Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde yaptığı ekolojik tarımla dikkatleri üzerine çeken Sevinç Özkaya, destekleme sistemindeki çarpıklığa dikkat çekti. “Benim elimden tutup da bana destek olsalar, ben hem yerelde istihdam sağlarım hem de temiz gıda üretirim, tohumuma ve köyüme sahip çıkarım” diye konuşan Özkaya, “Küreğin sapından tutmamış çiftçiye 30 bin TL destek veriliyor. 30 bin TL ile ne yapılabilir, ne alınabilir? Bir inek 10 bin TL… Üç tane inekle tarımsal üretim yapılır mı?” dedi. 

Çanakkale Gündem Gazetesinden Tunahan Ünsal'ın haberine göre, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde, hayvanlarından elde ettiği gübre ile ata tohumlarını bileştirip, ekolojik tarım yapan bir kadının öyküsüne şahit olacaksınız.

Halen, Çanakkale’de ilaçsız, GDO’suz, doğal yöntemlerle tarımsal üretim yapanların olduğunu kanıtlayan, köy kadınlarının dayanışması için dernek kuran Sevinç Özkaya, yapmış olduğu ekolojik üretim ile, tarımda devrimin mümkün olduğunu gözler önüne serdi. Özkaya ayrıca, “Sonuçta insanın tohumunu bile kadın saklarken, kadınlar çitçilikten çok iyi anlar” vurgusunda bulundu.

Bayramiç’in Ahmetçeli Köyü’nde ikamet eden Sevinç Özkaya, bölgede Sevinç abla olarak tanınıyor. Bayramiç’in Ahmetçeli Köyü’nde kendisine ait 100 dönüm arazide ekolojik tarım yapan Özkaya ile Gündem Gazetesi olarak röportaj gerçekleştirdik.

Ekolojik tarımın ne olduğu, nelere dikkat edilmesi, destek bulup bulmadığı hakkında sorulan sorulara içtenlikle yanıt veren Sevinç abla, halen doğal yöntemlerle tarım yapılabileceğini herkese göstermiş oldu. İşleri o kadar büyüdü ve namı yayıldı ki Avusturya’dan Amerika Birleşik Devletleri’nden yanına gelen insanlar oldu. Gönüllü bir şekilde kendisi ile tarımsal üretimde bulundular.

Sevinç Özkaya kimdir?

Sevinç Özkaya, “Ben Bayramiç Ahmetçeli Köyü’nde doğdum. Ortaokulu, liseyi Ezine’de okudum. Okul bittikten sonra nişanlandım. O zamanlar 4 sene nişanlı durdum. 4 senenin sonunda kasabaya gelin gittim. Sonrasında çocuğum oldu, ben ona en büyük meyvem diyorum onun eğitimlerini elimden geldiğince karşıladım. Oğlum okullara okumaya gidince, ben apartmandan uzaklaşmak istedim. Sonra bir baktım kendimi köyde buldum.

“Köyde, köy kadınlarının dayanışması için bir dernek kurdum”

Ben köyde, Köy Kadınlarının Dayanışması ve Kalkınması Derneği kurdum. Bayramiç’in bütün köylerini derneğimiz kapsadı. Benim gözlemlediğim, kadınlar tarafından köyde, Ziraat Odası ne iş yapar, bankaya nasıl gidilir, Kooperatifçilik nedir, kaymakamlık nedir, belediye nedir tüm bunlar bilinmiyor. Bunları konuştuk, anlattık, tartıştık. Ben bu dernek ile belediyeye gittim iki otobüs istedim.

Ziraat Odası’na gittim para istedim, belediyenin arabalarına mazot parası için… Yalova’ya fuara gittik, hiç kadının olmadığı fuara biz Bayramiç’ten iki otobüsle girdik. Çok ilgi gördük. Türkiye’de ne yazık ki kadınlar ikinci sınıf. Kasabayı bilemem ama köyde kadınlar ikinci sınıf… Bunların aşılması için bu derneğimizi kurduk.

Ekolojik tarıma nasıl başladınız?

Bizim elmamız çoktu. Önceleri pazarcılık ile bu işe başladım. Tezgahta yağ, elma sattım ev bütçesine katkıda bulundum. Bize de sonuçta bir bütçe gerekiyor… Kendi ürettiğimi sata sata işlerimi büyüttüm. Büyütme evresinde çok yerden darbe yedim. Çok kötülendim. Hiç beklemediğim yerlerden kazık yedim. Eşim bile yıldı, ben kalktım, hiç devrilmedim, bu yere kadar geldim.

Ekolojik tarım nedir?

