Önsel Ünal / Gazeteci-Yazar / [email protected]

'Ot yerine kolunu biçti', 'eteği patoz makinesine takılan kadın ağır yaralandı, 'ceketini pancar makinesine kaptıran işçi can verdi', 'tarım işçilerini taşıyan minübüs şarampole uçtu…'şeklinde birçok üzücü haberlere son günlerde sıkça rastlar olduk.

Elçi ya da Dayıbaşlarının 'hadi, hadi!' diyerek dürttüğü, sabahın köründe yollara dökülen, açık kasalı kamyonet, kara tren vagonları ya da traktör sırtında balık istifi, önce ülkeyi sonra tarlaları bir uçtan bir uca arşınlayan, naylon çadırı ev kılan, sulama kanallarını havuza, banyoya dönüştüren, kazdıkları çukuru ise tuvalete...

Yaşam kavgası için katlandıkları göçün yolları drama dönüştürmesi de cabası.

Böbrek rahatsızlığına, bel, baş ağrılarına, ayak mantarına, alerjiye maruz kalan, kimi zaman kenelerin, tırtılların ısırdığı, yılanların soğuk yüzüyle karşılaştığı tarım işçisinden bahsediyorum.

***

Tarım, birçok ülkede inşaattan sonra en tehlikeli sektörlerden biri.

ILO kayıtlarına göre, 1,3 milyar tarım işçisinden her yıl 170 bin kişi hayatını kaybederken, önemli bir kısmı ciddi şekilde yaralanmakta veya iş hastalığına yakalanmakta.

Zirai böcek ilaçları, diğer kimyasallara maruz kalma ile sağlıksız şartlarda çalışma sonucu tarım makineleri kazaları sektördeki ölüm, yaralanma ve hastalıkların başını çekiyor.

Ülkeler bazında değerlendirildiğinde; İngiltere'de tarım, endüstriyel sektörler içerisinde ölümcül kaza ve mesleki hastalıklar açısından en kötü sektör. Tarımda çok iyi bir sosyal güvenliğin bulunduğu Fransa'da kazalar genel olarak azalmakta.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise durum çok daha kötü.

***

Bugün tarımda çalışanların iş güvenliği açısından yeterli bir seviyeye geldiği söylenemez.

Çünkü çoğu sendikasız. Tarla yükünü omuzlarında taşıyan mevsimlik tarım işçilerine yönelik Türk Hukuk sistemi içerisinde özel bir yasanın bulunmayışı, sadece İş Kanunu'nun bazı maddelerinde ve bazı diğer kanunlarda mevsimlik işlere değinilmesi sorunlar yumağını daha da büyütürken, uygulamada karşılaşılan sorunlar Yargıtay içtihatlarıyla çözümlenmeye çalışılıyor.

Mevsimlik tarım işçileri ulaşım, beslenme, barınma, eğitim ve sağlık alanlarında yaşadıkları sorunların yanı sıra, haftanın yedi günü, günde on iki saate varan uzun çalışma süreleri, iş kazaları ve meslek hastalıklarına açık ağır çalışma koşulları ve düşük ücretlerle yeterli yasal korumadan yoksun durumdalar.

***

24 Mart 2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi Hakkında Başbakanlık Genelgesi, yasadaki bu eksikleri gidermek için mevsimlik tarım işçilerinin gidecekleri yörelere ulaşmalarında, barınmalarında, çocukların eğitimlerinde alınacak önlemleri ilgilendiren düzenlemeler yaparken, merkezi ve yerel idarelere özel görevler yüklüyor.

Yukarıda yazıma girişte verdiğim kaza örnekleri mevsimlik tarım işçilerinin insan onuruna yakışır, iş güvenliğinin ve güvenli bir şekilde ulaşımının sağlanamadığı ortamlar sebebiyle yaşanmaktadır.

Olumsuzluklar sadece bununla da bitmiyor. Yapılan araştırmalara göre mevsimlik tarım işçileri; uygun konutlarda barınamamakta, sağlıklı içme ve kullanma suyu ile tuvalet ve yıkanma yerlerinden yararlanamamakta, yeterli ve dengeli beslenememekte, temiz giyinememekteler. Eğlence ve spor gibi sosyal etkinliklerden faydalanmalarını hiç katmıyorum bile.

***

2012 tarihli 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nda mevsimlik işçilerin sendikaya üye olamayacaklarına, sendika kuramayacaklarına ya da sendikal faaliyetlere katılamayacaklarına ilişkin bir düzenleme yok.

Yani önlerinde bir engel yok. Nitekim Yargıtay da mevsimlik işçilerin işçi sendikasına üye olamayacaklarına dair yasada bir hüküm bulunmadığını, aksine mevsimlik işçilerin sendikaya üye olmalarının mümkün olduğunu savunuyor.

Yine Yargıtay, “işçinin geçici olarak işsiz kalması sendika üyeliğini etkilemez" derken, çoğunluk tespitinde hizmet akdi askıda kalan işçilerin de nazara alınması gerektiğine vurgu yapıyor. Kısaca İçtihatlar bu yönde. (Yarg. 9. HD, 24.4.1992, 4433/4631 sayılı kararı).

***

Bu konuda Türkiye'nin onayladığı ILO sözleşmeleri bulunuyor.

Tarımda çalışanlar emek gücünü belirli bir ücret karşılığında satmasına rağmen sendikal örgütlenme hakkından fiili olarak yararlanamıyorlar.

Son yıllara kadar tarım işçiliğinin geçici bir iş olarak görülmesi ve düzenlemelerin yetersizliği nedeniyle tarımdaki işgücünün büyük bir kısmı teşkilatlanamadı.

Tarım İş koluna uygun yasal düzenlemelerin olmaması, küçük gruplar halinde çalışma, mevsimlik ve kısa süreli üretim ile günlük çalışma sürelerinin çok uzun olması gibi koşullar işçilerin teşkilatlanmasını baltalayan sebeplerden bazıları.

Artık kavga ve kısır çekişmeleri bir tarafa bırakmanın tam zamanı.

HAK-İŞ'e bağlı Öz Orman-İş ve TÜRK-İŞ'e bağlı Tarım-İş sendikalarına bu konuda büyük görevler düşüyor.

Sendikaların işçi sayıları üzerinden birbirleriyle rekabet etmek yerine önce sektörün sorunlarını masaya yatırmaları arkasından büyük potansiyele sahip tarım sektörünün mağdur işçilerine kucak açmaları, mevsimlik tarım işçilerinin ise mutlak surette emeklerinin karşılığını başta sağlık ve sosyal haklar olmak üzere sendikal çatı altında birleşerek almaktan başka yol gözükmüyor.

Kısaca teşkilatlanma ile ölüm arasındaki tercihi iyi yapmaları gerekiyor.

Önceki gün Tarım-İş Sendikasına yapılan silahlı saldırı girişimi sebebiyle Genel Başkan İlhami Polat ve yönetimi başta olmak üzere tüm çalışanlara geçmiş olsun diliyorum. Yaralılara da acil şifalar temenni ediyorum…


TARIMDAN HABER