Çiftçimizin kara gün dostu olması amacı ile Cumhuriyetimizin ilk kurumlarından birisi olarak 1938 yılında kurulan Toprak Mahsulleri Ofisi ( TMO ) üstlendiği misyon gereği üzerinde en çok konuşulan ve faaliyetleri zaman zaman tartışmalar yaratan önemli bir kamu kuruluşudur. 

2021 yılında da TMO ülkemiz hububat piyasasında etkin rol alarak faaliyetlerine devam etmiştir. Yürütülen bu faaliyetlerin Kırmızı ET Üreticilerine etkisi ne olmuştur onun üzerinde durmak istiyorum.

Bilindiği üzere 2021 yılında yaşanan kuraklık sebebi ile arpa ve buğday rekoltelerinde düşüş yaşandı. TÜİK verilerine göre buğday üretimi %13,9 azalarak 17,7 milyon tona, arpa üretimi ise % 30,7 azalarak 5,8 milyon tona düştü. Yurt içinde ki rekolte düşüşlerine, Dünya’da ki pandemi koşulları da eklenip üzerine kurlarda yaşanan artışlarda eklenince kırmızı et üreticisi olan besicilerimizin toplam üretim maliyetlerinin yaklaşık % 55’lik kısmını oluşturan yem fiyatlarında % 100’ü aşan artışlar yaşandı.

Bu artış kırmızı et fiyatlarında da artışa sebep olacağından hükümetimiz hem tüketicinin fiyat artışlarından olumsuz etkilenmemesi hem de üreticinin zarar görmemesi için TMO ya arpa ithal edip piyasanın altında fiyatlar ile besiciye ve yem fabrikalarına destek verdi. Bu desteğin amacı, TMO’nun görev zararı etmesi yani hazineye ekstra yük binmesi pahasına son 20 yıldır alınan önlemler ve yatırımlar ile üretim kapasitesini ve alt yapısını geliştirmiş olan besicinin yem maliyetlerindeki artışını düşürmek böylece vatandaşın tükettiği kırmızı  et ve et ürünlerinin fiyatındaki aşırı artışları önlemekti.

Buna benzer kararlar ekmek fiyatlarının artışının önüne geçilmesi için buğdayda, beyaz et fiyat artışlarının önüne geçilmesi için mısırda da alındı. Alınan bu önlemler ne kadar amacına hizmet etti? 

Dilerseniz rakamlarla konuyu irdeleyerek bu soruya cevap arayalım.

TMO 2021 haziran ayından başlayarak 2022 yılı ocak ayı dahil toplam 9 adet uluslararası ihale düzenleyerek toplam da 2 milyon 720 bin ton arpa ithalatı gerçekleştirmiş olup yapılan ihalelerin miktarları ile oluşan ton başına fiyatlar (ABD Doları cinsinden) aşağıda grafikler ile belirtilmiştir.

 (Kaynak: TMO internet sitesi duyurular bölümü)

TMO'NUN SADECE BİR AYDAKİ HAZİNE ZARARI 780 MİLYON LİRA 

Tüm bu veriler ışığında Ocak ayını inceleyecek olursak; TMO nun besiciye arpa satış fiyatının 2.050TL/ton olduğu ve ihale gününde ki dolar kuru da dikkate alındığında (1 $ = 13,44 TL) sadece ocak ayında yapılan müdahale işleminden TMO'nun zararı yaklaşık olarak 780 milyon TL olmuştur. Yapılan tüm müdahale işlemleri dikkate alınarak düşünüldüğü vakit TMO’nun kırmızı et üretim maliyetini düşürmek için katlandığı zararın gerçekten ciddi boyutlarda olduğu ve bu operasyonların gerçekleştirilmesi için harcanan emekler takdir edilmelidir.

Asıl soru, tüm bu maliyetlere katlanılarak yapılan bu müdahale operasyonlarının amacına ulaşıp ulaşmadığıdır ki maalesef bu sorunun cevabı HAYIR olmuştur.

UCUZ ARPANIN KESİF YEMDEKİ ORANI YÜZDE 9'U BİLE BULMUYOR!

