TÜRKTARIM Dergisinin Haziran sayısı yayınlandı. Dergide Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) Toprak-Su Kaynakları Araştırmaları Daire Başkanı Bülent Sönmez ile yapılmış bir röportaj yayınlandı.

Röportajda dikkat çeken başlıklar şöyle:

Toprak, binlerce yıldır insanlığa hizmetini sürdürüyor. Peki, biz ona gereken özeni gösteriyor muyuz? Yaşamın sürmesi için vazgeçilmez bir unsur olan toprağın önemini vurgulamak ve kamuoyunda farkındalık yaratmak amacıyla ülkemizde her yıl Toprak Bayramı ve Toprak Haftası etkinlikleri düzenleniyor. Bu çerçevede en çok gündeme gelen de çölleşme, su kullanımı, toprak kayıpları ve kuraklıkla mücadele konulan oluyor. Biz de Toprak Bayramı dolayısıyla ülkemizde toprak ve verimli kullanımına ilişkin çalışmaları, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) Toprak-Su Kaynakları Araştırmaları Daire Başkanı Bülent Sönmez ile konuştuk.

Yaşam için ve gıda güvenliği için toprak olmazsa olmaz. Akla ilk gelen de toprak kayıpları ve çölleşmenin gıda güvenliğini tehdit eder boyutlara gelip gelmediği. Bu konuda ülkemizdeki son durum nedir?

Türkiye dâhil olmak üzere tüm dünyada özellikle iklim değişikliği ve yanlış insan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan toprak bozulması dediğimiz küresel bir sorun var. Arazi bozulması hem iklim değişikliği hem de yanlış insan faaliyetlerine bağlı olarak toprakların çölleşmesi, erozyonla aşınması, verimliliğini kaybetmesi, tuzlulaşması, asitleşmesi gibi toprağın biyolojik çeşitliliğini kaybetmesi anlamına geliyor. Bunlar da doğrudan gıda güvenliğini tehdit eden küresel çapta riskler. Türkiye, özellikle Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmeleri çerçevesinde bunlara yönelik çalışmalarını sürdürüyor.

Toprak ve iklim şartlarını dikkate aldığımızda, Türkiye çölleşme ve gıda güvenliğini tehdit edecek tarzdaki bu iklimsel faaliyetlerden etkilenebilecek ülkeler arasında yer alıyor. Ama hem Bakanlığımız tarafından hem de hükümet programı çerçevesinde bu konuda yoğun çalışmalar yürütülüyor. Alt yapıya, Ar-Ge'ye ve uygulamaya yönelik uluslararası sözleşmelerdeki kriterler ve standartlar da dikkate alınarak çalışmalar gerçekleştiriliyor.

Yıllık toprak kaybımız nedir?

Dünyada yaklaşık olarak her yıl 24 milyar ton üst toprak erozyon ve diğer faktörlerle kayboluyor. Türkiye'de de yıllık olarak taşınan sediment miktarı 2000'li yıllarda 500-600 milyon ton iken yapılan çalışmalarla şu anda 150-160 milyon ton civarına düştü. Türkiye'de yapılan ölçümlere göre her yıl 1 milimetre üst toprak yok oluyor. Bu toprağın yerine konması için 300-400 yıl gerekiyor.

Öte yandan su ve rüzgâr erozyonu, işlenen tarım alanlarımızın 20 milyon hektarında yani yüzde 75'inde görülüyor. Türkiye genelinde 460 bin hektar alanda da rüzgâr erozyonu görülüyor ki bunun yüzde 66'sı yani 322 bin hektarı Konya ilimizde gerçekleşiyor.

Toprağın korunmasıyla ilgili projelerden bahseder misiniz?

Türkiye'nin Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Stratejisi ve Eylem Planı var. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu plan içerisinde 38 eylemden sorumlu. Bu projede amaçlardan bazıları; kamuoyunun bilgilendirilmesi, yenilikçi stratejilerin geliştirilmesi, bilinçlendirme çalışmaları ve eğitim. Toprağın bozulmasını önlemeye yönelik olarak 'doğrudan ekim, şeritvari ekim' gibi uygun toprak işleme teknikleri üzerinde çalışılıyor. Bu tekniklerin uygulanması teşvik ediliyor, eğitim veriliyor buna uygun alet ve ekipmanların geliştirilmesi sağlanıyor. Bu sistemlerin uygulanması ile toprakta rutubetin kaybolmasına, toprağın organik maddelerce fakirleşmesine engel olunuyor.

TOPRAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ ZOR AMA MÜMKÜN

Yanlış uygulamalar sonucu bozulan toprağı yeniden kazanmak mümkün mü?

Toprağın geri dönüşü hem zahmetli hem eziyetlidir. Türkiye'de 1,5 milyon hektar tuzlu toprak var. Tuzlu alanları ıslah etmek elbette mümkün. Bunun da rehberi hazırlandı. Tüm Türkiye'de hangi ovada ne kadar yıkama suyu vereceksiniz, ne kadar kimyasal ıslah maddesi vereceksiniz, bunların hepsini tespit ettik. Ama bir alan tuzlandığında oraya drenaj sistemi kurulması gerekiyor. Suyun kontrollü şekilde verilmesive en az 3-4 yıl zaman gerekiyor. Yani tuzlu toprağı ıslah etmek mümkün ama bu yüksek maliyetli ve zaman alıcı bir iş. Ama erozyonla taşınan toprağı yerine koyma şansımız yok.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN TARIMLA İLGİLİ HEDEFLERİ TÜRKİYE İÇİN DE GEÇERLİ

Tarım arazileri ve toprağın korunması ile ilgili ne zaman ideal düzeye geliriz?