Organik tarım ile ekolojik tarım birbirinden farklıdır. İkisi apayrıdır. Biz kendi ürettiğimizin üzerine, sanayi ilacı, sanayi gübresini kullanmıyoruz. Kendi keçimiz, tavuğumuz var, onların gübresini kullanıyoruz. Annemden, babamdan gördüğüm gibi eski usul, yöntemlerle tarım yapıyoruz. Gübre olarak keçi gübresi genel olarak kullanıyoruz. Tohumu daha önceden sakladığımız tohumları çoğaltarak yapıyoruz. İlk önce biz kendimizi besledik, sonra kendi elimizdeki tohumları takas ettik. Çevremde benden isteyenler vardı, onlarla değişim yaptık.

Ne kadar bir arazide ekolojik tarım yapılıyor?

Köyde bizim 100 dönümlük bir arazimiz var, bu araziye zeytinliklerde dahildir. Kiraladıklarımla birlikte arazi 150 dönümü buluyor.

Arazilerinizde sizinle birlikte çalışan gönüllüler var. Bu gönüllülük kavramı nedir?

Ben Buğday Derneği’ne üyeyim. Bu dernek gönüllülük sistemi ile çalışıyor. Deniliyor ki, sen büyükşehirde çalışıyorsun, dinlenme vaktinde, ben köye gideyim, çitliğe gideyim diyorsun. Toprakla haşır neşir olmak istiyorum diyorsun. Herkes yatarak dinlemiyor, o gençler bize geliyorlar. Beni buluyorlar. Genç, yaşlı, kadın bu çiftliğe bugüne kadar çok sayıda insan geldi. Yurt dışından gelenlerde oldu.

“Yurt dışından yanıma gelen gönüllüler var”

Gönüllüler beden güçleri ile bana yardımcı oluyorlar. Ben onlara tarımsal üretim yapmayı kendi bildiğim ölçülerde gösteriyorum. Ben onlara kalacak yer ve besin veriyorum. Pazara birlikte gidiyoruz. Yiyecek ve yatacak yerlerini karşılıyorum. Bizde para geçmiyor, para bizim için ikinci planda kalıyor. Şu anda bende 4 gönüllü var. 4 vatandaşımız benimle birlikte bana eşlik ediyorlar. Bayram dönemlerinde ve tatillerde 30 kişiye ulaştığımız zamanlar oluyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden, Avusturya’dan buraya gelen gençler oldu. Birlikte onlarla tarımsal üretimde bulunduk.

Resmi kaynaklardan destek buluyor musunuz?

Ben büyük bir ekolojik çiftlik düşünüyorum, benim böyle bir hayalim var. Spor yapılabilen, içinde tiyatrosu olan, köyde ki sosyal hayatı canlandıracak bir tesis yapılması, bölgenin ve tarımın sosyal faaliyetlerle kalkındırılması gibi bir hayalim var. Bunun için tesise ve kaynağa ihtiyacımız var. Bunun için bana hükümetten destek lazım. Yatırım lazım. Ben hibe istemiyorum! Ben geri ödemeli, işimi kolaylaştıran destek istiyorum. 

“Elimden tutup destek olsalar; tohumuma ve köyüme sahip çıkarım!”

Benim elimden tutup da bana destek olsalar, ben hem yerelde istihdam sağlarım hem de temiz gıda üretirim, tohumuma ve köyüme sahip çıkarım. Küreğin sapından tutmamış çiftçiye 30 bin TL destek veriliyor. 30 bin TL ile ne yapılabilir, ne alınabilir… Bir inek 10 bin TL… Üç tane inekle tarımsal üretim yapılır mı? TKDK’ya gittim, bana seni desteklerim dedi ama bir rehber ve danışmanlık adı altında proje hazırlayacaksın dediler. Ben tamam dedim ama param yok dedim. Kredi veririm dediler. Orada tıkandık kaldık. Turizm Bakanlığı’na gidiliyor onaylanırsa para alınabiliyor. Ben orada tıkanıyorum.

Tohum Takas Şenliği’nde eksiklikler var mıydı?

Tohum Takas Şenliği çok güzel… Bak ilgi de güzel, demek ki neymiş, “Tarıma dair bir açlık varmış”, “Bir özlem varmış!” değil mi? Bunun daha sık yapılması lazım.

“Benim en büyük isteğim bize konuşma hakkı tanınmasıdır!”

Benim en büyük isteğim, böyle etkinliklerde yerel üreticilere konuşma hakkı verilmesidir! Biz üreticiyiz, biz işin içindeyiz, kitap üzerinde bilenler değil, bunu deneyimleyenler anlatsın. Biz tohumu, üretimi, çiftçiliği, karşılaştığımız zorlukları vatandaşlara anlatalım. Sonuçta insanın tohumunu bile kadın saklarken, kadınlar çitçilikten çok iyi anlar! En büyük eksiklik buydu, genel anlamda memnun kaldım.

“Benim yöremi en iyi ben bilirim!”

Ankaralı benim yöremi bilemiyor, kitap yazılmış ama benim yöremi tanımıyor. Benim yöremi en iyi ben bilirim, ben anlatırım.”