Şöyle ki; yine ocak ayını örnek alacak olursak TMO’nun ocak ayında besicilere satışını yaptığı arpa miktarı hayvan başına günlük 1,5 kg civarında olmuştur. Aralık ayında yeni satış yapılmadığından son 2 aylık arpa satış miktarı ortalama hayvan başı günlük 750 grama kadar düşürülmüştür. Büyükbaş hayvan besiciliğinde bir hayvanın günlük kesif yem tüketimi (sap, yonca, mısır slajı, pancar posası vb. hariç) ortalama  8,5 kg olduğu gerçeği ile kıyaslama yapıldığında özellikle son 2 ayda ucuz arpanın toplam kesif yemdeki oranının % 9'u bile bulmadığı geri kalan %91 oranındaki bölümünde piyasada oluşan yüksek fiyatlar ile karşılanıp hayvan besleme maliyet artışının önüne geçilemediği acı da olsa açık bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.

BESİCİYE VERİLEN UCUZ ARPANIN MİKTARI ARTIRILMALI 

Bu olumsuz tablo karşısında ne yapılmalıdır? İlk akla gelen TMO’nun müdahale miktarını ekmeklik un üretiminde kullanılan buğday da olduğu gibi yükseltmesidir ki önceki günlerde Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı bir beyanında ‘Fırıncılar esnafının ekmek yaptığı unun % 60’a yakınını TMO’dan karşılıyoruz’ demiştir. Bu da bize göstermektedir ki ekmeğin en büyük maliyet kalemi olan un % 60 oranında desteklenirken besicinin en büyük maliyet kalemi olan kesif yemin sadece % 9 oranında desteklenerek maliyetlerin, fiyat artışlarının önüne geçecek şekilde düşürülmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmayıp bu oranın arttırılması gerekmektedir. 

ŞİMDİDEN ÖNLEM ALINMAZ İSE KIRMIZI ET ARZ GÜVENLİĞİ CİDDİ TEHLİKE ALTINDA!

Ayrıca, hem besici hem de Ankara Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı olarak belirtmem gerekir ki, şimdiden önlemini almaz isek ülkemizin kırmızı et arz güvenliği ciddi bir tehlike altındadır. Çünkü elindeki hayvanını kestiren üretici zarar ettiğinden ya kapasitesini düşürüyor ya da tamamen sektörden ayrılıyor. Yem sanayiinde ki % 30’luk kapasite düşüklüğü de bunun açık bir ispatıdır ve gelecekte oluşacak asıl depremin öncü yansımalarından sadece birisidir. Bu koşullar altında olacak deprem ise turizm sektörünün açılması ile daralan talebin normal seviyelere çıkması ve bu talebin yerli üretim ile karşılanamayarak ithalat seçeneğine başvurulmasıdır. İşte o zaman hem şu an kasapta ortalama 90 TL/kg olan kıymayı vatandaş şu anki kur ile en makul 160 TL'ye tüketebilecek hem sektörün son 20 yıldaki kazanımları boşa gidecek hem de yerli üretim durma noktasına gelerek kırmızı et üretiminde de tamamen dışa bağımlı hale gelinecektir. Tüm bu olumsuzlukların önüne geçmek için yapılması gerekenler ayrı bir inceleme konusu olup özetle 3 başlıkta toplanabilir. 

ESK MALİYETİN ALTINDA FİYAT BELİRLEME POLİTİKASINDAN VAZGEÇEREK ALIM FİYATINI YÜKSELTMELİ!

1) Şu an karkas et üretim maliyeti bakanlık yetkililerince kabul edildiği üzere ortalama 66 TL/kg iken Et ve Süt Kurumunun kesim fiyatı 60 TL/kg dir. ESK maliyetin altında fiyat belirleme politikasından vazgeçerek alım fiyatını yükseltmelidir.

2) Kesim sonrası hayvan başı üreticiye ödenen destek primi ile 2011 yılında (300TL) yaklaşık 450 kg Yem alınabiliyorken bu oran 2021 yılı için (250 TL) 60 kg’a kadar düşmüştür. Bu destek primi tekrar artırılmalıdır. 

3) Sektörün üretim kaynağı olan inek varlığının korunması için buzağı ve Süt primleri artırılmalıdır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen öncesinde de bir çok darboğaz dan geçen sektörümüzün bu kötü günleri de atlatacağına olan inancımın tam olduğunu belirtmek isterim.

Ankara Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı / Sedat AKBULUT