BM de dahil olmak üzere uluslararası alanda tarımla ilgili 2030 yılı baz alınarak konulmuş hedefler var. Türkiye'nin de bundan ayrı olması düşünülemez. Bu hedefler yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliği ve sağlıklı beslenmenin sağlanması ile iyileştirilmiş doğal kaynak ve ekosistemin sağlanmasını kapsıyor. Yine 190 milyon hektar bozulmuş arazinin iyileştirilmesi, su ve besin maddeleri kullanımı etkinliğinde yüzde 20 artış hedefleniyor. Türkiye de bu hedeflerin uygulanmasının kapsamı dışında tutulamaz. Bizim de 2023 hedeflerimiz var. 10. Kalkınma Planı'na bağlı 2023 hedefleri çerçevesinde önümüzdeki yıllarda Türkiye'deki tarım manzarası daha güzel olacak.

ARAZİLERİN TARIM DIŞI KULLANIMINI ÖNLEMEK GEREKİR

Toprağın vazgeçilmezi olan suyun etkin kullanımı ile ilgili çalışmalar ne aşamada?

78 milyon hektarlık Türkiye'nin üçte biri tarım arazisi. 44 milyar metreküp olan toplam su tüketimimizin yüzde 73'ûnü tarımda kullanıyoruz. Tarım alanımız 24 milyon hektar. Sulanan alan miktarımız 6 milyon hektara ulaştı. Hedefimiz de 8,5 milyon hektar sulanan alana ulaşmak. 1970'lerde tarım arazilerimiz 27 milyon hektar civarındaydı. 24 milyon hektara indi. Bunun ana nedenleri de tarım arazilerin amaç dışı kullanımı, kırdan kente göç ve arazilerin parçalı olması idi. Tarım arazilerinin miras yolu ile bölünmesinin önlenmesi amacıyla hazırlanan ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda değişiklik yapılmasını öngören kanun yürürlüğe girdi. Boş bırakılan tarım arazilerinin yeniden tarımsal üretime kazandırılması için de teşvikler söz konusu. Geriye amaç dışı kullanım kalıyor. En büyük sorun da bu. Amaç dışı kullanımı önlemek için de Toprak Kanunu var.

GÜBRELEME REHBERİ HAZIR

Bilinçsiz kimyasal gübre kullanımının toprağa ve insan sağlığına zararları hakkında bilgi verir misiniz?

Gübrenin aşırı ya da yetersiz kullanımının önlenmesi çok önemli. Toprağın korunması açısından doğru bir bitki besin maddesi yönetiminin sağlanması gerekiyor. Bakan kimyasal gübrelerle ilgili tüm Türkiye için hazırlanmış Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi var. Bu rehberde doğru miktarda ve doğru zamanda kimyasal gübre kullanımına yönelik bilgiler il bazında yer alıyor. Türkiye olarak kimyasal gübre kullanımında dünya ve Avrupa ortalamasının altındayız. Ama yoğun tarım alanlarında ihtiyaç duyulan miktardan daha fazla kullanım söz konusu. Bunun için de bu rehber çok önemli.

TOPRAK ANALİZLERİ ÖNEMLİ

Toprağın doğru İşlenmesi için toprakların analiz edilmesi konusu gittikçe önem kazanıyor. Bu konudaki çalışmalar nedir?

Gübreyi doğru miktarda ve doğru zamanda verebilmek için toprağın analizinin yapılması gerekiyor. Toprak analizi sonucunda ihtiyaç duyulan bitki besin maddesini uygulamak gerekiyor. Toprak analizleriyle ilgili laboratuvarılar ve analiz yapılması teşvik edildi, destekleme mekanizmalar kuruldu.

Ancak bu konuda çiftçi alışkanlıklarının değiştirilmesi son derece önemli. Bazı çalışmalarda bu analize göre gübreleme yapmanın bazı yerlerde çok başarılı olduğu bazı yerlerde ise gerekli hassasiyetin gösterilmediği gibi bulgular söz konusu.

Toprak tarım kadar hayvancılık için de önemli. Özellikle meralar konusunda yapılan çalışmalar nelerdir?

Mera alanları çok kıymetli. Bakanlığımız meralarla ilgili olarak Mera Bilgi Sistemi'ni (MERBİS) kurdu. Araştırma olarak da Ulusal Mera Yönetim ve Kullanım Projemiz var. Bu çalışmayla mera alanlarının sınıflandırılması ve tasnifi gerçekleştirildi. Mera alanlarının amaç dışı kullanımını önlemeye yönelik tedbirler alınıyor.

Bitki örtüsünün ve topraktaki rutubetinin nasıl muhafaza edileceğine dair Ar-Ge çalışmalar yapılıyor. Uygulamaya yönelik de Milli Tarım Projesi içinde özel bir yer almış durumda. Bu çerçevede ovaların tarımsal sit alanı olarak ilan edilmesi de çok önemli. Bu projeye göre mera topraklarının yüzde 78'i kuvvetli derecede aşınabilir sınıfına girmektedir. Bizim yapmaya çalıştığımız da bu bilgi ve bulguların ışığında mera alanlarının iyileştirilmesini sağlamak.

KAYNAK: Müge Çevik - İbrahim Bağcı / TÜRK TARIM