Pankobirlik Başkanı Recep Konuk, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Türk çiftçisinin kabiliyet ve başarısının beylik laflardan ibaret olmadığının, verilecek küçücük destekle büyük başarıların elde edilebileceğinin altını çizen Konuk, bunun ispatının da Pancar Kooperatiflerinin son dönemde tarım ve tarımsal sanayide gerçekleştirdikleri olduğunu söyledi. "Özelde pancar, genelde Türk çiftçisi omzundaki yük hafifletildiğinde, toprakla ve pazarlarla arasına örülen duvarlar kalktığında neleri başarabileceğini kendi inşa ettiği sanayi tesisleriyle ispatladı" diye konuşan Konuk, şunları kaydetti:

“Gözden ırakta çalışıp, üretenlerin günü bugün. Yaptıkları işin kıymeti pazarda, tezgâhta, rafta bulunamadığı ya da fiyatlar dalgalanınca anlaşılanların günü bugün. İstisnaları dışında alışverişte ürünlerini herkesin gördüğü, ancak bedenleri ile nasırlı elleri, kavruk alınları ile ürünlerinin başında arz-ı endam edemeyenlerin günü bugün.

Bugün, her eve ürünleriyle girenlerin günü. Bugün tarlaya bir tohum atarak, bir fide dikerek, meraları, ağılları canlandırarak, üretim zincirini hareketlendiren, binlerce işletmede çarkların dönmesine, milyonlarca insanın istihdam imkânına kavuşmasına, mutfakta tencerenin, masada tabakların boş kalmamasını sağlayanların günü bugün. Bugün bizim günümüz, topraktan bereket üretenlerin günü. Biz, bize adanmış bugünü, bize en kıymetli hediyeyi, bereketini sunan toprağımızla, merada yaylada hayatı bölüştüğümüz kuzular, buzağılar, civcivlerle hem işimiz hem can yoldaşımız canlarla, işimizin başında, iş başında kutluyoruz çiftçiler gününü, her yıl yaptığımız gibi.

BU SENE FARKLI KUTLUYORUZ 

Ancak bu sene kutladığımız çiftçiler gününün her seneden farklı olduğunun da farkındayız. Bu sene kalabalıklarla fiziki mesafemiz aynı olsa da gönül köprüsünün kısaldığını, gözlerin bu sene bizi aradığını, bizim tarladaki gayretimizin her seneden daha çok merak edildiğini, bilek gücümüz için uzaklarda duacılarımızın olduğunu biliyor, gazetelerdeki, internetteki destek mesajlarını okuyoruz. Bu sene tüm dünyayı etkileyen salgın, dünyadaki bütün milletlerin ve bütün insanların hayatın idamesi için nelerin ihmal edilemeyeceğine dikkat kesilmesine vesile oldu.

Tıpkı sağlık hizmetleri, güvenlik hizmetleri, devletin organizasyon gücü gibi gıda arzının da hayati önemi tartışmaya kapalı bir şekilde üstünde mutabık kalınan bir husus oldu. Geçtiğimiz yıllarda bazı çevrelerce sıkça dile getirilen, ülkemiz tarım sektörü ve çiftçisine yönelik, pahalı üretiyoruzdan, ithal ürün daha ucuza uzanan, çiftçinin ekonominin sırtında yük olduğuna kadar varan haksız eleştiriler, ithamlar hem gündemden düştü, hem de o söylemlerin felakete davetiye olduğu bu süreçte anlaşıldı.

Pandemi sürecinde devletlerin aldığı ilk önlemlerden biri gıda ve tarım ürünleri ihracatını durdurmak ya da kontrol altına almak oldu. Niçin? Hastalığın yanı sıra açlıkla, yoklukla boğuşmak zorunda kalmamak için. Televizyonlarda, gazetelerde gördük, salgın önce marketlerdeki gıda reyonlarını vurdu. Sokaklarda, meydanlarda hayat yavaşladı ancak beslenme ihtiyacı aynı şekilde devam etti, bundan sonra da şartlar ne olursa olsun gıda talebi artarak devam edecek. Bu insan doğasının dayattığı bir mecburiyet”