CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 2016 ve 2017 tarım destekleme bütçesi ile ilgili Meclis'te basın açıklaması yaptı. Sarıbal, "Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2017 yılı Bütçesi, Meclis'te 8 Aralık 2016 tarihinde görüşüldüğünü 2016 yılında 11,6 milyar lira olan Tarım destekleme bütçesi 2017 yılında ise sadece 12,8 milyar liraya yükseltilecek" dedi.

CHP'li Sarıbal, “Çiftçimizin desteklenmesi keyfi bir tercih değil, tarımsal üretimin ve üretim yapılan kırsal alanların sosyo-ekonomik özelliklerinin getirdiği bir zorunluluktur. Tarımda koruma ve müdahaleyi zorunlu hale getiren en yakıcı sorun; çiftçilerin girdi satın alırken ve/veya ürünlerini satarken, piyasa koşullarından dolayı çift yönlü sömürüye açık olmalarıdır" dedi.

Hükümet Çiftçiye 55 Milyar Lira Borçlu

Sarıbal; tarımsal desteğin ifade edilenden daha az yapıldığını, hükümetin çiftçiye 55 milyar TL borcu olduğunu şu sözlerle savundu:

"Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk ÇELİK "AKP döneminde çiftçilere toplam 90 milyar lira nakit destek verildiğini" açıkladı. Doğrudur; ancak 2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu'na göre tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak, milli gelirin en az yüzde 1'i olmak zorundadır. Kanunun yürürlükte olduğu son 10 yıldır toplam milli gelirin yüzde 1'i, yani çiftçiye verilmesi gereken destek 140 milyar liradır. Oysa bu dönemde çiftçiye 90 milyar lira destek verilmiştir. Dolayısıyla hükümetin çiftçiye 55 milyar lira borcu bulunmaktadır."

Bütçeden Tarıma Düşen Pay Yüzde 2, Faize Yüzde 9 Pay

2017 bütçe giderleri 645,1 milyar lira olarak belirlendi. Faiz giderleri 57,5 milyar lira. Tarım destekleme bütçesi ise 12,8 milyar lira. Buna göre bir avuç rantiye bütçeden yüzde 9 pay alırken; milyonlarca çiftçiye bütçeden düşen pay ise yüzde 2'de kalmıştır.

Tarımda Yoksulluk Dizboyu

Tarım sektörünün 2016 yılı hasılası 53 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Ülkemizde nüfusun yaklaşık yüzde 20'si (yaklaşık 16 milyon kişi) geçimini tarımdan sağlamaktadır. Yani tarımda kişi başına düşen yıllık milli gelir 3 bin 300 dolar civarındadır. Oysa 2016 yılı itibariyle Türkiye'de kişi başına milli gelir 9 bin dolar olarak tahmin edilmektedir. Bu veriler çiftçimizin yaşamakta olduğu yoksulluğu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.

Milli Tarım Modeli AKP'nin Tarım Politikasının İflasıdır

2017 yılında uygulamaya geçeceği belirtilen Milli Tarım Modeli AKP iktidarının 15 yıldır uyguladığı tarım politikalarının iflas ettiğinin bizzat kendilerince itirafı ve kabulüdür. Buradaki iflasın temelinde tarımın piyasa güçlerine teslim edilmesi yatmaktadır. Piyasalaşmanın yarattığı sorunlar yine piyasa sistemi ile çözülmek istenmektedir. Ancak yanlış yanlışla doğrulanamaz. Türkiye tarımındaki çöküş piyasa sistemi var oldukça devam edecektir.

Tarımsal Üretim Artmıyor

Havza Bazlı Destekleme Modeli kapsamında fark (prim) ödemesi desteği 7 yıldır verilmektedir. Model kapsamındaki 17 ürüne verilen prim destekleri üretimi istenilen düzeyde artıramamıştır. Çünkü esas sorun destek değil, girdi maliyetlerinin yüksekliğidir. Dünyanın en pahalı girdileriyle üretim yapmak zorunda kalan çiftçimizin rekabet edebilmesi mümkün değildir.

