problemi olmayan kooperatifçiliğimizin işlevsel manada da etkinliğinin artmasını sağlayacak işlere imza atmamız temennisiyle pancar üreticileri olarak yaptıklarımızla yetinmeyeceğimizi ve yapacaklarımızla kooperatifçilikte bayrağı daha yukarı ve daha ilerideki menzile taşıma kararlılığında olduğumuzu ifade ediyor, Türk Kooperatifçiliğine ve ülke ekonomisine katkı verme azim ve kararlılığından asla taviz vermeyen, refah ve zenginliğin her kesime ve herkese ulaşmasını amaç edinen Pancar Üreticileri Kooperatifleri ve onun sahipleri adına, birlik ruhunun her meselenin çaresi olduğunu hatırlatarak ve Türk Kooperatifçiliğine emek vermiş değerli büyüklerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anarak, Uluslararası Kooperatifler Gününü kutluyorum.