Tarım Orman-İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş, konuyla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 1 Mart 2022 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” kapsamında Zeytinlik alanların,  yerli ya da yabancı sermayeli maden şirketlerine peşkeşinin yolu açılmıştır. Söz konusu yönetmelik değişikliği yasalara açıkça aykırıdır ve ilgili mahkemeler tarafından iptal edileceği yetkililer tarafından bilinmektedir. Durum böyle iken bir oldu-bitti ile birtakım izinlerin bu arada verileceği ve zeytinliklerde telafisi imkansız tahribatların yaşanacağı kaygısı ve kanaatindeyiz. Bunun bir örneğini maalesef Soma-Yırca’da yaşadık. 2014 yılında “acele kamulaştırma” kararı ile mahkemenin vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı hiçe sayılarak bir gecede 6110 zeytin ağacı katledilerek KOLİN İNŞAAT’a termik santral için uygun ortam sağlandı. Oysa acele kamulaştırma kararı sadece vatan savunması durumlarında ve kamu üstün yararı gözetilerek keyfiyete yer olmadan uygulabilen bir yöntemdir. 

ATATÜRK ZEYTİN SEFERBERLİĞİ BAŞLATMIŞTI 

Zeytinin yaşamımızdaki yeri ve önemi tüm insanlık tarafından bilinmektedir. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ile 11 Mart 1929 Tarih ve 6/1097 Sayılı kararname ile ülkemizde zeytin seferberliği başlatılmıştır. 1939 yılında da 3573 Sayılı Zeytinlikleri Koruma Kanunu çıkartılmıştır. Bu dönem alınan önlemler ve devlet destekleri ile zeytinciliğin önemi anlatılarak geliştirilmesi sağlanmıştır.

Fakat 1950’li yıllara gelindiğinde Türkiye zeytinciliğine karşı ilk saldırılar başlamış ve ülkeyi pazar, ülke halkını müşteri gören bir anlayış sonucu, halkımız zeytinyağından uzaklaştırılarak sağlıksız doymuş katı yağlara yönlendirilmiştir. O günün algı operasyonunun bir ürünü olan “Zeytinyağlı Yiyemem Aman” türküsü günümüze miras olarak kalmıştır. 1980’li yıllarda ise Turgut Özal tarafından başlatılan Turizm Seferberliği ile yine kıyı bölgelerde bulunan zeytinliklerimiz talan edilmiştir.

Tarihsel sürece baktığımızda zeytin ve zeytinciliğe verilen değer çok açık bir şekilde görülmektedir. Kutsal kitaplarda sıkça adı geçen, mitolojiye konu olan, ağaçların ilki kabul edilen ve barış sembolü olarak görülen zeytin ağacı, insanlık tarihi boyunca korunmuştur. MÖ 620 tarihinde Antik Yunan’da çıkarılan SOLON Yasası gereği, zeytin ağacı kestiği ispat edilen kişi idam ile cezalandırılıyordu.

Günümüzde de zeytin üreticisi birçok ülke zeytinlikleri korumak için katı tedbirler almıştır. Örneğin;

Dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya, dünya ihtiyacını %45 ini karşılamaktadır ve üreticiye kilo başına 1,3 € ve dekara 550 € destek vermektedir.  Ayrıca, ülkedeki 1000 yaşını geçmiş ağaçlar devlet korumasında olup bu ağaçlardan elde edilen zeytinyağları astronomik fiyatlara satılarak ülke ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır. Bu yaşlı ağaçlarda makine ile hasat koruma amaçlı yasaklanmıştır.  İspanya’da zeytinlik alanlara hiçbir tesis yapılmasına izin verilmediği gibi başka bir tür ağaç dikilmesine de müsaade edilmez. Tunus’ta çöl alanları dahi zeytinlik olarak değerlendirilmekte ve ilkel üretim ve hasat teknikleri organik üretim adı altında pazarlanmaktadır. Günümüz de Suriye’de 10 yıldır devam eden, büyük bir iç savaş olmasına rağmen, zeytin üretimi ülkemizi geçerek dünyada 4.sıraya yükselmiştir. Ayrıca, Suriye’den ülkemize yasa dışı yollarla sokulan zeytin ve zeytinyağı bölge zeytin yetiştiriciliğine ciddi boyutta zararlar vermektedir.

Ülkemiz zeytinciliği 2004-2014 yılları arasında teşvik ve destekler ile bir gelişme kat etmiştir. Bu dönem uygulanan politikalar ile zeytin ağacı sayımız 90 milyondan 170 milyona çıkmıştır. Ülkemiz zeytinciliği adına, umut veren bu gelişmenin ardından, gelinen noktada zeytinliklere karşı bugün yürütülen bu operasyon kaygı vericidir.

3573 sayılı kanunun 25. Maddesi zeytin alanlarının korunması ve geliştirilmesi sorumluluğunu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na vermiştir.  Kanun ortada iken, zeytin alanlarının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından madenciliğin acımasızlığına sunulması asla kabul edilemez. Bu uygulama 3573 sayılı kanunun 25. Maddesine açıkça aykırıdır.

Biz Tarım Orman-İş Sendikası olarak, bu konuda gerek hukuki gerekse fiili mücadelemizi sürdüreceğiz. Hepimizin bildiği gibi kapitalist sistemin özünde doğa, insan ve insan hakları yoktur. Rant vardır ve sermayenin çıkarları vardır. Barışın ve bereketin sembolü olan zeytin ve zeytin ağaçlarına sonuna kadar sahip çıkacağız. Bugün yargıya başvurarak, öncelikle yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile davamızı açacağız. Bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.