AKP Döneminde Tarımda Net İthalatçı Konuma Gelindi

Üretim yerine ithalatı teşvik eden politikaların uygulandığı AKP döneminde; 40 milyon ton buğday, 17 milyon ton soya, 12 milyon ton mısır, 10 milyon ton pamuk, 7 milyon ton ayçiçeği, 4 milyon ton pirinç ve çeltik ithal edilmiştir.

AKP'li yıllarda pamuk ithalatına 16 milyar dolar, buğday ithalatına 11 milyar dolar, soya ithalatına 7 milyar dolar, ayçiçeği ithalatına 4 milyar dolar, mısır ithalatına 3 milyar dolar, pirinç ve çeltik ithalatına 2 milyar dolar ödenmiştir.

2016 yılının Ocak- Ekim döneminde 4,3 milyon ton hububat, 365 bin ton kuru bakliyat, 733 bin ton pamuk, 2,7 milyon ton yağlı tohum (soya, ayçiçeği tohumu), 1,2 milyon ton bitkisel ham yağ, 1,2 milyon ton küspe ithalatı yapılmıştır.

Fındık Dışında Hiçbir Meyveye Prim Desteği Yok

Havza Bazlı Destekleme Modeli kapsamında fındık dışında hiçbir meyveye prim desteği yoktur. Örneğin zeytinyağı desteklenmekte, buna karşılık sofralık zeytine destek verilmemektedir. Bunun dışında ihraç potansiyeli olan birçok ürün kapsam dışında bırakılmıştır. İhraç edecek tütün bulunamazken, milli tarım modelinde dünyanın en kaliteli şark tipi tütünü olan Ege tütününün adı bile geçmemektedir.

Önemli ihraç potansiyeline sahip olan Ege sultani üzümü, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Bursa siyah inciri, İzmir Kemalpaşa kirazı, Ege pamuğu gibi ürünler de destekleme kapsamı dışında bırakılmıştır. Herhalde AKP hükümeti bunları milli ürün olarak görmemektedir."

AKP'nin Tarım Politikası Küçük İşletmeleri Tasfiye Ediyor

Başbakan Binali YILDIRIM'a göre "Küçük işletmelerden daha büyük ölçekli ticari işletmelere geçiş üretimi artırmıştır." AKP'nin tarım destekleme modeli zaten büyük işletmeleri önceleyen, koruyan, kollayan bir sistemdir. Destekler ve krediler küçük ölçekli aile işletmelerini korumak ve teşvik etmek yerine işletme büyüklüğünün artırılması için kullanılmaktadır. Ancak bu politikalar küçük üreticilerin kırdan kentlere göçü pahasına gerçekleştirilmektedir. Ayrıca üretimin arttığı doğru değildir. Artış gerçekleşen yalnızca iki ürün vardır: Ayçiçeği ve pirinç. Diğer ürünlerde Türkiye ithalata bağımlı hale getirilmiştir.

Canlı Hayvan İthalatı Sürüyor

Bakan ÇELİK "Hayvancılıkta küçük aile işletmelerinden çıkıp büyük ölçekli işletmelere dönmek zorundayız." diyor. Oysa bu sistemin başarısızlığını son 6 yılda yapılan yaklaşık 4 milyar dolarlık canlı hayvan ve karkas et ithalatı açıkça ortaya koymuştur. Mevcut sistemde ısrar edildiği sürece, Türkiye ne hayvan varlığını artırabilir, ne de kırmızı et fiyatlarını düşürebilir. Nitekim 2016 yılı sonuna kadar 500 bin baş besilik sığır, 150 bin baş damızlık sığır ve 20 bin küçükbaş hayvan olmak üzere toplam 670 bin baş canlı hayvan ithalatı yapılacaktır.

2017 Yılı Bütçesi ne tarımsal üretimimizi artıracak, ne de çiftçimizin yaşamakta olduğu sefalete bir faydası olacaktır. Uygulamaya konulacağı belirtilen Milli Tarım Projesi ise AKP'nin 14 yıldır uyguladığı tarımı çökerten programının bir devamıdır.

Tarımın üreten bir yapıya, çiftçimizin refaha kavuşabilmesi için; kendi insanımızın ihtiyaçlarına ve ülkemizin özgül iklim ve toprak şartlarına uygun olarak planlanmış; emek ve üretim odaklı bir programın uygulanması şarttır." diyen Sarıbal basın açıklamasını sonlandırdı.